Olmayan bir şeyi varmış gibi göstermek, iletişim metodu olarak sık karşımıza çıkan bir durum. Steril ve görece temiz bir platform olduğu için örnek veriyorum; LinkedIn’de kullanıcıların üçte birinden fazlası (LendEDU %34) profillerinde bilgileri çarpıtıyor yalana başvuruyormuş. Foyaları ortaya çıkmaz sanıyorlar herhalde. Bunların yüzde 11'i ise neredeyse tamamen hayal ürünü bilgilerle profil oluşturmuş. Son araştırmalar, gölge yazarlık destekli kişisel markalaşma enflasyonu yaşandığını gösteriyor; yine LinkedIn örneğini vereyim çünkü burada hiç olmazsa ölçülebiliyor, diğer platformlar tamamen kim kime dum duma, profesyoneller görünürlüklerini artırmak kitap anlaşmaları, konuşma teklifleri, medya görünürlükleri gibi fırsatlara sahip olmak istiyor.
Anne babalar yalancı çoban masalını evlatlarınıza döne döne okuyun.
ABD eski Başkanı Donald Trump’ın siyasetle hiç ilgilenmeyen eşi, geleceğin muhtemel “First Lady”si Melania Trump’ın “Melania” adlı anı kitabı, Skyhorse Publishing tarafından yayınlandı. Reklamın iyisi kötüsü olmaz diyen eski anlayışa paralel bir seyir izliyor. Hemen tartışma başlattı. Hiç iyi konuşulmasa da çok konuşuluyor. Melania Trump’dan “Melania” röportajı istemenin bedeli 250 bin dolar. Bu da ilk kez karşılaşılan bir durum. Başkanlık döneminde devlet helikopterine binerken üzerine giydiği “şık” yeşil parkanın sırtında “umurumda değil” yazıyordu. Hakkında yazılanları ne kadar umursadığını kim bilir?
Bugünkü Financial Times’da Edward Luce de neredeyse benimle aynı konuyu işlemiş. Kullandığı örnekler daha korkusuz, bu yüzden daha zengin, benden daha kolay konuyu kafalarda canlandırabiliyor. Melania’nın bir zamanların ideoloji simgesi parkasına atıfla şöyle diyor “Umursamamak - ya da utanmazlık - son birkaç yıldır Amerikan siyasetinin bir hastalığı haline geldi. Çirkin sözler ve eylemler o kadar sık görülüyor ki, duyarsızlık çoğu zaman şoktan daha ağır basıyor.”
Utanç kaybolduğunda iletişim ne yapsın, nereleri cilalasın, boyasın, saklasın?… Luce’nin yazısını Türkiye üzerinden okumanızı tavsiye ediyorum. Neden Türk örnekler üzerinden ilerlemediğimi merak ederseniz, hangisini vereyim bilmiyorum. Utancı biz çoktan gömdük.
Melania’yla ilgili yazılmayan yok… cehalet, kibir, kötülük sıfatlarda birbiriyle yarışıyor… Kitaba kitap diyen bile yok. En kibarından; zayıf ve yüzeysel diyorlar. İçeriği, biçimi ve yazarın niyeti gibi unsurlar üzerine yapılan bazı analizler acınası. “Ortaokul seviyesi”… daha ileri gidenler “Pinterest panosu”na benzetiyor.
Kitap teknik olarak Melania Trump tarafından yazılmış olarak sunuluyor, ama herkes bir hayalet yazarın kaleme aldığından emin… Sanırım Melania’nın okuma yazmadan hallice olması, gölge yazarı hakkında “… olsa olsa Harpers Bazaar gibi bir moda dergisinde halkla ilişkiler uzmanıdır…” ifadeleriyle bezeniyor. Aşağılamanın ve aşağılanmanın sınırı yok. Moda dergileri de PR’cılar da nasibini almış.
Bu arada gölge yazarlık iyi yönetildiğinde temiz bir iş, kirletmesek iyi olurdu. Gölge olsa da saklamayacaksınız şeffaf olacaksınız, emeğe saygı göstereceksiniz. Kimdir gölge yazar? Bir başkası adına içerik üretir, blog yazıları, sosyal medya paylaşımları, makaleler ve hatta kitap... Zaman zaman yazı yazmakla kalmaz, etkileşim artırmak için içerik stratejileri geliştirmede de yardımcı olabilir. Bu iş eğitim ister, deneyim ister. Bir de etik! Kimin imajını nereye kadar cilaladığınız kritik bir konu. Kantarın topuzu kaçabilir bir canavara, hırsıza ya da benzerine insancıl ve samimi içerikler üreterek imajını cilalarsanız aşağılanmayı hak edersiniz. Gölge yazarlık film endüstrisinde de çokca görülüyor, izlediğimiz pek çok prodüksiyonda tarih çarpıtılırken ne oluyor sanıyoruz... Business Insider’a göre, bir teknoloji girişimcisi ya da risk sermayedarları için tweet yazarak yılda 200.000 dolardan fazla kazanç sağlanabiliyor.
“Melania”nın Melania imajını ve markasını yeniden inşa etme çabasına “ürün” lansmanı diyorlar. İnsan niye durup dururken böyle bir işe kalkışır, kendini bir ürünle eş değer kılar ben anlamadım. Para her şey, onu anladım. “Melania” ürünü diyelim o zaman; topluma malum politikadan uzak, daha çok moda ve estetikle ilgilenen biri olarak yansıdı. Bence kırık dökük olsa da, iyi kötü bir duruşu vardı, keşke öyle kalsaydı. Senaryo üretenlerin seçenekleri tükenmiyor tabii; kendi ismini taşıyan bir kitap yayınlama adımı olsa olsa seçim sürecinde aksi bir durumda Melania’nın ürün olarak pazarlaması olarak değerlendiriliyor. Strateji!
Yapılan zekadan yoksun şeyleri, onların yerine sık sık “yok yok, olsa olsa böyledir” diye sunuyoruz, akıllara ziyan hareketlerin başında bu gelmez de, ne gelir? Yapılan saçmalıkları aklamanın en temiz yolu, şeytani de olsa onlara zeka kırıntılı hatta aklı selim bir şeyler yakıştırmak.
Adaylardan biri malum Donald Trump'ın önünde üç ceza davası, arkasında iki azil, bu yılın başlarında bir mahkumiyet ve önümüzdeki ay Beyaz Saray'ı yeniden kazanma şansı var. Edward Luce’den bir alıntı daha yapayım; “…Utanç duygusunun buharlaşması sadece Trump'la sınırlı değil. Ne kadar şok edici olursa olsun, suçlamaları yüzsüzce ortaya dökmek artık varsayılan bir tutum...”
Dün, yaklaşık 1 saat Emin Çapa’yı çok samimi ve nitelikli bir gruba konuşturdum. Kafaları allak bullak etti. Gerçeklerden girdi bilimden çıktı, yalandan girdi uzaydan çıktı, ahlaktan girdi patentten çıktı, dünden girdi yarından çıktı.
Benim günüm Emin Çapa’yla bitmedi… Kendisiyle vedalaşıp, içeriği steril ve nezih bir ekonomi toplantısına koştum, konuşmalardan aydınlandım… biraz da kayboldum. Her şey farklı senaryolarla anlatıldı. “…Meli malı.. öyle böyle olsaydı… bu da şu da olabilir”ler havada uçuştu. Bir tek şeyden söz edilemedi: güven (!) Varlığı zenginlik, yokluğu çöküş! Salondan ayrılırken kafamda yankılanan kendi cümlemdi, Melania’nın kitabı da vesile oldu; “Güven gidince ekonomi ne yapsın?”
Şu sıra ben ve ekibim hummalı bir faaliyet raporu çalışması evresindeyiz. Yeridir, hemen oradan örnek vererek noktalayayım. Misyon iletişim için çok önemlidir, bunu bilir bunu söylerim. Sıkıcıdır, olsun göze alırım. Misyon, bir şirketin ya da bireyin iletişimdeki yol haritasını belirler. Ülkelerin de misyonu olur. Hayattaki her şeyin misyonu vardır. Doğada misyonu çok daha net ve sağlam görürüz. Onu da bozduğumuz için bir arı, bir tırtıl… bir hamam böceği, yunus, ağaç, çiçek… misyonunu bilmiyoruz... Şirketler, misyon bildirimleri aracılığıyla hem iç hem de dış paydaşlarına kim olduklarını ve neyi başarmayı amaçladıklarını anlatırlar. Bu misyon bildirimleri, şirketlerin müşterilere, yatırımcılara ve çalışanlara yönelik mesajlarını netleştirir. Anlatmaya çalıştığım şu; misyon bildirimi, formaliteden ibaret değildir; şirketin varlık sebebini ortaya koyan güçlü bir iletişim aracıdır. Misyonun eksikliği ya da yanlış tanımlanması, şirketin güven kaybetmesine ve başarısızlığa uğramasına yol açar. Tersine güçlü ve net misyon, paydaşlarla güven köprüsü ve sağlam bir iletişim kurar. Melania’sından ülke ekonomisine misyon bildirimi pek kritiktir.