Mart ayı ortasından bu yana global piyasalarda ciddi bir volatilite dönemi içerisinden geçiyoruz. Zaman zaman şiddeti düşmekle birlikte henüz trenin tam anlamıyla rayına oturduğunu söylemek mümkün değil. Öte yandan az çok hikaye ve sürecin gidişatı şekillenmeye başlamış durumda.
Bildiklerimizin üzerinden geçmekte fayda var: Küresel enflasyon kısa vadede kalıcı bir düşüş eğilimine girmekten henüz uzakta. Etkileri azalmakla birlikte devam eden pandemi süreci, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ve askeri operasyonu devam ettirmesi, Çin’de alınan Covid-19 önlemleri ve yansımalarının zaten bozuk olan global arz-talep dengesi üzerine yansımalarında henüz ulaşılan, elle tutulur bir çözüm söz konusu değil. Dahası, adını koymaktan çekinmeden, ciddi anlamda emtia fiyatları krizi süreci içerisinden geçiliyor.
Enflasyonist görünümün geri dönüş sinyallerinden uzak bir noktada olması G3 merkez bankacılığını istemeye istemeye para politikalarında sıkılaşma adımı atmak zorunda bırakıyor. Geçtiğimiz hafta yine bu köşede tartışmaya açtığımız üzere, Fed’in bilanço daraltma operasyonu mevcut makro görünümü soğutmaktan uzak noktada 47.5 milyar dolar ile resmen başlamış durumda. Yakın geçmişte yapılan çalışmalar göstermişti ki federal fonlama oranı ile bilanço sürecinin eş zamanlı devreye alındığı dönemlerde etki 25-50 bp aralığına taşınabiliyor. Anlamı: Sıkılaşmanın ivme kazanması. O vakit soru şu: Fed, bu momentumu ne kadar istiyor?
Geride kalan haftada fiyatlamalar açısından önem arz eden gelişmeler yaşandı. Bunlardan birincisi, ne zamandır karşılaşmadığımız “kötü veri-iyi piyasa fiyatlaması” eğiliminin yeniden yeşerme çabasında olması. Teyit noktalarımız ise ABD tarım dışı istihdam piyasası verileri öncesinde takip ettiğimiz öncü göstergelerden ADP ve ISM imalat endeksi oldu. İşlemciler, Fed’i yavaşlatabileceğini düşündükleri her veriyi olumlu okuma çabası içerisindeler. Belki de işlem hacimlerinin dönemsel olarak azalış gösterdiği yaz aylarının ilk trend sinyali budur. Bir diğer husus ise global bono-tahvil fonlarında belirdi. 6 Nisan-25 Mayıs döneminde, toplam 8 haftada gerçekleşen düzenli 73.7 milyar dolarlık satışın-çıkışın ardından ilk kez 3 Haziran ile biten haftada 1.1 milyar dolarlık alım gerçekleşti. Kalıcılığını sorgulamakla birlikte, dikkate almakta fayda olabilir. Bilhassa dengelenme başlığı altında.
Önümüzdeki en önemli takvim hafta açısından ECB’ye ait. Fed’in açtığı küresel sıkılaşma yolunda Avrupa’nın ilerlemesi aşamasına gelindi. Perşembe günü gerçekleştirilecek olan toplantı ile birlikte varlık alımlarının sonlandırılması resmen devreye girecek ve bir sonraki aşama %-0.50’de bulunan politika faizinin artı bölgeye doğru güncellenmesi üzerinden şekillenecek. Swaplar üzerinden traderların gerçekleştirdiği işlemler 8 Eylül toplantısında ECB’nin %0’a geçişini, Aralık’ta ise %0.60-0.70’li seviyelerine gelinmesini işaret ediyor. Bu denli hızlı politika güncellemesine Avrupa’nın ekonomik temelde ne denli hazır olup olmadığı ise bugün kadar yarının da başlığı. Hazırlanalım.
Birkaç notu da içeri üzerinden eklemekte fayda olabilir. Geçmiş dönemi kapsayan GSYH verileri ilk çeyrekte büyümenin yıllık bazda korunduğunu, çeyrek bazda ise kısmen sakinlediğine işaret ediyor. Ancak, henüz ekonomide “soğuma sinyali” denilebilecek bir noktada değiliz. Tüketimin büyümeye katkısı hali hazırda yüksek. Enflasyonun TÜFE’de %70’i aştığı negatif reel getiri ortamında yatırımcının hedge arayışı ise BIST üzerinden tüm hızıyla devam ediyor. Yaklaşımın belirli realizasyonlar ile 2022’nin geri kalan kısmında da devam etmesini bekliyoruz.