Enflasyon tarihi zirvelere ulaşınca Merkez Bankası uzun bir aradan sonra en sonunda faiz artırmaya karar verdi. Merkez Bankası Başkanı para politikasının karşı karşıya olduğu koşulların önemli ölçüde değiştiğini ve özellikle imalat sektörünü etkileyen yüksek enerji maliyetleri, arz kesintileri ve artan belirsizliğin ekonomiyi baskıladığını söylüyor.
Sözünü ettiğimiz merkez bankası Avrupa Merkez Bankası, konuşan başkan ise AMB Başkanı Christine Lagarde.
Lagarde “Tahminler, enflasyonun bir süre daha istenmeyen yüksek seviyelerde kalacağını gösteriyor… Hedefimizin oldukça üzerindeki mevcut enflasyon ortamı açıkça bir zorluk teşkil ediyor" diyor.
Yüksek enflasyon sadece Avrupa Merkez Bankası’nı değil daha birçok para otoritesini faiz arttırmaya yöneltiyor. Çünkü enflasyonun yüksek seyretmesinin toplum için maliyeti çok fazla.
Amerikalı ekonomist Milton Friedman'ın enflasyonu tanımlarken "Enflasyon bir hastalıktır. Bazen toplum için ölümcül bir hastalık olabiliyor" demiş. Friedman'ın dediği gibi enflasyonun toplum için öldürücü olup olmadığını bilmiyoruz ama toplumun bazı kesimlerini öldürmese de süründürdüğünü görebiliyoruz.
Özellikle sabit ücretliler ve düşük gelir grupları enflasyondan ciddi darbeler alıyorlar. Ama şirketler kesiminde de durum bilançolara yansıdığı kadar parlak olmayabilir.
Sapla saman birbirine karıştı
İnatçı ve yapışkan bir hale gelen yüksek enflasyon ortamında sapla saman birbirine karıştı; rakamları yorumlamak zorlaştı, geleceğe dair öngörüler yapılamaz oldu.
Yüksek enflasyon ortamında açıklanan bazı rakamlar gerçek resmi vermeyebiliyor; hatta yanıltıcı sonuçlar çıkarılmasına yol açabiliyor. Mesela, şirketlerin bilançoları açıklandıkça cirolarda çift haneli artışlar görülüyor ve bu rakamlara bakarak her şeyin yolunda gittiği gibi bir algı oluşuyor. Ama bu algı aslında ekonomideki derin sorununun bir yansıması olarak görülmeli.
Şirket cirolarındaki artış eğer şirket ihracat yapıyorsa zayıflayan TL'nin de sayesinde dış gelirlerden kaynaklanıyor olabilir. Ama hiç ihracatı olmayan şirketlerin de cirolarında da artış var. Bu artışlar kısmen maliyet artışlarından kaynaklanıyor. Girdiler de önemli artışlar oldu. Özellikle emtia fiyat artışları neredeyse tüm şirketlere ciddi bir maliyet yükü getirdi. Yılın geri kalanında da getirmeye devam edecek. Hammadde fiyatları katlanarak arttı. İşgücü maliyetleri arttı. Finansman giderleri arttı. Üreticiler, ürettikleri malların maliyetlerinde meydana gelen bu ciddi artışları tüketiciye yansıtarak cirolarını herhangi bir gerileme olmadan götürebiliyorlar.
Fiyat ayarlamaları sayesinde bilançolar şişiyor ama aynı zamanda yönetilmesi zor hale geliyor. Satışlar artıyor ama marjlar bozuluyor, karlılıklar azalıyor.
Tüketiciyi özellikle sabit gelirlileri zorlayan, canlarını yakan bir durum var ama üreticiler de rahatsızlar. Ders kitaplarında yüksek enflasyon dönemleri için "Belirsizlik artar; kısa vadecilik ağır basar. Gelecek endişesi doğar; bireyler ve firmalar uzun vadeli karar almaktan kaçınırlar" denir. Eğer enflasyon hızla aşağı çekilemez, Türkiye bir süre daha yüksek enflasyon ortamında kalırsa ekonomimiz ders kitaplarında yer alan bu durumu derinden yaşayacaktır....