Tarih 1 Ocak 1985, Türkiye yeni bir vergiyle tanıştı; katma değer vergisi. Artık kazancın yanı sıra harcamaya da önemli bir vergi uygulanacaktı. Verginin yerleşmesi için sloganı “Bir alışveriş bir fiş” olan hiç unutulmayan bir tanıtım filmi yayınlandı. Vatandaş yıllarca fiş toplayıp vergi iadesi aldı. KDV ile vergi yapısı değişmeye başladı. Toplam vergi gelirinde kazançtan alınan dolaysız vergilerin payı düşerken harcamadan alınan dolaylı vergilerin payı artıyordu.
Tarih 1 Ağustos 2002, Türkiye yeni bir vergiyle daha tanıştı; özel tüketim vergisi. Bu da harcamalardan alınacak bir vergiydi.
Bir yandan KDV, bir yandan ÖTV... Artık en temel gıda maddesi de, en temel sağlık hizmeti de, hangi tür mal ya da hizmet olursa olsun her harcamaya vergi uygulanacaktı.
Aynı tüketimi yaptığında asgari ücretle çalışan da aynı miktarda vergi ödüyordu, çok iyi kazancı olan biri de, milyonlara, milyarlara sahip bir zengin de...
Dolaylı ya da vasıtalı vergilerin toplam içindeki payı artarken, doğal olarak dolaysız ya da vasıtasız vergilerin payı azalmaya başlamıştı. Bu durum vergi sisteminde zaman içinde çok büyük adaletsizlik yaratacaktı.
Nereden nereye?
Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerinden 1980 yılına kadar uzanan bir çalışma... 1980’li yılların başı, Türkiye henüz KDV ile tanışmamış... Dolaylı vergilerin toplam vergi gelirlerindeki payı yaklaşık üçte bir düzeyinde. Kazanç üstünden ödenen dolaysız vergilerin payı ise üçte iki dolayında seyrediyor. 1985’te KDV devreye girince dolaylı vergilerin payı bir anda yüzde 48’e ulaşıyor.
Kimsenin gelirine bakılmıyor; harcayan vergisini anında ödüyor.
Dolaylı verginin payı zamanla yükseliyor ve artık yüzde 50’nin üstünde seyrediyor, hatta yüzde 60’a yaklaşılmış. Yıl 2001 ve dolaylı vergilerin payı yüzde 59.5 düzeyinde oluşuyor. 2002’de ÖTV’nin devreye alınmasıyla birlikte dolaylı vergilerin payı bir anda yüzde 66’nın üstüne çıkıyor.
Dolaylı verginin payı o yıldan bu yana yüzde 60'ın altına hiç inmiyor. Hatta 2013 yılında yüzde 69.2’lik paya ulaşılıyor.
Paylar yer değiştirdi
Dolaylı-dolaysız vergi dengesi 1980 yılında yaklaşık olarak üçte bir-üçte iki düzeyinde oluşmuştu.
Bu yılın ilk beş ayındaki verilere bakıyoruz; bu kez tam tersine bir denge var. Toplam vergi gelirlerinin üçte ikisi dolaylı, üçte biri dolaysız vergi.
Değişiklik hiç kolay değil
Vergideki bu denge ya da özünde dengesizlik belli ki öyle kolay kolay değişmeyecek, düzelmeyecek.
Bir kere siyasi otoritenin vergide adalet sağlamak gibi bir niyetinin olması gerekir. Bu niyet ortaya konur, sonra buna göre gayret gösterilir; başarılı olunur, olunmaz; o da ayrı. Ama önce niyet.
İşte atılan son adımlar... Yine işin kolayına kaçılıyor ve dolaylı vergilere yükleniliyor.
Artırılan bu vergiler vatandaşın cebinden çıkıyor çıkmaya ama bu Maliye’nin kasasına da tam olarak girmiyor. Bu köşede dün yazdığım gibi tahakkuk ettirilen vergi ve diğer gelirlerin tahsilatında yıllardır üstesinden gelinemeyen öyle büyük bir sorun var ki... O çarpıcı tutarı bir kez daha vermekte yarar var. 2022’de tahakkuk ettirildiği halde tahsilatı gerçekleştirilemeyen gelir 1.1 trilyon lira. Bu tutarın yarısını, hadi dörtte birini bile tahsil etseniz büyük bir kaynak.
Ama bu sorunların üstüne gidilemiyor; gelsin yeni dolaylı vergiler!
Son yıllarda yüzde 60-65 arasında salınmakta olan dolaylı vergilerin toplamdaki payı bu gidişle çok daha artacak.
Dolaysız vergiyi kim ödüyor?
Mevcut durumda dolaysız verginin toplamdaki payı yaklaşık üçte bire indi ama bir de bu vergiyi hangi kesimlerin ödediğine bakmak gerek.
Son yıllık veri olduğu için yine 2022’den örnek verelim:
■ Geçen yılki dolaysız vergi toplamı 890 milyar lira.
■ Bu tutarın 356 milyarı gelir vergisi.
■ 356 milyarın 329 milyarı gelir vergisi tevkifatı, yani kaynakta kesilen vergi.
■ 329 milyarın da yüzde 80-85’i çalışanlardan kesilen vergi, yani yaklaşık olarak 263-280 milyarı.
Dolaysız vergi 890 milyar liraydı. Sonuçta bu tutarın üçte bir kadarını yine çalışan kesim ödüyor.
Dolayısıyla vatandaş hem dolaylı vergi ile bir yük altına giriyor, hem de dolaysız vergiye önemli bir katkıda bulunmuş oluyor.