Vergi sistemimizdeki beyan esası mükelleflerin gelirlerini ve ödenmesi gereken vergiyi en iyi kendilerinin belirleyebileceği kabulüne dayanır. Bununla beraber vergi idaresine kanunla, beyanların doğruluğunu denetleme yetkisi verilmiştir. Denetimler sonucunda ödenmesi gereken verginin beyan edilenden fazla olduğu tespit edildiğinde ek bir tarhiyat-mükelleften vergi istenmesi-söz konusu olacaktır. Yapılan tespitin özelliğine göre tarh usulü farklı olacaktır; ikmalen tarhiyat veya re’sen tarhiyat.
Daha önce bir vergi tarh edildikten sonra(ör: mükellefin beyanına göre) bu vergiyle ilişkili olarak ortaya çıkan ve defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak miktarı tespit olunan bir matrah veya matrah farkı üzerinden alınacak verginin tarh edilebilmesi halinde ikmalen vergi tarhı söz konusu olacaktır. Aksi halde vergiye dayanak teşkil edecek vergi matrahının re’sen takdir edilmesi suretiyle belirlenecektir ve vergi re’sen tarh edilecektir.
Vergi matrahı veya matrah farkı Vergi Usul Kanunu hükümleri çerçevesinde, takdir komisyonlarınca yapılacak re’sen takdire göre ya da vergi inceleme elemanlarının inceleme sonuçlarına göre oluşturulan vergi inceleme raporlarında belirlenecektir. Bu gün yazımızda vergi inceleme elemanlarınca yapılacak re’sen takdir ve buna dayanan re’sen tarhiyat üzerinde duracağız
Vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkân bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya inceleme yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi hesaplanıp mükelleften istenir. İnceleme raporunda Vergi Usul Kanunu’nun 30’uncu maddesine göre belirlenen matrah veya matrah farkı re’sen takdir olunmuş sayılır. Bu tarh şekli re’sen vergi tarhı olarak nitelenir.
Aşağıdaki hallerden herhangi birinin bulunması durumunda, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitinin mümkün olmadığı kabul edilir.
1. Vergi beyannamesi kanunî süresi geçtiği halde verilmemişse,
2.Vergi beyannamesi kanuni veya ek süreler içinde verilmekle beraber beyannamede vergi matrahına ilişkin bilgiler gösterilmemiş bulunursa,
3. Bu kanuna göre (VUK) tutulması mecburi olan defterlerin hepsi veya bir kısmı tutulmamış veya tasdik ettirilmemiş olursa veya vergi incelenmesi yapmaya yetkili olanlara her hangi bir sebeple ibraz edilmezse,
4. Defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikalar, vergi matrahının doğru ve kesin olarak tespitine imkân vermeyecek derecede noksan, usulsüz ve karışık olması dolayısıyla ihticaca salih (güvenilir) bulunmazsa.
5. Tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair delil bulunursa.
6. Bu kanunun mükerrer 227’nci maddesi uyarınca 3568 sayılı Kanun’a göre yetki almış meslek mensuplarına imzalattırma mecburiyeti getirilen beyanname ve ekleri imzalattırılmazsa veya tasdik kapsamına alınan konularda yeminli malî müşavir tasdik raporu zamanında ibraz edilmezse.
Vergi inceleme raporlarında ön görülen matrah veya matrah kısmının re’sen takdir edilmiş matrah hükmünde sayılması, yukarıda belirtilen re’sen takdir sebeplerinden birisinin bulunması şartına bağlıdır. Bu sebeplerden hiç biri yoksa takdir komisyonuna başvurulamayacağı gibi, inceleme raporundaki matrah veya matrah kısmı üzerinden re’sen tarhiyat yapılması da söz konusu olamaz.
1983 yılına kadar re’sen takdir yetkisi sadece takdir komisyonlarına verilmişti. Vergi incelemesine yetkili olanlar ikmalen tarh edilecek vergilerle ilgili konuları doğrudan rapora bağlayabiliyorlardı. Re’sen takdiri gerektiren konuları rapora bağlayabilmek için takdir komisyonlarının karalarını beklemek durumunda idi. Bu durum önemli zaman kaybına neden oluyordu. Vergi Usul Kanunu’nun 30’uncu maddesinde 2791 Sayılı Kanun’la değişiklik yapılarak ‘’Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporunda belirtilen matrah veya matrah kısmı’’ re’sen takdir edilmiş matrah veya matrah farkı hükmünde sayılmış, bunun üzerinden re’sen vergi tarh edileceği hükme bağlanmıştır. Böylece vergi incelemesi ile inceleme elemanınca tespit edilen matrah veya matrah kısımları, defter, kayıt ve belgelere ve kanuni ölçülere dayanmadığı hallerde de, ayrıca takdir komisyonu kararına gerek olmadan tarhiyata konu edilebilecektir.
Bu düzenlemeyi Vergi Usul Kanunu’nun 134’üncü maddesinde tanımlanan vergi incelemesi kapsamında değerlendirmek gerekir. Maddede vergi incelemesinden maksadın’ ’ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak’’ olduğu ’ifade edilmiştir.
İncelemeler sırasında maddede belirtilen çerçevede bir araştırma ve tespite imkan verecek belge ve doneler elde edilmelidir. Aksi halde denetim elemanınca inceleme sırasında tatmin edici bilgi belge ve doneler elde edilemezse keyfi olarak bir matrah veya matrah farkına esas teşkil edecek re’sen takdir yoluna gidilemez.
İnceleme elemanlarınca, vergi inceleme raporlarında belirtilen matrahların re’sen tarhiyata konu olması, randıman farkı, kaydi envanter sonucu bulunan farklar, taraf ifadelerine göre ortaya çıkan ve somut diğer delillerle desteklenen matrah kısımları ve benzeri matrah farklarında söz konusu olabilecektir. Bunların yanında, defter kayıtları ve dayanak olarak gösterilen belgelerin gerçek durumu yansıtmadığını gösteren delillerin bulunması halinde de matrahın inceleme elemanınca tespit edilmesi yoluna gidilecektir. Takdir komisyonu kararlarının da yeterli kanıtlarla desteklenmesi gereği açıktır.
İncelenme elemanlarınca ya da takdir komisyonlarınca deliller ortaya konmadan yapılacak re’sen takdire dayanan tarhiyat ya da takdir işlemleri yargı organlarınca uygun görülmemektedir. Danıştay tarafından verilen bir kararda başkaca araştırma v e tespit yapmadan hurda metal sektöründe sahte fatura kullanımının yaygın olduğu ileri sürülerek yapılan tarhiyatta hukuka uyarlık bulunmamaktadır şeklinde görüş verilmiştir. Danıştay bu kararı ile eksik inceleme ve varsayıma dayalı tarhiyat yapılamayacağını belirterek, inceleme elemanlarınca yapılacak tarhiyatın da yeterli belge ve donelere dayanması gereğine işaret etmiştir.
Danıştay 4’üncü dairesinin 1998 tarihli bir kararında ‘’….Türk vergi sistemine göre genel kanaate ve varsayımlara dayalı olarak vergilendirme yapılması mümkün bulunmamaktadır. Vergi Usul Kanunu’nda usul ve esasları belirtilen tarh şekillerinin uygulanabilmesi için gerçek ve gerçeğe en yakın biçimde vergiyi doğuran olayın ortaya çıkarılması ve bununla ilgili somut kanıtların açıklıkla ortaya konulması zorunludur.’’ denilmiştir.
Günümüzde iletişim ve veriye ulaşmada sağlanan ilerlemeler inceleme elemanının bilgiye ulaşmasını da kolaylaştırmıştır. Bu gelişmeler inceleme elemanlarının çalışmasını da kolaylaştırmıştır. Elektronik ortamda, bazı sınırlamalar olmakla birlikte, denetim yapılması mümkün olabilecektir.