Vergi yasaları ve uygulanmasındaki sorunlar

Veysi SEVİĞ Bize Göre

Ülkemizde vergi mevzuatının karmaşık ve hızlı değişkenliğe sahip olması, mükelleflerin teknik bilgi ve uzmanlık gerektiren vergi kanunlarının yorumlanmasında sorun yaratmaktadır.

24 Ekim 2020 günlü bütçe görüşmelerinde vergilendirmede toplam 500 milyar liraya ulaşan yeniden yapılandırma düzenlemesi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından kabul edilmiş bulunmaktadır. Yapılan yeni düzenleme uyarınca yeniden yapılandırılacak proje 31 Ağustos 2020 tarihine kadar olan vergi borçlarının taksitlendirilmesi esas alınacak olup taksitlendirme kapsamına Gelir ve Kurumlar Vergisi, Katma Değer Vergisi, Motorlu Taşıtlar Vergisi, Özel Tüketim Vergisi, tüm idari para cezaları ile trafik, seçim, nüfus para cezaları, Karayolu Taşıma Kanunu’na göre kesilen para cezaları, Karayollarından usulsüz geçiş cezaları, öğrenim hakkı kredisi borçlarını, ecrimisiller, haksız alınan destekleme ödemeleri, Kaynak Kullanım Destekleme Fonu, Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Katkı Payı, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamındaki Hazine Alacakları, Madenlerden Alınan Devlet Hakkı, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a göre takip edilen diğer alacakların yapılandırılması ile ilgili konu görüşülecektir.

• Mali konular dahil olmak üzere yeniden yapılandırmaya yönelik geniş kapsamlı söz konusu çalışmanın yılsonuna kadar sürmesi beklenmektedir.

• Konuya ilişkin olarak Mali afların çıkarılmasında iki temel neden mevcuttur. Bunlardan biri kayıtlara yansıtılamayan faaliyetlerin milli geliri olumsuz etkisi, diğeri ise ortaya çıkan adaletsizliğin yarattığı gelir bölüşümündeki değişimdir. Bu iki unsur ekonomik açıdan farklılıkların aynı zamanda hukuki oluşumu da etkileyebilmesidir.

• Kayıt dışı ekonominin milli geliri etkilemesi nedeniyle ortaya çıkan bölüşüm sonucu, daha çok kamu harcamalarını etkilemekte ve kullanım hatalarını da beraberinde getirmektedir.

• Ekonomik yaşamı etkileyen farklı oluşumlar bir yandan yaşam standardını, milli gelirin paylaşımını da yeniden oluşumunu olumsuz etkilemesi açısından ayrı bir değerlendirme konusu oluşturmaktadır.

• Vergi affı devletin egemenlik yetkisini kullanarak kamu hizmetlerinin finansmanı için kişilerden aldığı vergi, resim ve harçların tahsilinden ve vergilendirme ödevinin zamanında yerine getirilememesi veya eksik yerine getirilmesi dolayısıyla uyguladığı yaptırımlardan vazgeçmesidir.

• Vergi afları mükelleflerin kendilerini toparlamaları, geçmişlerini temizlemeleri ve vergi anlamında devletle barışmalarını sağlamaktadır. (Edizdoğan Nihat, Gümüş Erkan, Vergi Afları ve Türkiye’de Vergi Aflarının Değerlendirilmesi) Ancak vergi aflarının süreklilik arz etmesi halinde toplumsal beklentileri de etkilemekte olup, bu bağlamda denetim yetersizliği ve/veya ayrı bir oluşumun doğmasına neden olabilmektedir.

Prof. Dr. Halil Nadaroğlu’na göre “Vergi; devletin veya devletten aldığı yetkiye dayanan kamu tüzel kişilerinin kamusal faaliyetlerinin gerektirdiği harcamaları karşılamak ya da kamusal görevlerinin gereklerini yerine getirmesi amacıyla ekonomik birimlerden kanunda öngörülen esaslara uymak kaydıyla ve hukuki cebir altında, özel bir karşılık belirtmeksizin geri vermemek üzere aldıkları parasal tutardır.”

• Anayasal buyruk gereği “Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.” (Değişik 16.04.2017 - 6771/16) Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kurulu’na verilebilir.

• Ülkemizde ilk vergi affı 29 Eylül 1920 tarihli ve 30 sayılı Kanun’dur. Bu kanunla 1919 yılı dahil olarak geriye yürütülerek, geçmiş yıllara ait “aşar” bedelinden borcu bulunan mültezimlerin (Devlete belirli bir vergi geliri sağlama karşılığında bir bölgede vergi toplama yetkisi olan kişiler) ana paradan olan borçlarını 1921 yılı Şubat ayı sonuna kadar tamamen ödemeleri durumunda ödenmiş borçlarının faizden kaynaklanan kısmının affedileceği ifade edilmiştir. (Küsmenoğlu, İlham) Bu ilk vergi affını pek çok vergi affı takip etmiş olup 1923 - 2000 yılları arasında toplam 34 ayrı vergi affı yürürlüğe konulmuştur. (Ankara Ticaret Odası’nın (ATO) “Aflar Tarihi Raporu”). Ülkemizde 2000’li yılların başlarından itibaren “torba kanun” uygulaması kullanılır olmuş ancak bu tür kanun oluşumu yaşama sürecini hızlandırmaya ve tek bir metin altında oylanması ve uygulanması nedeniyle ileri tarihlerde geçerlilikleri tartışılır hale gelmekte ve kök mevzuatın beklentilerini de olumsuz hale getirmektedir.

• Vergi kanunları ve mevzuatının karmaşık olması ve vergi kanunlarında yapılan değişiklikler kanunların anlaşılabilirliğini ve uygulanabilirliğini zorlaştırmaktadır. Ülkemizde vergi mevzuatının karmaşık ve hızlı değişkenliğe sahip olması, mükelleflerin teknik bilgi ve uzmanlık gerektiren vergi kanunlarının yorumlanmasında sorun yaratmaktadır. Bu bağlamda Vergi Hukuku metinlerinin yeterince açık ve anlaşılır olmasını sağlamak, bu bağlamda da idare ve mükellef arasındaki yorum ve anlayış farklılıklarını giderme konusunda da gerekli duyarlılığın sağlanması gerekmektedir.

Tüm yazılarını göster