Uzaya dair çalışmalar her zaman ilgi çekicidir ve merak konusudur. “Uzayda yaşam var mı?” veya “uzayda yaşam mümkün mü?” gibi sorular herkesin cevap aradığı konulardır. Dünya sahnesinde iddia sahibi olan devletler de bu mecraya yönelik çalışmalar yapageldiler. Günümüzde de uzayda var olmak, dünyada da güçlü olmanın göstergelerinden biri haline gelmiş durumda. Bu alanda başı Amerika Birleşik Devletleri ve Çin Halk Cumhuriyeti çekiyor. Her iki ülkenin de güncel uzay gündemi Ay’da kalıcı bir insanlı üs kurmak. ABD, Artemis projesi ile 2025 yılında Ay’a tekrar ayak basmayı hedeflerken, Çin de Ay’ın güney kutup bölgesinde nükleer enerji ile çalışacak Ay üssünü 2028’de aktif hale getirmeyi planlıyor. Bu tarih daha önce 2035 olarak belirlenmişti ancak rekabetten dolayı olsa gerek 7 yıl öne alındı. Uzay çalışmalarına yönelik yatırımlar oldukça maliyetli olsa da ülkeler açısından hem bir prestij kaynağı hem de istikbalde yapacakları yeni yatırımlar için kaynak yaratmaya yönelik ortam oluşturan etkiye sahip. Bunun en somut örneği olarak; ABD’nin ilk Ay projesi için 288 milyar dolar harcayan NASA’nın hem kurumsal olarak kazandığı hem de ABD’ye getirdiği prestij verilebilir. Halihazırda 20’den fazla ülke 2030’a kadar insanlı veya insansız bir Ay misyonu üzerinde çalışma yürütüyor.
Uzay ekonomisi de adını artık oldukça sık duymaya başladığımız bir kavram. Uzay ekonomisi, OECD tarafından, “uzayı keşfetme, araştırma, anlama, yönetme ve kullanma sürecinde, insanlara değer ve fayda yaratan tüm faaliyetler ve kaynakların kullanımı” olarak tanımlanıyor. Kâinatı keşfetmek adına uzaya fırlatılan roketler ve uydular bir yandan da keşfedilmeyi bekleyen kaynakların araştırılması ve yeni bir ekonomi yaratmak için kullanılıyor. Büyüklüğü yarım trilyon doları bulan ve her yıl yüzde dokuz büyüyen uzay ekonomisi ana başlıklarıyla; uydu haberleşme endüstrisi, uzaya erişim ve uzayın keşfi, uzay turizmi, uzay madenciliği gibi alanları ifade ediyor. Malum, uzun yıllar uzayın keşfi ve NASA birlikte anıldı ama artık devletlerin dışında, özel şirketlerin de bu arenada yer aldığına şahit oluyoruz. Örneğin, Elon Musk’ın SpaceX şirketi 11 Kasım 2021’de uzaya NASA astronotlarını gönderdi ve astronotları taşıyan araç 6 aylık görevinin ardından 5 Mayıs 2022 tarihinde Dünya’ya geri döndü. Birçok özel şirket fırlatma üsleri inşa ediyor, insanlı uzay misyonları yürütüyor, uzayda bir kolonileşme vadediyor. 2019 yılında uzay ekonomilerinde faaliyet gösteren 178 şirket kurulmuş ve bu alana 5,8 milyar $ yatırım yapılmış. Bu girişimlere yönelik olarak 78 milyar dolarlık bir sermaye transferi gerçekleşmiş. 2020 yılı itibariyle uzayda faaliyet gösteren ülke sayısı 84’e, kurumsal uzay ekonomisinin büyüklüğü 424 milyar $’a ulaşmış. Ticari uzay faaliyetlerinden elde edilen gelirler 336 milyar $, devletlerin uzay programları için yapılan harcamaları 87 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. Bu ivme ile ilerlerse uzay ekonomisinin 2040 yılında 1,2 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaşacağı tahmin ediliyor.
Rakamların da ifade ettiği şekliyle, teknolojinin gelişmesine de büyük katkı veren uzay çalışmalarının ticari bir değer olarak da gelişmeye başladığını görüyoruz. Uzay alanında yapılan robotik teknoloji, otomasyon, algılayıcı ekipman teknolojisi, kuantum teknolojisi, roket teknolojisi, uzay tıbbı gibi birçok çalışmanın sadece uzay faaliyetleri ile sınırlı kalmayıp, yapılan yatırımların dünya ortamında da uygulamalarının olması uzay faaliyetlerinin bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirilmesini gerektiriyor. Uzay faaliyetleri için gerekli insan kaynağının yetiştirilmesi, gerekli ekipmanların üretilmesi, uluslararası iş birliği, farkındalığın artırılması, uzayda yerleşimlerin planlanması gibi hususlar tamamlayıcı bir ekosistem gerektiriyor. NASA tarafından uzay faaliyetlerine yönelik geliştirilen 2000’den fazla ürün, gündelik hayatımızda kullanılan ticari ürünlere dönüşmüş. Ayrıca, uzay çalışmaları, etkilediği tüm sektörlerde verimlilik artışı ve istihdam sağlar nitelikte. 2018 yılında Avrupa’da uzay faaliyetlerine yönelik tasarım, ürün geliştirme ve imalat faaliyetlerine dönük 50 bine yakın istihdam sağlanmış ve 2014-2019 arası bu alanda istihdam %20’ye yakın artış kaydetmiş durumda.
Bu aşamada, şirketlerin üst düzey yöneticilerinin, uzay ekonomisinin önümüzdeki dönemde sektörleri nasıl etkileyeceğine dair bir vizyon oluşturma, uzay ekonomisi ekosistemine nasıl dahil olunabileceğini araştırma, uzay ekonomisinin sektörleri nasıl şekillendirebileceği konularına dahil olma gibi hususlara stratejik planlamalarında yer vermesi gerekiyor.