Türk Patent Enstitüsü verilerine göre tescil edilmiş coğrafi işaret sayısı 633, başvurusu yapılmış, tescili işlemi devam eden coğrafi işaret sayısı ise 704. Şimdilik toplamda 1,337 coğrafi işaret varlığımız var. Bu istatistiğe 2020 yılı rakamları dahil değil. Tescil başvuru sayıları 2017’den itibaren büyük artış göstermiş ve bu trend devam etmiş. Hazin sonuç bunca sayıya rağmen uluslararası pazar başarısı elde etmiş tek bir coğrafi işaretimiz yok! Varlık içinde yokluk! Belki bazılarınız “Türk Fındığı” diyeceksiniz; fındık her yıl milli ve yerli sorunumuz. Üretici kazanamadığından dertli boyuna ağlıyor ve gölge taşlıyor; çünkü büyük çikolata üreticileri onları kandırıyor! Fındık tüketimi çikolata tüketimi ile birlikte artıyor ancak “Giresun Tombul Fındığı”nın çikolataya lezzet kattığını anlatamıyoruz, üreticiyi suçluyoruz.
Tescil ettirenlerin başında ticaret ve sanayi odaları (203), belediyeler (165), ticaret borsaları (56) ve valilikler (41) geliyor. Tescil ve başvuru sayları büyük oranda bu kaynaklı. Kooperatif (13) ve üretici birliği (14) tescil ve başvuru sayıları ise düşündürücü derecede az. 2018 yılında Londra’da katıldığım coğrafya ile markalar arasındaki ilişkiyi irdeleyen bir dizi toplantının bir tanesi coğrafi işaretlerle ilgiliydi. Panelistler arasında İskoç Viski Birliği, Parma Pastırması yöneticileri vardı. Merak edip sordum: “Bu birliktelik, bu süreç nasıl başladı? Devlet mi, belediye mi, meslek odası mı teşvik etti de üreticiler bir araya geldi?” “Hiçbiri” dediler ve ilave ettiler: “Üreticiler kendileri birlik olup bu ürünleri değerli kıldılar.”
Aradaki farka bakar mısınız? Bizde 1,337tescil ve/veya başvurudan sadece 27 tanesi kooperatif ve/veya üretici birliğine ait. Oran %2! Üreticimiz demiyor ki, bir araya gelelim ürünümüzü, alın terimizi değerli kılalım; hem biz kazanalım, hem şehir kazansın, hem de ülke kazansın. Bu arada öğrendim ki o yıl İskoç viski imalathanelerini tam 2 milyon kişi ziyaret etmiş.
Türkiye’de son yıllarda oldukça fazla sayıda coğrafi işaret toplantısı düzenleniyor, bu alanda farkındalığın artması için çaba gösteriliyor. Ancak tüm çabalar gelip bir noktada tıkanıyor; bu ürünlere küresel pazar başarısını nasıl sağlayacağız?
Diğer ülkelerden, özellikle Fransa’dan örnekler veriliyor, çünkü, coğrafi işaret yönetimiyle hem üreticilerin, hem şehirlerin hem de ülkenin kazançlı çıktığı ilk yer Fransa. 1864 yılından itibaren şaraplık üzüm bağlarına zarar veren bir böcek istilası sonrası üretilen şarapların kalitesinde belirgin bozulmalar görülmeye ve ünlü şarap markalarının sahteleri pazara sürülmeye başlamış.
Fransız Hükümeti bu durumun önüne geçebilmek için 1 Ağustos 1905 tarihinde yayınladığı bir yasa ile coğrafi işaret uygulamasını başlatmış. 30 Temmuz 1935 yılında yayınlanan ikinci bir yasa ile coğrafi işareti veren kurum ile kalitesini denetleyen kurum ayrılmış. Böylece coğrafi işaretin pazar başarısı kazanması için gereken iki önemli aşama kanunlarla belirlenmiş.
Bizde kaynak (mahreç, çıkış yeri) işaretini vermek ile yetkili kılınan kurum Türk Patent Enstitüsü ancak onca yıl geçmesine rağmen kaliteyi denetleyen bir otorite, bir kurum oluşturulamadı, böyle olunca da küresel pazar başarısı için gerekli ayağın biri eksik kaldı.
Tarım Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı bir araya gelip bu eksik ayağı bir türlü tamamlayamadılar.
Bu arada Fransa ve onu örnek alan İtalya, İspanya gibi ülkeler korunan ve kalitesi denetlenen coğrafi işaretli ürünleri sayesinde 100 milyar Euro’dan fazla gelir elde ederken biz halâ coğrafi işaretin önemi üzerine toplantılar düzenlemekle meşgulüz.
Burada şehirler devreye girmeli, TPE tarafından tescil edilen ürünlerine kalite garantisi sağlamalıdır. Belediye, odalar ve borsa işbirliği ile oluşturulacak o şehire ait bağımsız bir kalite denetleme kuruluşu (laboratuar) tarafından coğrafi işaretli ürünlere kalite onayı verilmeli ve pazar başarısının önü açılmalıdır; hem üretici, hem şehir, hem de ülke kazanmalıdır!
Haftanın Coğrafi İşaretli Ürünü: CENOVA FESLEĞENİ, İTALYA
İtalya’nın Cevova şehri fesleğini ve fesleğenden üretilen ünlü makarna sosu “pesto” ile ünlü. Coğrafi şaret sahibi fesleğen hem şehri hem de ülkenin özgün bir yemeğini taçlandırmaktadır.