Verimlilik yazıları (8): Düşük ücret cehenneminden kurtulmak

Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU

Verimlilik üzerine bir dizi yazı kaleme almıştım. Sonuncusu 12 Kasım’da yayımlanmıştı. Gazetemizin salı günkü manşeti ve devamındaki haber ile aynı gün çıkan Sadi Özdemir’in yazısı, iki ay sonra tekrar verimlilik sorununa dönmeme yol açtı.

Manşet şöyleydi: “Düşük kurun acısı ücretten çıkıyor!” Manşetin üstünde ise “Bazı iş kolları sendikalarla verilen zammı müzakereye hazırlanıyor” ifadesi yer alıyordu. Haberin ilk cümlesinde “İş dünyasının düşük kurla sınavına, son olarak çalışma barışının bozulması riski de eklendi” deniliyordu. Sadi Özdemir’in yazısının başlığı ise şöyle: “Kolajenli, acı biberli yatak kumaşlarını neden ürettik?” Yazıda Aydın Tekstil Genel Müdürü ve Ar-Ge’nin başındaki oğlu ile yapılan sohbetin önemli kısımları yer alıyor.

Gazetemizin manşetinde yer alan şikâyet -düşük kur- ve yüksek faiz hakkında düşüncesi sorulduğunda, bakın Genel Müdür Ali Sami Aydın ne diyor: “Bence en büyük sorunumuz ‘pahalı kalitesizlik.’ Diğerleri sonra gelir. O dedikleri şeyler, firmaları zorluyor çünkü çoğu fasoncu ve müşteri ‘bu fiyata yap’ diyor, onlar da mahkûm oluyor.” Devamında kendi şirketlerinde yaptıkları yenilikler ve geliştirdikleri teknolojiler hakkında bilgiler var. Üç ayrı şehirdeki -İstanbul, Sakarya ve Kayseri- Ar-Ge merkezlerinde 100 kişi çalışıyormuş. Yazının tümünü okumanızı öneririm; Türkiye’nin temel sorunlarından birini çok güzel sergiliyor, bu açıdan çok yararlı.

Aynı sektörde çok farklı verimlilik ve teknoloji düzeyine sahip şirketler, sadece Türkiye’nin sorunu değil; her ülkede benzer sorun var. Başkalarına bakıp, “yok birbirimizden farkımız” diye rahatlamak mümkün elbette. Ama düşük ücret cehennemi olmaktan kurtulmak ve mutlu insanların yaşadığı bir ülke olmak istiyorsak, bu sorunu hafifletmenin yolları üzerinde düşünmek gerekiyor. Çözümü temelde iki boyutta ele almakta yarar var. Birincisi, mevcut teknolojiyi ileriye götürmek. Özdemir’in yazısında yer alan Aydın Tekstil buna bir örnek. Bu daha zor olanı; her şirketin yapabileceği bir şey değil. Ama bazılarının da yapması gerekiyor. Bunu sağlamak için nasıl bir sanayi politikası tasarlamak gerekiyor?

İkincisi, mevcut teknolojiyi veri alıp verimliliği artırmaya çabalamak. Bu ikincisi, mühendislik yöntemleri ile verimliliği artırmakla ilgili. Önceki yazılarımda hem yurtdışından hem yurtiçinden örnekler verdim. Makine ve endüstri mühendisliği yazınındaki bazı çalışmaların bulgularına değindim. ‘Yalın’, ‘6-sigma’ ve benzeri yöntemlerle çarpıcı verimlilik artışlarına ulaşılabiliyordu. Türkiye’de de bazı organize sanayi bölgelerinde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile iş birliği halinde ‘model fabrika’ uygulaması yapılıyordu. Şüphesiz yeni teknoloji geliştirmeye kıyasla çok daha fazla şirketin yapabileceği bir şey bu. Ama özellikle küçük şirketler için destek gerekiyor; özellikle de mühendislik desteği. Yine aynı soruya, yani, “nasıl bir sanayi politikası” gerektiğine geliyoruz. 

Bu yazının yayımlandığı gün Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, yeni faiz kararını açıklayacak. Çok muhtemelen politika faizini 250 baz puan düşürecek. Faiz, kur ve enflasyonun birbirleriyle uyumlu düzeylerde olmaları makro istikrar açısından çok önemli. Eylül 2021-Mayıs 2023 arasındaki saçma para politikasının Türkiye ekonomisine verdiği büyük zarar ortada. Bu tür zararları ortadan kaldırmak, yani makro istikrarı sağlamak gerekli koşul. Ama düşük ücret cehennemi olmaktan kurtularak yüksek gelirli bir ülke haline gelmek için tek başına makro istikrar yeterli değil. Yakıcı sorunlarımızdan, yani kötü bir yargı sisteminden, kalitesiz eğitimden ve ancak açlık sınırının altındaki bir asgari ücretle ayakta durabilen verimsiz şirketlerden kurtulmamız gerekiyor.

Tüm yazılarını göster