“Marifet mi seni seveni sevmek/ Seni sevmeyeni sev de göreyim/
İnsanlık mı bir yanlış dostu övmek/ Bir dürüst düşmanı öv göreyim”
-Murtaza Şirin –
Geçen hafta İsrail’de Haartz gazetesinin iki önemli yazarını neden “rol modeli” gördüğümü anlatan, yaklaşık bir yıl önce okuyucuyla paylaştığım yazımı tekrar bu köşeye taşıdım.
Gideon Levy, İsrail'in önde gelen muhalif gazetecilerinden biri. Yeni kitabıyla ilgili söyleşisini Current Affairs yayınladı. Söyleşinin girişinde “Herhangi bir İsraillinin Gazze'ye karşı yürüttüğü savaşa yönelik en sert kınama” deniyor. Devamında “ İsrailli arkadaşlarının Filistinlilerin terörist ve insanlık dışı olduğuna inanmaları için beyinlerinin yıkandığına inandığını ve bu ideolojinin korkunç sonuçlarını açıklamak için bize katılıyor. Ayrıca ABD'nin savaşı durdurabileceğini ve bu nedenle Gazze'de olan her şeyden sorumlu olduğunu açıklıyor” eklemesi yapılıyor.
Kitap dilimize aktarıldığında ilk okuyanlardan biri olacağım. Kitapla ilgili söyleşinin de çok önemli olduğunu düşünüyorum. Nathan J. Robinson’un söyleşisi herkesin erişimine açık. Bu metin, sahadaki ciddi bir gözlemcinin birikimini yansıttığı için mutlaka okunmalı, bir “kamu entelektüelinin nasıl olması gerektiğini” zihninde netleştirmek için başucunda bulundurulmalı.
Gideon Levy’nin saptamalarından bazı aktarmalar yaparak, insanlığın vicdanı olan bir yazarın bilgisinden, cesaretinden ders alalım:
1- Gideon Levy bütün yaşamını İsrail’de geçirmiştir. Filistin sorununu uzaktan gözleyenlerden değildir; sahanın içinde, İsrail’in kalbinde yer alan biridir. Söyleşide de önemle vurguladığı gibi, Gazze ve Filistin’de yaşananlara 7 Ekim 2023’ün çok öncesinden bakmakta. Değerlendirme yaparken 1948’den başlamak gerektiğini, 2006’de Ariel Şaron’un Gazze’den çekilmesinin arka planını bilmeden saptırılmamış bir değerlendirme yapılamayacağını haykırmaktadır: “Gazze 18 yıldır kuşatma altında. Gazze dünyanın en büyük kafesi, dünyanın en büyük açık hapishanesi. Bu en anormal gerçeklik. Hayal bile edemezsiniz. 2.3 milyon insan bir kafese kapatılmış. Ve insanlar üzerinde bu deneyden ne çıktığını merak ediyorsanız; bunu 7 Ekim’de elde ettiniz!”
2- Robinson’un Batı Şeria’daki Filistin halkının hareketlerinin kısıtlarının oluşturulan hapishanenin önemli bir parçası olduğunu anımsatması üzerine Levy, “İsrail’in Filistin halkını ayırma politikası uzun yıllardır devam ediyor” dedikten sonra, tek bir halk olan Filistinlileri küçük parçalara bölen ısrarlı uygulamalara dikkat çekiyor. Kudüs’teki Filistinli halk ile Batı Şeria’daki halkın da birbiriyle temasının bilerek önlenmesi; Gazze’ye arabayla bir saatlik yolun aşılamadığını anlamadan “Filistinlilerin Gazze’yi Dubai yapma yerine yeraltına tünel yaptıklarını” söyleyen manipüle edici söylemlere kendimizi kaptırabileceğimizi belirtiyor.
3- Filistinlilerin özellikle Gazze’de yaşayanlara “şiddet ya da teslimiyet” dışında başka yol bırakılmadığı saptaması ve “Güç kullanmadan onları kuşatan çitleri aşmanın bir yolu yok ve güçleri ilkel ve acınası, neredeyse dokunaklı-uçurtmalar, tüneller, aynalar, lastikler, makaslar, yangın çıkarıcı cihazlar, havan mermileri ve özel borularla dünyanın en gelişmiş savaş makinelerinden birine karşı özgürlüğü için savaşan bir halk, umutsuz bir halk” değerlendirmesi zihninizin en derin yerlerine acı hissetmenizi ateşliyor. Levy düşüncelerini sorularla savunuyor: Onlara hangi seçenekleri bıraktık? Onlara gerçekten eşit insanlar olarak davrandık mı? Bu toprak parçasında Yahudiler gibi eşit haklar hiç tanıdık mı? İsrail’e eşit bir devlete sahip olmalarına izin vermeye hazır mıydık?
Vardığı sonuç çok net: Filistinlilerin de Yahudi devleti gibi bir devlete sahip olma hakları var.
4- Levy, “Her halükarda İsrail onlara tam haklar vermeyi asla amaçlamadı ve bunu sürdürmek için onları zorla ezmeli ve her türlü şansı öldürmeliydi, ”diyor. O nedenle Mervan Barguti gibi bir liderlerin hapislerde çürütüldüğünü söylüyor.
5- Levy, “Filistinlilerin ya özgür bir devlet ya da nehirden denize bir demokrasi seçeneğinden birincisi yerleşimciler nedeniyle imkânsız hale getirildiği için o zaman demokrasi önermek gerekiyor. İsrailliler bunu önermez; çünkü Filistinlilerin onları öldürmek için doğduğuna dair beyinleri yıkanmış durumda…” saptamasını da paylaşıyor.
6- Filistin halkının İsrail’e karşı duyduğu nefretin Nakba’da hatta Nakba’dan önce başlığını, çünkü Yahudilerin buraya gelip Filistinlileri kovmaya başladıklarını, Siyonistlerin ilk günden itibaren Filistinlilerle, kendilerinden çok daha önce bu topraklarda yaşayan insanlarla birlikte yaşamayı hiç düşünmediklerini de net bir dille, sahada derlenen sağlam bilgiyle paylaşıyor.
7- Levy, sistematik ve çok derin bir inkâr ve beyin yıkama şemsiyesi altında yaşan İsraillilerin böylesine saplantılı olmalarının bütün kaynaklarına girilmesi gerektiğini de söylüyor. Asıl etkenin İsrail medyası, eğitim sistemi ve diğer ajansların olduğunu; çoğu İsraillinin Filistinli kimseyi tanımadığını, tanıma ve anlama çabası göstermediğini, kendilerini onlarla eşit insan olarak görmediklerini belirtiyor ve soruyor: Kaç İsrailli Gazze’ye gitti?
8- Robinson’un “ Bu beni çok rahatsız ediyor. Gazze’de olanların yasal olarak bir soykırım teşkil edip etmediği konusunda tartışmalar var, ancak soykırım söyleminin ve konuşma noktalarının İsrail’de oldukça yaygın, kabul görmüş ve normalleştirilmiş olduğu konusunda kimsenin itiraz edebileceğini sanmıyorum. Hükümet yetkililerinden gelen çok sayıda açıklama, İsrail medyasının sadece burayı ve içindeki herkesi dümdüz etmemiz gerektiğiyle ilgili söylenen şeyler. Filistinli gençler geleceğin teröristleri ve her türlü şey. Bu düzeyde insanlıktan çıkarmanın kabul edildiği bir ortamın yaratılması çok rahatsız edici” dediğinde, “Kesinlikle senden daha iyi ifade edemezdim” diye onaylıyor. Temel gerçeğin İsraillilerin Filistinlileri eşit insan varlıkları olarak görmemesi olduğunun altını çiziyor.
9- Levy kendisine 18 yıldır Gazze’ye gitmesi için izin verilmediğini belirtiyor; bu savaşı anlatacak sözcüklerin bittiğini gördüğünü belirtiyor; ağlamak istediğini haykırıyor.
Hiçbir usta kalemin Robinson’un Levy ile yaptığı söyleşi metnini tam olarak özetleyerek yansıtabileceğini düşünüyorum. En iyisi mi kolaylıkla erişebilir (https://www.currentaffairs.org/news/israeli-journalist-gideon-levy-on-the-killing-of-gaza). Metni önünüze koyun, kendinize ve insanlığa saygının gereğini yerine getirin; satır aralarına özenle dalın… Gerçek bir gazeteci nasıl olunabileceğini görün. Namuslu bir kamu entelektüelinin fark ettiren özelliklerini nirengi edinin. Bir yazarın, en olumsuz koşullarda, kendi halkının orta ve uzun dönemli geleceğini güven altına almak için nasıl mücadele ettiğini anlamaya çalışın. Daha onlarca şey öğrenebilir, dersler çıkarabilir, yaşadığınız ortamı değerlendirebilirsiniz.