Utanma duygusunun mutasyonu

Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ

Çit-çit Melahat pişkinliği

Ünlü tiyatro sanatçımız rahmetli Aziz Basmacı televizyonda anlatmıştı. Anadolu’da turnedelermiş. Tiyatro gösterisini bir sinemada yapıyorlarmış. En ön sırada oturan bir kadın gösteri sırasında sürekli çekirdek çitliyormuş. Doğal olarak da oyuncuların dikkati dağılıyormuş. Oyun sırasında oyuncular kadının suratına ters ters bakmışlar. Ama kadın tınmamış ve çitlemeye devam etmiş. Sonunda Aziz Basmacı göz kırpıp karşısındaki oyuncuya sormuş: “Hatırlar mısın? Bizim mahallede bir Çit-çit Melahat vardı”. Karşısındaki oyuncu karşılık vermiş “Evet, hatırlıyorum. Peki ne yapardı?”. Aziz Basmacı vurucu atışı yapmış “Bu Çit-çit Melahat, tiyatroya giderdi. Hep ön sıraya otururdu. Sonra da oyun sırasında çekirdek çitlerdi. Herkesi rahatsız ederdi”. Ama nafile. Kadın hiç tınmadan çekirdek çitlemeğe devam etmiş. Perde arasında bir görevli çekirdek çitleyen kadının yanına gitmiş. “Hanımefendi, rica etsek bu çekirdeği oyun sırasında çitlemeseniz. Oyuncuların dikkati dağılıyor.” Kadın “Ne yani?” der gibi bakmış görevlinin yüzüne. Görevli “Evet. Hanımefendi, size oyun sırasında ters ters baktılar; ama anlamadınız”. Kadın “Öyle mi?” der gibi bakmış görevlinin yüzüne. Görevli “Hatta oyun sırasında size Çit-çit Melahat diye laf bile attılar; aldırmadınız”. Kadın bu kez sessizliğini bozmuş “Ne lafı ayol. Benim adım Melahat değil ki!”

Utanma duygusu nerden çıkmış?

Bu öyküyü duyunca içinizden “Vay utanmaz vay” demek geliyordur. İşte bütün mesele bu. Utanmak veya utanmamak. Utanma duygusunu “Evrimsel Psikoloji” (Evolutionary Psychology) şöyle açıklıyor. Bu teoriye göre utanmak, evrimsel süreçte ortaya çıktı. Atalarımız küçük gruplar halinde yaşıyordu ve her an doğanın tehlikeleriyle karşı karşıya idi. Bu nedenle grup arkadaşlarına muhtaçtılar. Bu durumda diğerleri tarafından dışlanmak hayatın tehlikeye girmesi demekti. Dışlanmaya neden olacak davranışlardan kaçındılar. İşte utanma duygusu, bu kaçınmaya yardımcı olacak içsel bir sinyal olarak gelişti.

Araştırmacılar, tüm toplumların evrimsel geçmişinin benzer olmasından dolayı utanmanın evrensel olduğunu öne sürüyorlar. Utanma duygusu evrensel deniyor, ama toplumdan topluma utanılacak şeyler değişiyor. Aynı toplum da olsa utanılacak şeyler zamanla değişiyor. Hatta bu evrimsel süreçte utanma duygusu mutasyona uğramış gibi. Aşağıda bu değişimden örnekler bulacaksınız.

Utanmazlık örnekleri

Yalan söylemek utanılacak eylemlerin başında gelir. Üstelik tüm dinlerde günah sayılır. Buna rağmen bakıyorsunuz, siyaset sahnesindeki koca koca adamlar, mevki sahibi insanlar, gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar. Hele hele de iletişimin bu kadar geliştiği bir devirde, bir gün yalanım ortaya çıkarsa mahcup olurum, utanırım, yerin dibine girerim diye çekinmeden yalan söylüyorlar. Çünkü yalanları ortaya çıktığında dışlanma korkuları yok. Çünkü yalan söylenmek adeta sıradan bir eylem olmuş. “Hangimiz yalan söylemiyor ki” anlayışı, yalanı hoş görür olmuş.

Hırsızlık yapmak da utanılacak bir eylemdir; dahası, suçtur. Ve de tüm dinlerde günah sayılır. Ama günümüz siyaset sahnesinde sanki bu da günah olmaktan, utanılacak bir eylem olmaktan çıkmış durumda. “Çalıyor, ama çalışıyor” bahanesi hırsızlıklara sanki örtü oluyor. Çünkü siyasal kaygılar, hırsızlığı hoş görür hale getirmiş. Toplumdaki kamplaşma, kutuplaşma “Benim hırsızım iyidir” anlayışını yaratmış. Kişiler, “O mevkide kim olsa yapar” anlayışı ile eline fırsat geçerse kendisinin bu işi yapacağını düşünür olmuş; adeta zihinsel zina yapmaya başlamış.

Dilimizde “Sözünün eri” diye bir laf vardır; güvenirliği simgeler. Verdiği sözü tutan, sözünden caymayan, tutarlı kişi demektir. Eskiden bunun tersi bir tavır benimsemek utanma vesilesi idi. Ama bakıyorsunuz, günümüzde sözler tutulmak için değil, durumu kurtarmak için veriliyor. Hatta “Namus ve şeref” anılarak, yemin edilerek verilen sözler bile tutulmuyor. Bir bakıyorsunuz kişi kürsülerden söylediği bir sözün 180 derece tersini söyleyerek U dönüşü yapıyor. Bunu yaparken de en ufak bir utanma duygusuna rastlanmıyor. Belki bu, “siyaseten bunama” diyeceğimiz patolojik bir durum. Ya da bazıları ar damarlarını aldırarak siyasete giriyorlar.

Utanma duygusunun yaşanmasına neden olan önemli durumlardan birisi de profesyonel gururdan dolayı olandır. Profesyonel kişi, bir görevi en mükemmel biçimde yerine getirme sözü verir. Yazılı veya sözlü biçimde ifade edilmese bile, bu bir sözdür. Bir profesyonelin kendisine verdiği bu sözdür. Başarılı olmadığında yaşayacağı utancı düşünerek görevi hakkıyla yapar. Başarısız olduğunda da cezasını kendi keser ve istifa eder; kendi profesyonel gururu bunu gerektirir. Bu evrim içinde istifa mekanizması da paslandı. Özellikle kamu görevlerinde, siyasal yaşamda başarısızlıklar kişileri rahatsız etmiyor; kimse istifa etmek istemiyor; arsız arsız koltuklarında oturuyorlar.

Sonuç

Eskiden bir hırsızlık, bir yolsuzluk veya bir yalan ortaya çıkınca sorumlusu hiç olmazsa utanırdı. Şimdilerde bir bakıyorsunuz, yakalanan kişi utanacak yerde cazgırlaşıyor. Onu yakalayana saldırıyor. Yavuz hırsız tanımı bile hafif kalmaya başladı. Utanma kalmadı diyoruz. Çünkü utanma duygusu, diğerleri tarafından dışlanma korkusu ile gelişmiş bir histi. Şimdilerde dışlanma yok, aksine bağra basılıyor. Siyasal nedenlerle görmemezlikten geliniyor. Yukardaki Aziz Basmacı hikâyesine dönersek, yeni normalde sanki sinemanın yarısı çekirdek çitliyor.

Utanma duygusunun yeniden can bulduğu, ar damarlarının çatlamadığı, sağlıklı bir toplum dileğiyle yeni yılınızı kutlarım.

           

           

Tüm yazılarını göster