Uzak Doğu'ya alternatif olabiliyor muyuz?

Şefik ERGÖNÜL İHRACAT SOHBETLERİ

“Çin'e Alternatif Olabilecek miyiz” başlığı ile 21 Haziran 2021 tarihinde yayınlanan sohbetimizde “Alıcı penceresinden baktığımızda da alıcıların”, Tedarik zincirinde görülen ve görülecek aksamaların getireceği risklerin “nasıl azaltılabileceği ve yönetilebileceği konusunda ciddi çalışmalar yaptıklarını görüyoruz” demiştim.

Bunun için de Business Continuity Institute tarafından yayınlanan Tedarik Zinciri Esnekliği Raporu 2021 (Supply Chain Resilience Report 2021 ) atıfta bulunarak bazı detaylar vermiştim.

Şimdi ise çok yakında yaşanmış bir olaydan söz ederek, Uzak Doğu tedarikçilerinin artan risklerinden bir örnek vermek istiyorum.

Hepinizin bildiği gibi uluslararası taşıma fiyatlarında ve hele konteyner taşımacılığında görülen rahatsız edici artışlar, tedarik maliyetlerini herkesi tedirgin eden bir boyutta arttırdı. Sanayici bir dostumuzun Çin'den getirdiği makineler için ödenen konteynerle taşıma bedeli aynı çıkış limanından, yine İstanbul'a varışlı olarak altı ay önce getirilen makinelerin taşıma bedelinin iki katından daha fazla oldu. Bu artışın ilerleyen zamanlarda azalacağı konusunda pek bir olumlu beklenti olmadığını da belirtmek isterim.

Birleşik Krallıkta ( İngiltere ) görülen ve haberlerde sıkça konu edilen TIR şoförü krizi de o yörede taşıma risklerini tepe noktaya taşıdı. Malların tüketicilere ulaştırılmasında yaşanan sıkıntılar bir kenara, limanlarda yaşanan tıkanıklar olayı daha endişe verici bir boyuta taşıdı.

Boş konteynerlerin sirkülasyonunda görülen ve çeşitli ülkelerin uyguladığı kısıtlamalar ve yaşanan aksamalar da taşıma bedellerinin artışında önemli bir rol oynuyor.

Riskler bununla bitiyor mu?

Tabii ki hayır.

Yine Çin'e verilen bir siparişe karşılık olarak verilen teslim süresi, alıcı olan sanayici dostumuzu hayrete düşürdü. Zira verilen teslim süresi, olması gereken sürenin iki katına yakın idi. Bunun nedeni sorulduğunda da gelen açıklama enerji sıkıntısı nedeniyle fabrikanın, haftada üç günlük çalışma programına girdiği belirtildi.

Çin hükümeti, kömür kullanan elektrik üretim santrallerine, çevreye verdikleri zararlar nedeniyle getirdiği kısıtlamalar sonucu yaşanan enerji krizi, tüm üretim tesislerini etkiliyor.

Amerika Birleşik Devletleri'nin hem Doğu ve hem de Batı yakalarındaki limanlarda yaşanan sıkışıklık ve sıkıntıları da düşünelim.

Sonuç olarak Türkiye'nin konumuna baktığımızda tüm bu anlattıklarımızın, Türkiye'nin tedarik zinciri krizine ne kadar ve nasıl çözüm olabileceğini açıkça ortaya koyuyor.

Zaten, son aylarda yaşanan ihracat artışları da Uzak Doğu kaynaklarından uzaklaşmaya çalışarak, tedarik zincirlerini güvenceye almak için farklı kaynaklar arayan alıcıların, Türkiye'ye oldukça sıcak baktıklarını gösteriyor.

İhracatımızın artışını etkileyen diğer unsurların dışında bu pencereden baktığımızda, bu durumun kısa sürede değişmeyeceğini tahmin edebiliriz.

Lütfen bu şansı kullanalım…

Ancak, küresel çapta yaşanan bu sıkıntıların, ihracatında kullanılan girdiler nedeniyle büyük oranda ithalata bağlı olan ülkemizi etkilemeyeceğini düşünmek saflık olacaktır.

Bizler de ayağımıza gelen bu şansı iyi kullanabilmek için, ciddi ve detaylı planlamalar yaparak tedbir almak durumundayız ki fırsattan fayda sağlayabilelim.

Bu fayda da şimdi önümüze gelen şansı sürdürülebilir ihracata çevirmek olmalıdır.

Tüm yazılarını göster