Vergi ceza hukukuna ilişkin bir yüksek mahkeme kararı

Bumin DOĞRUSÖZ HUKUKA GÖRE

Bu gün, vergi ceza hukuku açısından önemli bir kararı irdelemek istiyorum. Karar, Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) geçici 34. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi ile ilgili. Önce konuyu aktaralım.

Bilindiği gibi anılan kanuna geçici 34. maddeyi ekleyen 7394 sayılı Kanun’la 359. maddeye de bir fıkra eklenerek, etkin pişmanlık olarak adlandırılan müessese vergi suçları için de kabul edildi. Yine aynı kanunla ihdas edilen geçici 34. maddeyle, kanunun yayımı tarihinde (15.4.2022), 359. maddeden mahkûm olup cezası infaz aşamasında olanlarla 359. maddeye göre suçlanıp da hakkında soruşturma veya kovuşturma yürütülenlerinde etkin pişmanlıktan yararlandırılması kabul edildi.

Ancak etkin pişmanlıktan yararlanma ve bu suretle ceza indirimi almak iki şarta bağlandı. Birincisi vergi, ceza ve faizin tam olarak ödenmesi, diğeri ise söz konusu vergi ve cezalar aleyhine vergi yargısında açılmış davalardan feragat edilmesi.

Hem 359. maddede öngörülen geçici 34. maddede öngörülen “Vergi ve cezalar aleyhine vergi yargısında açılmış davalardan feragat edilmesi” koşununun Anayasa açıkça aykırı olduğunu, daha 7394 sayılı Kanunu’nun yasama sürecinde yazmıştım. 

Nitekim Anayasa Mahkemesi, önüne gelen davada, geçici 34. maddede yer alan “Vergi ve cezalar aleyhine vergi yargısında açılmış davalardan feragat edilmesi” koşulunu iptal etti. Ancak Yüksek Mahkeme, bu koşulu 15.4.2022 tarihi itibariyle cezası infaz aşamasında olanlarla, hakkında kovuşturma yürütülenler için iptal etti. Dolayısıyla bu koşul sadece, 15.4.2022 tarihi itibariyle hakkında soruşturma yürütülenler için yürürlükte kaldı. Anayasa Mahkemesi bu hususu Kararının hüküm fıkrasında şu şekilde belirtti:

“(…) geçici 34. maddenin birinci fıkrasının,

  1. A) İkinci cümlesinin anılan fıkranın birinci cümlesinde yer alan ‘…infaz…’ ibaresi yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline (…)
  2. B) İkinci cümlesinin maddenin ikinci fıkrasında yer alan ‘…kovuşturma…’ ibaresi yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline (…)”

Önce hemen şunu belirtelim, hakkındaki takip soruşturma aşamasında olanlarla, 15.4.2022 tarihinden sonra hakkında soruşturma başlatılanlara uygulanacak 359. maddede de yer alan bu koşulun Anayasaya aykırı olduğu böylece tescillendi. Ancak onlar açısından da koşulun iptali, onların da Anayasaya aykırılık iddiasında bulunmaları ve dosyanın Anayasa Mahkemesinin önüne gönderilmesini sağlaması koşuluna bağlı.

Anayasa Mahkemesi’nin bu Kararı, Yüksek Mahkemenin “(…) yönünden Anayasa’ya aykırı”lık veya “konuyla sınırlı iptal” kararı” verip veremeyeceği tartışmasını da yeniden gündeme getirdi.

Anayasa’ya göre Anayasa Mahkemesi, önüne gelen kanun hükmünü Anayasa’ya aykırı görürse “iptal” etmek, aksi halde davayı reddetmek durumunda. Başka bir alternatifi bence yok. Ancak Anayasa Mahkemesi, kendisine sunulan bu karar alternatiflerini yeterli görmüyor olsa ki, kendisine yeni çıkış yolları (karar türleri) oluşturmaya çalışıyor. Nitekim benzer çıkış yolları bulma çabası, Alman Anayasa Mahkemesi kararlarında da görülüyor. 

Anayasa Mahkemesi’nin önüne bir kanun hükmünün gelmesi iki şekilde olabiliyor. Birincisi Anayasa’da sayılanların doğrudan iptal davası açması. İkincisi ise bir dava mahkemesinin davada uygulamak durumunda olduğu kanun hükmünün re’sen Anayasaya aykırı olduğunu düşünerek veya taraf iddialarını ciddi bularak konuyu Yüksek Mahkemenin denetimine taşıması. Ancak bu taşımanın yapılabilmesi için, Anayasa’ya aykırılığı konusunda tereddüde düşülen hükmün, yargılamada uygulanacak bir hüküm olması gerekmekte.

Anayasa Mahkemesi, işte bu “uygulanacak hüküm” olması koşulundan hareketle, dava konusunu da dikkate alarak “(dava konusu) yönüyle iptal kararı” vermeyi yeğliyor.

Oysa bence, bir kanun hükmünün kapsamına aldığı bütün konular ve olaylarda uygulanmasını sağlayacak bütün yorum şekilleri için Anayasa’ya uygun olması gerekir. Kendi içerisinde Anayasa’ya aykırı uygulamaya elverişli içerik veya Anayasa’ya aykırı yoruma elverişli ifade barındıran normun, Anayasa’ya uygun kabul edilmesi mümkün değildir. Nitekim bizim Anayasa’mızda Anayasa Mahkemesi’ne, normların Anayasa’ya aykırı uygulama şeklini belirleme (davada Anayasa’ya aykırı sonuç doğuracak olması sebebiyle uygulanamayacak kural olduğunu ) veya yorum sonuçlarından Anayasa’ya aykırı olabilecekleri belirleyerek ayıklama yetkisi verilmemiştir. O halde içerisinde Anayasa’ya aykırı sonuç doğurmaya veya yoruma elverişli düzenlemelerin, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptali gerekir.

Neyse, bu tartışmayı köşemin sınırları itibariyle Anayasa hukukçularına bırakıp, uygulamacılar için önemli olan sonucu yazayım. Vergi suçlarında etkin pişmanlıktan yararlanabilmek için aranan “vergi yargısındaki davadan da feragat” koşulu şu anda sadece 15.4.2022 tarihi itibariyle haklarında soruşturma bulunanlar ve bu tarih itibariyle cezası infaz aşamasında olanlar ile bu tarihten sonra haklarında soruşturma veya kovuşturma açılacak olanlar için geçerlidir. Ki o davalarda da Anayasa’ya aykırılık savında bulunulması halinde, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı vereceği, şimdiden bellidir. 

Kaynaklar:

(1) Aynı yönde ve geniş bilgi için bkz. Kemal Gözler, “Makalelerim 2022” [adlı kitabı içerisinde yer alan “Anayasa Mahkemesinin (…) Yönünden İptal Kararları Hakkında bir Eleştiri” adlı makale], Ekin Yayınevi, Bursa 2023

(2) Bu Yetki Anayasa Mahkemesine 1961 Anayasası ile verilmiş (md. 152/4) olmakla birlikte 1982 Anayasasında yer almamıştır.

Tüm yazılarını göster