Avrupa Birliği'nin "hükümeti" niteliğindeki AB Komisyonu'nun Başkanı Ursula Von Der Leyen'in Ankara ziyareti, Türkiye'nin üyeliği çerçevesinde "kötü" denilebilecek bir haberle başladı; Türkiye, AB'nin bürokratik organizasyon yapısında diğer aday ülkelerden ayrılıp, "göç ve mülteci işleri" genel müdürlüğüne bağlandı.
Türkiye AB'nin bürokratik yapısında tüm üye adayı ülkeler gibi, AB'nin genişlemeden sorumlu komiserinin sorumluluk alanında bulunuyor. Ancak bir önceki komisyonda, tüm aday ülkeler genişleme komiserine bağlı tek bir genel müdürlük çatısı altında yer alırken, yeni komisyonun idari yapısında Türkiye diğer aday ülkelerden ayrıldı. Türkiye artık, AB'yle hiçbir üyelik bağı olmayan Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkelerinin olduğu genel müdürlüğün sorumluluk alanına dahil.
Türkiye "göç ve mültecilerle" ilgili genel müdürlüğe bağlandı
Arnavutluk, Bosna-Hersek, Sırbistan, hatta Gürcistan ve Ukrayna bile, AB Genişleme komiserliği çatısı altındaki "doğu komşuluk" genel müdürlüğünde yer alırken, yeni düzenlemede Türkiye "güney komşuluk" genel müdürlüğü çatısı altına sokuldu. Kurulan bu yeni genel müdürlükte Türkiye dışında herhangi bir "üye adayı" ülke yok. AB'nin bu genel müdürlüğü üyelik işlerinden çok, göçle, mültecilerle ve güvenlik meseleleriyle meşgul olan bir genel müdürlük. Sadece bu yeni idari yapılanma bile AB'nin Türkiye'yi nereye koyduğunun en iyi göstergesi.
Önceden bilinen mali yardımı "yeni" gibi duyurdu
Ursula Von Der Leyen'in ziyaretinde öne çıkan unsur, AB'nin Suriyeli sığınmacılar için kullanılmak üzere daha önce vermiş olduğu 9 milyar Euro’luk hibeye, bir milyar Euro’luk bir katkı daha yapması oldu. Von Der Leyen bu 1 milyar Euro’luk hibeyi Ankara ziyaretinde sanki "yeni" gibi lanse etti, ancak hibenin kararı çok önceden alınmıştı ve biliniyordu. Bu hibe de -tıpkı diğerlerinde olduğu gibi-, doğrudan Türk hükümetine verilmeyecek; AB Komisyonu tarafından kullanılacağı yerler net şekilde belirlenerek, uluslararası yardım kuruluşları aracılığıyla harcanacak.
Ağırlık ekonomik ilişkilerde
Von Der Leyen kamuoyu önünde yaptığı açıklamalarda Türkiye'deki siyasi konulara hiç değinmemeye özellikle dikkat etti. Ancak diplomatlar, AB Komisyon Başkanı'nın Erdoğan ile görüşmesinde insan hakları ve hukukun üstünlüğü meselesine değindiğini, Türkiye'nin tam üyelik yolunda adım atılması için kayyum uygulamaları gibi anti-demokratik uygulamalardan vazgeçilmesi gerektiği mesajını verdiği ifade ettiler. Von Der Leyen'in demokrasi mesajlarını kamuoyu önünde vermeyerek, Türk hükümetinde "ters tepki yaratmanın önüne geçmeyi amaçladığını" özellikle vurguladı AB kaynakları.
Von Der Leyen'in kamuoyu önünde verdiği mesajlarda ekonomik işbirliği öne çıktı. AB zaten ticaret konusunda Türkiye ile yüksek düzeyli diyaloğu başlatmıştı. AB Komisyon Başkanı yakında ekonomi alanında da yüksek düzeyli diyaloğa geçilebileceğini söyledi. Hatta Avrupa Yatırım Bankası'nın da uzun süredir askıda olan Türkiye operasyonlarına yeniden başlayabileceğinin işaretini verdi. Bu, ekonomik ilişkiler ve Türkiye'ye Avrupa kaynaklı yatırım gelmesi için önemli bir işaret.
Türkiye-AB ilişkilerinde üst düzeyde başlayan diyaloglar kritik önemde; Ancak üyelik söz konusu olduğunda hala aşılması gereken Kıbrıs meselesi, Türkiye'deki anti-demokratik uygulamalar, insan hakları sıkıntıları var.
Yani AB-Türkiye ilişkilerinde yeni bir şey yok; Türkiye AB'nin gözünde potansiyel üye olmaktan çok, "sığınmacılar için tampon bölge" konumunda...