Vah vah, bunlar da öğrenci yetiştiriyor!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

 

  • Üniversite hocası vardır; herkes önünde saygıyla eğilir...
  • Üniversite hocası vardır, birilerinin önünde saygıyla eğilir...

Önce bir hatırlatmada bulunalım. Bu köşede 13 ve 27 Ocak günlerinde birbirinin devamı niteliğinde iki yazı yazdım. Konu, ekim ayı itibarıyla son bir yılda 15 yaş üstü kurumsal olmayan nüfustaki artışla işgücü artışının kıyaslanmasıydı. Yani çalışma çağındaki nüfus ne kadar artmıştı, buna karşılık çalışmak isteyenler ne kadar artmıştı. Geçen yılın ekimi itibarıyla son bir yılda kaydedilen artışlar önceki yılların ekimindeki artışlardan çok farklıydı. Ne demek istediğimiz daha kolay anlaşılabilsin diye 27 Ocak’taki yazımızda yer alan tabloyu bir kez daha veriyoruz.

Aslında okurlarımız bizi çoktan anladı da, bir türlü anlamayan, anlamamakta ısrar eden, yanlış bildikleriyle de bize hadlerini aşarak saldıranlar var. Bugün konuyu onlara öğretmeye çalışacağız. Başarılı olabilir miyiz, kuşkuluyuz ama deneyeceğiz. 

Meğer ne hatalar yapmışız!

Medyascope adlı bir medya platformu var. Burada 29 Ocak’ta bir program yayınlanıyor. Programın adı Ağır Ekonomi. Programın adı “ağır” ama konuşulanlar, en azından 29 Ocak’ta konuşulanlar pek “hafif” kalmış.

Programı sunanlar İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Haluk Levent ve İTÜ İşletme Mühendisliği’nden Prof. Öner Günçavdı.

Sayın hocalar benim istihdamla ilgili yazdıklarımı ele alıyor. İlk söyledikleri de şu:

“En son söyleneceği en başta söyleyelim; Alaattin Bey yanlış yapmış.”

Neymiş yanlışlarımız, ooooo; neler neler!

Suratımıza tokat gibi iniyor yaptığımız yanlışlar! Acaba yaptığımızı ileri sürdükleri yanlışlara vereceğimiz yanıtlar birilerinde fiske etkisi yapar mı? Alışkın olunan bir durumsa, hayır yapmaz! Yöneltilen suçlamaları teker teker sıralayıp yanıt verelim:

Diyorlar ki: “Alaattin Aktaş’ın ortaya attığı iddia enteresandı. (915 bin ve 82 binlik artıştan söz ediliyor) Geçmiş yıllarda böyle değildi, diyor. Bu iddiayı ortaya atarken de şöyle bir şüphe uyandırıyor. Acaba TÜİK işsizlik rakamlarında da manipülasyon mu yapıyor, diye. Zaten hali hazırda kamuoyunda olan bir algıyı güçlendirmeye çalışıyor, belki bilinçli, belki bilinçsiz.”

Sayın hocalar, benim yazdığım bir iddia değil. TÜİK’in resmi verilerini kullandım, başka kaynağım da yok. Ben şüphe uyandırmaya çalışmam; şüphem varsa doğrudan yazarım. Siz yaptığınız programı bir kez daha izleyin, bilinç-bilinçsizlik kavramlarının ayırdına daha iyi varırsınız.

İyi ki sizin gibi “uzmanlara” danışmadım

Üslubumu beğenmediklerini ifade eden yazıya dökülemeyecek kadar karmaşık cümlelerden sonra diyorlar ki; “Tabii biraz da konuyla ilgili uzmanlık gerektiren konu olduğu için bir parça uzmanlarla da tartışmakta fayda var”.

Ben yazı yazarken gerektiğinde bilgisine güvendiğim herkese akıl danışırım. Ama uzman geçinenlere değil. Düşünsenize, yanılıp size sormuş olsaydım!

Diyorlar ki: “Alaattin Bey ne yapmış, farklar olarak alıyor. İşgücündeki değişim, nüfus artışındaki değişimden farklı; onlarca hatta yüzlerce faktörün etkisi söz konusu.”

Sayın hocalar, geçmişte 15 yaş üstü kurumsal olmayan nüfustaki artışın yüzde 90’dan fazlası işgücüne katılırken ne oldu da geçen yıl bu oran bir anda yüzde 9’a düşüverdi. Biz zaten bu soruya yanıt arıyoruz. Hem geçtim yüzlerce faktörden, on tanesini saysanıza... 

Etik ve ahlak derken aynaya bakın

Nüfus artışı-işgücü artışı farkını izah ederken diyorlar ki: “Nüfustaki değişim sabit orada dalgalanma var, oradan spesifik bir şey çekip bunun üzerinden bin tane yorum yapıyorsunuz. Bu bilimsel bir çalışma olsaydı bilimsel etiğe, bilimsel ahlaka aykırı bir çalışma olarak sınıflandırılırdı. Gazetecilik etiğini bilemiyorum. Onu gazeteciler kendi aralarında konuşsunlar.”

Bilimsel etik, bilimsel ahlak! Bakın hele bunu kim söylüyor, kim destek veriyor. Yalnızca nüfus-istihdam konusunda yaptığınız hatalar bile (eğer bilinçli bir söylem değilse) aynanın size dönmesine yol açar.

Mevsimselliği öğrenin

Diyorlar ki: “Ekim ayını almış. Bakın bir kez daha altını çiziyorum. Ekim ayı düzeltilmemiş rakamlar kullanılıyor. Mevsimsellik var, iktisadi faktörler var, bunların hiçbir etkisi olmadığını varsayıyor, nüfus artışı gibi, dümdüz bir çıpayı kullanarak buradan, ‘Ne yapıyor bu TÜİK, kendine gelsin bu TÜİK’ gibi bir üslupla yorum yapmış arkadaşımız. Ya da neyse gazeteci arkadaşımız diyelim.”

Sayın hocalar, evet ekim ayı sayılarını (buna rakam denmez) kullanıyorum. Ekim sayılarının düzeltilmemiş olması ne demek, bir açıklasanız. Mevsimsellik ne demek, onu da bir izah etseniz. Ekim ayıyla örneğin ocak ayını mı kıyaslıyorum ki mevsimsellikten söz ediyorsunuz. Tüm yılların ekimini alıyorum, mevsimsellik olur mu?

Ben, “Ne yapıyor bu TÜİK” de demiyorum, “Kendine gelsin bu TÜİK” de... Zihnimi mi okuduğunuzu sanıyorsunuz, öyleyse yanlış okuyorsunuz.

Bir de, ben sizin arkadaşınız değilim...

Veriyi nereden bulacağınızı bilmiyorsunuz

Diyorlar ki: “Aylık nüfus rakamını (rakamı değil sayısı) TÜİK’in web sayfasında bulamadım. Herhalde bir yerden hesaplamış, kullanmış olsa gerek. ADNKS’de (Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi) aylık vermiyor çünkü.”

Bir kez daha vah vah! Dinime küfreden Müslüman olsa! Güya işgücü istatistikleri konusunda böylesine uzmansınız, ama hangi verinin nerede yayımlandığını bile bilmiyorsunuz.

İşgücü istatistiklerine ilişkin veriler TÜİK tarafından her ay açıklanır ve oradaki tablonun ilk satırında 15 yaş üstü kurumsal olmayan nüfus sayısı yer alır. Bu verinin ADNKS ile ilgisi yok. Bundan sonra bu konuya merak sararsanız diye size son iki bültenin tarihini vereyim. Ekim ayına ilişkin veriler TÜİK’in web sayfasında 10 Ocak’ta, kasım ayına ilişkin veriler ise 10 Şubat’ta yayımlandı.

İstihdam artışının 15 yaş üstü kurumsal olmayan nüfus artışının çok altında kalmasıyla ilgili olarak diyorlar ki: “Belki ekim ayındaki artış eylülde gerçekleşti, belki kasıma kaydı, ne bileyim bir sürü şey olabilir.”

O bir sürü şeyi biraz açsanız da biz de öğrensek; ne olabilir mesela?

Ayrıca çok bilen sayın hocalar, TÜİK’in web sayfasında geçmiş ay verileri de var; haydi TÜİK’in sayfasını kullanmayı pek bilmiyorsunuz, hiç olmazsa eleştireceğiniz bizim köşemizi bir inceleseniz, örneğin 13 Ocak’ta yer verdiğimiz tablomuza bir baksaydınız ya... Yine anlamasaydınız ben size açıklardım...

Aynı oran bana yasak, size serbest!

Ekim 2016’yı kastederek diyorlar ki: “Nüfus artışına göre işgücü artışı yüzde 106 olmuş, (yüzde 100’ün üstünde oran olur mu gibisinden bunu söylerken gülüyorlar) eğer bu mantıkla gidecek olursak bunu açıklamak daha zor, aslında 9’u açıklamaktan.”

Öncelikle siz şu 9’u açıklayabildiniz mi ki? Ayrıca iktisadi koşullara göre işgücü artışı nüfus artışıyla aynı olmaz diyen siz değil misiniz? İşgücüne katılma oranı çok yüksek mi ki nüfus artışından daha fazla işgücü artışı olmasın.

Nüfus artışından daha fazla işgücü artışını gülümseyerek yorumluyorsunuz da, daha sonra ekrana verdiğiniz kendi tablonuzda aynı oranı gayet rahat kullanıyorsunuz. Aynı oran; ben yazınca yanlış, siz yazınca doğru, öyle mi...

Diyorlar ki: “Alaattin Bey, sonuçta bu fark böyle olduğuna göre ‘TÜİK yapıyor bir numara’ diye bir şey bulmuş. Büyük bir yorum yapmış. ‘TÜİK işsizlik rakamlarıyla oynuyor, ben de buldum...’ Yanlış buldunuz. Bu kadar.”

Bir kez daha belirteyim, ben TÜİK’in işsizlik verileriyle oynadığını söylemedim, yazmadım. Niyet okumaya çalışmayın. Ben sayılardaki tutarsızlığı ortaya koydum.

Diyebiliyor musunuz bu sayılar yanlış diye, hayır. Öyleyse...

Bu hesapları benim önüme kim koyduysa, ha!

Diyorlar ki: “Alaattin Bey’in belki de önüne kim koyduysa bu hesapları ya da kendisi mi yaptı bilmiyorum, isteyerek ya da istemeyerek fakat bir parça metottan kaynaklanan, metottaki tutarsızlıklardan kaynaklanan artık kötüye kullanılacak bir yorum olduğu için buraya taşımaya karar verdim. Birkaç saatimi ayırmak, kaybetmek zorunda kaldım.”

Sondan başlayayım. Bari birkaç saatinizi daha ayırsaydınız, belki konuyu kavrayabilirdiniz. Ve beni biraz tanısaydınız, en azından ekran ciddiyetine sahip olsaydınız, konuşacağınız kişi hakkında biraz bilgi edinir ve o kişinin önüne yazı konulacak biri olmadığını bilirdiniz.

Benim TÜİK’ten cevap istediğimi belirttikten sonra diyorlar ki; “Ama bu tür(!) çok sayıda insan var ve TÜİK her birine teker teker cevap yazamaz. (...) Oturup hatta kendim de cevap yazdım. Bana dediler ki, hocam biz bunu cevap olarak açıklayamayız, çünkü biraz sert olmuş.”

“Bu tür çok sayıda insan” ne demek? Biz nasıl bir türüz sayın hocalar? Ben cevap vereyim; hata gördüğünde üstüne giden ve doğruyu bulmaya çalışan bir türüz biz. Sakıncası var mı?

Ve bir üniversite hocasının nasıl kraldan çok kralcı olduğunun resmidir! Beyefendi bu konuda cevap yazmış, belli ki bunu açıklaması için TÜİK’e vermiş, TÜİK fazla sert bulmuş.

Bir kamu kuruluşunun bir gazeteciye yazacağı cevap size mi kaldı hoca! Üstünüze vazife mi bu, bu nasıl bir anlayış, bu nasıl bir yaklaşım!

Belli ki çok merak ediyorsunuz, söyleyelim. TÜİK bu konuda bize bir yanıt verdi; bugün-yarın bu konuya değineceğiz.

Sonunda bakla ağızdan çıkıyor. Diyorlar ki: “TÜİK’te bunun binlercesi olduğu için (cevap istenmesi durumu) orada bunların yaratacağı iş yükünü tahayyül etmek zor. Biz hep TÜİK’e diyoruz ki, TÜİK artı bu verileri bilen, bu konularda çalışan uzmanlardan bir komite kurun. Bu komite cevap versin.”

Ne diyelim... Herkes ekmek parası peşinde... 

  

Tüm yazılarını göster