Aslında her şey Covid 19 pandemisiyle başladı. AVB Biyoteknoloji CEO’su Serkan Tunç ve arkadaşları insanlığı, bulaşıcı hastalık yapan, salgınlara yol açan bütün virüs, bakteri ve mikroplardan kurtarmak için 2020’de yola çıktı. ‘Bağışıklık Sisteminin Kimyasal Tampon Özelliği’ teorisine odaklanarak ‘sinyal tedavisi hipotezinin’ bir tedavi yöntemine dönüşmeyi başaran ekip sinyal tedavisi cihazı Dr Biolyse’ı üretti. Bu yeni tedavinin etkisini ve güvenirliğini kanıtlamak için ‘canlı dışında ve canlı üzerinde çalışmalar’ bilimsel kurallara göre yürütülüyor. Tedavi etkisinin net görülmesi için sahipli hayvan klinik çalışmalarına başlandı. Hayvanlarda halen geçerli tedavisi olmayan bakteri ve virüs sebepli hastalıklarda daha önce hiç ulaşılamamış başarılı sonuçlar elde edildi. Çok sayıda hayvan bu tedaviyle hayata döndü. Ardından insanlarda tedavi özelliklerinin gösterilmesi için yurt içi ve dışında klinik araştırma çalışmalarına başlandı. AVB Biyoteknoloji A.Ş’nin bu buluşu Quantum Sinyali Tedavisi adıyla tescillendi. İnsanlar için uygulama, bilimsel süreçler tamamlandıktan sonra başlayacak.
Yaklaşık 30 kişilik bir ekip, kısa süre önce aynı temel teoriden hareketle ‘dünyamızın makûs talihini’ tersine çevirecek bir buluşa daha imza attı. ‘Moleküler Manyetizasyon Tekniği’ ile sanayi başta olmak üzere herhangi bir ortamda salınan karbonu yüzde yakalama verimliliğini 92’ye yükseltmeyi başardı. Çimento ve demir çelik sanayisinin önemli bazı firmalarını ilk uygulamalar için harekete geçiren buluş sayesinde, sanayide kabusa dönüşen ‘karbon salınımı’ bundan böyle bir gelir kapısına dönüşecek gibi görünüyor. AVB Biyoteknoloji ekibi bu ürüne de Dr. Oxygen adını verdi.
Serkan Tunç ve arkadaşlarıyla ‘Bostancı Sanayi Sitesine’ çok yakın bağımsız bir start up merkezine benzeyen ofislerinden buluştuk. Serkan Tunç, kitabın ortasından dalıyor sohbete ve “Aslında Covid-19 tedavisini 2 haftada bulmuştuk ama Alman olmadığımız için kabul göremedik” diyor. Konu bu yönde dağılmadan sözü Dr Oxygen’e getiriyorum. Çünkü Avrupa Birliği (AB) 2026 yılından itibaren Türk ihraç ürünlerinden ‘Karbon Vergisi’ almaya başlayacak. Çimento, demir çelik, otomotiv, tekstil, kimya, seramik başta olmak üzere bütün sanayi sektörlerimizin ‘karbon ayak izinin çok silik olması mümkünse hiç olmaması’ Türkiye için büyük rekabet avantajı sağlar. Bunun da ötesinde toplamda Türkiye’nin ve dünyanın karbon salınımına çare bulacak bir buluş hayati önem taşıyor.
Serkan Tunç, şöyle başlıyor konuşmaya: “Sporcular için laktik asidi laktata dönüştürüp enerjilerini doğal olarak artıracak bir tıbbi ürün üzerinde çalışıyorduk. Bunu yaparken benzer yöntemle atmosferden karbon yakalamanın da mümkün olduğunu gördük. Karbonu yakaladık ama ne kadar? Testlere başladık ve havadaki karbon atomlarını manyetize ederek yüzde 92 yakalama oranına ulaştık. Hava temizleme oranını ise yüzde 98’e yükselttik. CO2’teki karbonu yakalıyoruz, iki oksijeni de atmosfere salıyoruz. Üstelik bunu hiçbir kimyasal kullanmadan başardık ve yakaladığımız karbon saf olduğu için ciddi mali değer de taşıyor. Şu anda dünya genelinde uygulanan karbon yakalama teknolojilerinde genellikle kimyasal yakalama kullanılıyor. Kimyasal yakalama sonrası karbonu ayrıştırmak çok zor ve yüksek maliyetli, verimliliği de düşük. Bu ilkel yöntem sonrası çıkan karbondioksitli kimyasal atıklar özel tanklarla depolanıp okyanus diplerine, toprağın altına gömülüyor. Bu da yakın gelecekte başka çevresel felaketlere yol açabilir. Biz bu maliyetleri ve riskleri yok etmeyi başardık. Bir Organize Sanayi Bölgesi, bir çimento ve bir de demir çelik fabrikası ile ilk uygulama için görüşmeler tamamlandı. Geliştirdiğimiz karbon yakalama tekniği aynı zamanda ‘ev tipi cihaz üretimini’ de mümkün kılıyor. Yani binalar hatta evler de karbon yakalayıp gelir elde edebilir. Belediyeler için yeni bir gelir kapısı doğabilir.”
Serkan Tunç’a, “Her yakmadan bu kadar yüksek oranda karbon yakalıyorsanız, enerjide de büyük etkisi olabilir” diyorum. Heyecanla yanıtlıyor: “Mesela bu yöntemle benzinli ve dizel otomobiller için bir cihaz geliştirebiliriz ve o zaman fosil yakıtlar temiz yakıta dönüşebilir. Termik santraller için de kömür yakmadan kaynaklanan karbon salınımı neredeyse yok edilebiliriz.”
Kardeş Azerbaycan’ın Türkiye’deki yatırım bankası büyümeye kararlı
Merhum Turgut Özal, Türkiye’nin yabancı sermayeli ilk yatırım bankası olan Yatırım Bank A.Ş.’ni 1987 yılında kurdurmuştu. O bankanın yüzde 49’unu, 2015’te kardeş ülke Azerbaycan sermayesi satın almış ve Pasha Yatırım Bankası A.Ş adıyla Türkiye’de bankacılığa adım atmıştı. 2018’de de Pasha Holding LLC’in, bu bankadaki hisse oranı yüzde 71,75’e yükseldi. Sermaye yeterlilik oranı yüzde 23,8 olan Bankanın misyonu, Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan üçgeninde ticaret ve yatırım yapmak isteyen firmalar için köprü olmak, rehberlik ve stratejik çözüm ortaklığı yapmak. PASHA Bank Genel Müdürü H. Cenk Eynehan’e 2023 yılı performansını soruyorum, şöyle yanıtlıyor: “Türkiye’nin en güçlü yatırım bankaları arasındayız. 2023’te aktif büyüklüğümüzü yüzde 61 artırarak 9 milyar 910 milyon liraya çıkardık. Türkiye’de Varlığa Dayalı Menkul Kıymet (VDMK) ihraçlarında lideriz. Tarım, kimya ve otomotiv sektörleri için 948 milyon liralık kaynak sağladık. Uluslararası derecelendirme kuruluşu JCR, Uzun Vadeli Ulusal Kurum Kredi Rating Notumuzu ‘A+ (tr)’ seviyesine yükseltti. Nakdi kredi büyüklüğümüzde yüzde 55 artarak 5 milyar 642 milyon liraya ulaştı. Net kârımız ise yüzde 158 artarak 525 milyon lira oldu.”
Türkiye ile Azerbaycan’ın ‘iki devlet tek millet’ düsturuyla hareket ederek, Ermenistan işgalinden kurtardığı Azerbaycan toprağı Karabağ’ın imarı çok önemli konu başlığı. H. H. Cenk Eynehan şöyle konuşuyor: “Karabağ’da 5 milyar liralık inşaat altyapı işleri var ve bunları Türk müteahhitleri üstlendi. Bu sürece de destek oluyoruz. Türkiye’ye kaynak getiriyoruz, bugüne kadar bono ihracıyla 125 milyon dolarlık dış kaynak getirdik. Önümüzdeki dönemde yabancı yatırımcıyı VDMK’a da çekmek istiyoruz. Geçen sene emtiaya endeksli VDMK yaptık. Buğdayda çok iyi sonuç aldık. Türkiye’deki start up girişimlere destek oluyoruz. Azerbaycan vatandaşlarının Türkiye’de gayrimenkul alımına mortgage vermek istiyoruz. Özellikle öğrencilerden talep var. Tatil yörelerine ilgi büyük. Kardeş vatanda misafi r değil ev sahibi olsunlar istiyoruz. Bazı mevzuat eksiklikleri var, çözülürse buradaki hacim de hızla büyüyebilir.”