Vergi gelirlerimizin önemli bir bölümü (yaklaşık üçte ikisi) KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerden oluşmaktadır. Dolaylı vergiler kişinin gelirinden bağımsız olarak harcamalar üzerinden alınan vergilerdir. Bu vergiler genellikle fiyat mekanizması ile tüketicilere yansıtıldıklarından üreticiler üzerinde yük olarak kalmazlar (en azından teorik olarak). Dolaylı vergiler, harcama yapanın gelirini dikkate almadığından ve herkese aynı oran veya tutarda uygulandığından genellikle adaletli değildir; ancak tahsilatı hızlı ve kolay olduğundan vergi idarelerince ziyadesiyle sevilir ve uygulanır.
Ülkemizde KDV 1984 yılından, ÖTV ise 2002 yılından beri Avrupa Birliği’ne uyum sürecinin bir parçası olarak uygulanmaya başlamıştır. KDV üretim zincirinin her bir aşamasında yaratılan katma değer üzerinden alınırken, ÖTV tek seferde bir defaya mahsus olarak alınmaktadır. Bununla birlikte, ÖTV’ye tabi mal teslimleri aynı zamanda KDV’ye de tabidir. Bu nedenle, harcama yapanlar hem ÖTV hem KDV olmak üzere iki çeşit dolaylı vergi öderler. Bu yetmezmiş gibi, KDV Kanunu’nun 24/b maddesi uyarınca vergi, resim, harç, fon karşılığı gibi unsurlar KDV matrahına dahil edildiğinden hesaplanan ÖTV üzerinden ayrıca bir de KDV alınmaktadır. Yani vatandaştan verginin vergisi alınmakta, bir koyundan iki buçuk post çıkmaktadır.
Bu girizgahtan sonra, Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün 04.03.2022 tarihli ve 72486352 sayılı yazısı ile verilen görüşten bahsedeceğim. Söz konusu yazı, ithal edilen cep telefonlarının kesin ithalatından önce antrepolarda verilen hizmetlerde KDV hesaplanması halinde, malın ithalatı sırasında antreponun hesapladığı KDV üzerinden ÖTV hesaplanıp hesaplanmayacağına ilişkin sorulan bir soru üzerine verilmiş. Ticaret Bakanlığı, kendisine gelen bu soru üzerine Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB)’nın görüşüne başvurmuş ve GİB’in görüşü doğrultusunda uygulamayı yönlendirecek şekilde yazıyı yayınlamıştır.
Verilen görüşe geçmeden önce mevzutın ilgili kısımlarını açıklığa kavuşturmakta fayda bulunmaktadır. Antepo rejimi, Gümrük Kanunu’nun 93-107 maddelerinde düzenlenen ve genel gümrük rejimine istisna olarak uygulanan rejimlerden bir tanesi olup malın kesin ithalinden önce depolanmasını sağlayarak ithalatçıların gümrük vergisi gibi ithalat vergilerini ödemeden stok yapabilmelerine imkan sağlar. KDV Kanunu’nun 17/4-ö maddesi uyarınca, gümrük antrepoları ve geçici depolama yerleri ile gümrük hizmetlerinin verildiği gümrüklü sahalarda, ithalat ve ihracat işlemlerine konu mallar ile transit rejim kapsamında işlem gören mallar için verilen ardiye, depolama ve terminal hizmetleri KDV’den istisna edilmiştir. Bununla birlikte, KDV Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca, vergiden istisna edilmiş işlemleri yapanlar, ilgili vergi dairesine yazılı başvuruda bulunarak, belirtecekleri işlem türleri için vergiye tâbi tutulmalarını talep edebilmektedirler. Böyle bir durumda, söz konusu işlemler için KDV istisnası uygulanmayıp sunulan hizmetler KDV’ye tabi tutulmaktadır.
KDV Kanunu’nun 9. maddesine göre ithalatta KDV, Gümrük Kanununa göre gümrük vergisi ödeme mükellefiyetinin başlaması, gümrük vergisine tabi olmayan işlemlerde ise gümrük beyannamesinin tescili anında doğmaktadır. İthalatta matrah Kanun’un 21. maddesi uyarınca, 1) İthal edilen malın gümrük vergisi tarhına esas olan kıymeti, gümrük vergisinin kıymet esasına göre alınmaması veya malın gümrük vergisinden muaf olması halinde sigorta ve navlun bedelleri dahil (CIF) değeri, bunun belli olmadığı hallerde malın gümrükçe tespit edilecek değeri, 2) İthalat sırasında ödenen her türlü vergi, resim, harç ve paylar, 3) Gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar yapılan diğer giderler ve ödemelerden vergilendirilmeyenler ile mal bedeli üzerinden hesaplanan fiyat farkı, kur farkı gibi ödemelerin toplamından oluşmaktadır.
KDV Genel Uygulama Tebliği’nin "III/A-2 İthalatta Matrah" başlıklı bölümünde "Bu kapsamda, örneğin, ithal edilen eşyanın gümrük antreposuna konulduğu tarihten gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar geçen süre için ödenen ardiye ücreti üzerinden KDV Kanununun (17/4-o) maddesine göre KDV hesaplanmadığından vergilendirilmeyen bu tutar, ithalatta KDV matrahına dahil edilir. Malın, ithalat işlemi gerçekleştikten sonra da gümrük antreposunda kalmaya devam etmesi durumunda gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar verilen hizmet için ayrı bir fatura düzenlenebileceği gibi antrepodan çekiş sırasında işlem için tek bir fatura da düzenlenebilir. Bu durumda gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar verilen ardiye hizmet bedeline isabet eden tutar, fatura üzerinde ayrıca gösterilir ya da "İşlem bedelinin ... TL`si gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar verilen hizmet bedeline aittir." şeklinde bir açıklama yapılır." açıklaması yer almaktadır.
ÖTV Kanunu’nun 1. maddesine göre II sayılı listedeki mallardan (motorlu araçlar) kayıt ve tescile tâbi olmayanlar ile III (alkollü/alkolsüz içecekler, tütün mamülleri) ve IV sayılı listelerdeki malların (elektronik altler ve diğer ürünler) ithalatı ÖTV’ye tabi olup vergi Gümrük Kanununa göre gümrük yükümlülüğünün doğması, ithalat vergilerine tâbi olmayan işlemlerde ise gümrük beyannamesinin tescili anında doğmaktadır. Kanun’un 11/3. maddesi uyarınca ithalatta ÖTV matrahı, özel tüketim vergisi hariç, katma değer vergisi matrahını oluşturan unsurlardan oluşmaktadır. Bu hüküm uyarınca, ÖTV ve KDV dışındaki vergiler ÖTV matrahına dahilken, yukarıda açıkladığım üzere KDV matrahına ÖTV de dahil edilmektedir.
Şimdi gelelim GİB tarafından Ticaret Bakanlığı’na gönderilen ve bakanlıkça duyurulan yazıda beyan edilen görüşlere. Söz konusu yazılarda,
1- KDV’ye ilişkin olarak; cep telefonu ithalinden önceki ardiye hizmetinin KDV Kanunu’nun 17/4-ö maddesi kapsamına girmesi halinde ardiye hizmet bedeli üzerinden KDV hesaplanmayacağından, cep telefonlarının ithal edilmesi sırasında istisna dolayısıyla vergilendirilmeyen tutar dahil toplam bedel üzerinden KDV hesaplanacağı; öte yandan, cep telefonunun ithalinden önce söz konusu ardiye hizmeti bedelleri üzerinden KDV hesaplanması halinde, bu durum söz konusu tutarların ithalat matrahına dahil olma durumuna etki etmeyecek olmakla birlikte ithalat sırasında bu bedeller üzerinden ayrıca KDV hesaplanmasına gerek bulunmadığı,
2- ÖTV’ye ilişkin olarak; ÖTV`ye ve TRT Bandrolüne tabi eşyalara ilişkin olarak KDV matrahına bandrol ücreti de dahil edildikten sonra oluşan tutar üzerinden ÖTV hesaplanması gerekmekle birlikte, malın ithalinden önceki ardiye hizmet bedelinin, KDV`den istisna olsun ya da olmasın, ithalat sırasındaki ÖTV matrahına dahil edilmesi gerektiği,
yönünde görüş beyan edilmiş; ayrıca bu görüşün ithalatta matrahın KDV Kanunu’nda belirtilen usule göre belirlenmesinin geçerli olduğu tüm durumlar için uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
GİB özetle, antrepoda sunulan hizmetler nedeniyle KDV hesaplanırsa bu KDV üzerinden tekrar KDV hesaplamasına gerek olmadığını söylemekle birlikte, ÖTV matrahı belirlenirken KDV’li hizmet tutarının dikkate alınıp KDV üzerinden ÖTV hesaplanması gerektiğini belirtmektedir. GİB’in bu görüşünün ÖTV Kanunu’ndaki yukarıda belirttiğim hükümlere aykırı olduğunu düşünüyorum. Antrepodaki hizmetler üzerinden hesaplanan KDV, ÖTV Kanunu uyarınca itahalat sırasında ÖTV’nin matrahına dahil edilmemelidir, zira KDV matrahına dahil olan unsurlar aynı zamanda ÖTV matrahını da oluşturmaktadır. Dolayısıyla, ithalatta KDV matrahına dahil edilmeyen bir unsur ÖTV matrahına da girmemelidir. Antrepoda hesaplanan KDV üzerinden ithalat sırasında tekrar KDV alınmazken (aksi halde mükerrer vergileme olurdu), ÖTV alınması çelişkili bir durumdur. Antrepodaki maliyetler her ne kadar gümrüklenen malın değerine (maliyetine) eklense de bu değere eklenecek tutar KDV hariç tutar olmalıdır. Aksi halde, söz konusu tutar üzerinden hem ÖTV hem ithalat vergilerinin alınması sonucu çıkar. Bu durumda olan işletmeler ihtirazi kayıtla beyanname verip dava açabilirler.
Sözün özü: “Sarih karşısında delalete itibar edilmez.” Mecelle