ORGE CEO’su Nevhan Gündüz şirketin taahhüt işlerindeki uzmanlığına ve buna bağlı değer yaratarak ölçülebilen yüksek büyüme yakalamasına dayanan bir iş modelini başarı ile uyguluyor. Süreyya Ciliv’in uzmanlığa dayanan yeni iş modeli ve TCL’in Türkiye’deki büyümesi, ürünleştirme ve globalleşme ile işin nereye gidebileceği konusunda fikir veriyor.
Enerji taahhüt işleri yapan ORGE, özellikle metro projelerindeki uzmanlığı ile yakından tanıdığımız bir şirket. ORGE CEO’su Nevhan Gündüz’ün şirketi nereden nereye getirdiği, şirketin 2012’de halka arz gerçekleştirdiğinde 20 milyon dolar civarında olan değerini bugün 200 milyon dolar seviyesine getirmesinden anlaşılıyor. Ancak rakamlar arasında kaybolmaması gereken başka ayrıntılar var.
1998’e kadar ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğu Gündüz Elektrik Metal İnşaat Malzemeleri’nde çalışan Nevhan Gündüz, bu tarihten itibaren kurucu ortağı olduğu ORGE Enerji Elektrik Taahhüt’te yönetim kurulu başkan yardımcısı ve CEO’luk görevlerini sürdürüyor. Türkiye tarihinin ilk yıllarından itibaren gördüğümüz ticaretten para kazanarak sanayi tesisi kurarak ülke kalkınmasına hizmet eden şirketlerin hikâyelerinin çağdaş bir versiyonu ile karşı karşıyayız. Yeni faaliyet alanları ile, kendisini değiştiren ve geliştiren şirket, bunların bir kısmını ifade etmeyi başarırken bir kısmını elektrik taahhüt işlerindeki gücü ve odaklanması nedeniyle o kadar öne çıkarmıyor.
Bunun da anlaşılır bir nedeni var: Kuruluşundan 2010’a kadar 1,5 milyon metrekare kapalı alanda elektrik taahhüt işi tamamlamış olan şirketin, 2021’de ulaştığı kapalı alan miktarı 6 milyon metrekare ve bugün ulaşılan düzey ise, 7 milyon metrekare. Bu çok önemli bir referans ve ORGE’yi Türkiye’de ayrıcalıklı bir yere yerleştiriyor. Nevhan Gündüz, yaklaşık 10 milyon Euro/dolar tutarında çok sayıda projeyi yürütmekte olduklarını anlatıyor. İftar formatındaki toplantı sona erip el ayak çekildikten sonra, “Ben ORGE’yi 5-10 sene içinde bir servis şirketi olarak görmeyi hayal ediyorum” diye başladığım sözlerimi ayaküstü sohbetle tamamlıyorum.
Bu kadar ısrarlı konuşunca Nevhan Gündüz, TANAP için yaptıkları dinamik UPS kurulumlarını anlatıyor. Kesintisiz güç kaynağının (Uninterruptible Power Source) kısaltması olan UPS, operasyonel süreklilik söz konusu olduğunda kilit bir bileşen. Biz bunu, elektrik kesildiğinde masaüstü bilgisayarlardaki kaydedilmemiş veri kaybedildiği için çok iyi biliyorduk. 1996’da kısa bir süre bilgisayarcılık yaparken bilgisayar sattığımız şirketler için uygun UPS’leri tavsiye etmek önemli işlerimizden biriydi. İş yerinde elektrik kesildiğinde çok uzun süre bilgisayarla çalışmaya izin verecek kapasitede mi olsun yoksa ilk kesilme anında veri kaybetmeyi engelleyip bir yarım saat idare mi etsin sorusunun yanıtını bulmak önemliydi. Sonuçta şöyle ya da böyle önemli bir yatırımdı ve fiyat çok yükselirse müşteri yüksek iskonto isteyeceği için dikkatli olmak gerekiyordu. Toplama bilgisayarda rekabet yüksek olduğu için fiyatı zaten çok yükseltemiyorduk; bir de UPS’te iskonto yapıp maliyetlerin altında ezilmemek lazımdı. Tercihte ve fiyatta anlaştıktan sonra Tunçmatik’ten siparişimizi veriyor ve ürün geldiğinde bilgisayar ve UPS’i gidip kuruyorduk.
ORGE’nin TANAP’ta yaptığı kurulumlar bizim yaptıklarımıza göre çok daha karmaşık. Birincisi işin maddi önemi çok daha büyük çünkü boru hattındaki akışın kesilmesi saniyede 100 bin dolara çıkabilen zarara neden olabiliyor. İkincisi, Kars dolaylarında yapılan projede sadece elektriksel sorunların değil, kışın mazotun donmasını engellemek gibi konuların çözümünü de geliştirmek gerekiyor. Dinamik UPS deyince işin, iş sürekliliği ve ekonomi boyutları da önem taşıyor. Yıllar önce Kadıköy’de elektrik kesildiğinde Karaköy vapur iskelesinde çalışmayan jeneratörün gazabına uğrayan görevliler en sonunda vapur saatine kısa süre kala turnikeleri açıp insanların ücretsiz geçmesine izin vermek zorunda kalmışlardı. UPS’in başına gelen dinamik öneki ise, şebekedeki oynaklıklara karşı da bir dengeleyici görevi olduğunu düşündürüyor ancak bunu konuşmadık. “Sizin işiniz de zor” mealinde bir şey söylediğim Nevhan Gündüz, “Ama bu hesapları yapmak çok heyecan verici ve eğlenceli” diyor.
Benim açımdan eğlenceli ve heyecan verici olan başka iş örnekleri de varmış. Nevhan Gündüz, çok sayıda şantiyede çalışırken hangi aletin nerede olduğunun bilinmemesine önlem olarak alet takip sistemi dedikleri bir tür eşyanın interneti (IoT) projesi gerçekleştirdiklerini ifade ediyor. “Üstelik bunu 25 liralık sensörlerle yaptık” diyor; bunun RFID etiketlere dayanan bir sistem olduğu anlaşılıyor.
Bir diğer çözüm ise, kartlı giriş sisteminden yüz tanımaya geçilmesine dayanıyor. Böylece kimin nerede çalıştığı takip edilebilirken yüz tanıma sistemi sayesinde verimlilik ölçümü de yapılabiliyor. Pandemi sırasında yurtdışından alınan çözümlerin kurulması için yabancıların Türkiye’ye gelememesi, ORGE’nin bugün 10 kişiye ulaşan yazılım ekibinin kendi göbeğini kesme sürecinin miladını oluşturuyor. ORGE’nin teknolojiyi kullanarak kendisi için geliştirdiği sektörel çözümler, Hitit’in yapay zekâ geliştirme metodolojisi ile ilgili yazdıklarımla dönemdeşlik göstermesi açısından da dikkat çekici. Şu anda bizde çok yüksek sesle ifade edilmese de bilişim dışı alanlarda faaliyet gösteren şirketlerin iş pratikleri önemli bir birikim oluşturmaya başlıyor. Bunun yüksek sesle ifade edilememesinin nedeni, ülkenin bu birikim üzerinde yükselmeye ve kalkınmaya yönelik bir planının olmaması. Durum böyle olunca, zaten yüksek sesli ifadelere gerek yok. Ancak bu günlerde ORGE’nin açıkladığı bilançoyu gördüğünüzde, arkasında geleceğe şekil verecek böyle bir hikâyenin de olduğunu bilmenizde yarar olacağını düşünüyorum. Bunun değeri, dışarıdan içeriye bakınca daha kolay anlaşılıyor.
Microsoft Türkiye ve Turkcell’deki genel müdürlük dönemleri ile tanıdığımız Süreyya Ciliv, şu anda Kuika Software’in yönetim kurulu başkanı. Bu şirketin işi “Yeni Dünya için yapay zekâ destekli yazılım geliştirme” olarak tanımlanıyor. Ciliv’in yönetim kurulu başkanı olduğu bir diğer şirket olan System Optima’nın işinin tanımı ise, sürdürülebilir yüksek kârlılık, haz veren müşteri deneyimi ve operasyonel mükemmeliyet sağlayacak çözümleri sunmak olarak ifade ediliyor. İşletmenin optimizasyonunu hedefleyen System Optima, bunu gelişmiş yapay zekâ destekli çözümler ile yapıyor. Ciliv, üçüncü şirketi System Capital ise, bizim çığırtkanlarımızın çokça konuşup fazla bir şey anlatamadığı STEM’e dayalı inovasyon modelini hayata geçirmeyi hedefleyen bir değer yaratma platformu. İngilizce bilim, teknoloji, mühendislik ve matematiğin kısaltması olan STEM, yeni değer zincirinin insan kaynağına kazandırılması gereken özellikleri tanımlıyor. Bunu sanatı katıp STEM+A şekline getirdiğinizde, tadından yenmeyen bir şey ortaya çıkıyor.
Bu üç şirketin yönetim kurulu başkanı olan Ciliv’in ABD’de Michigan Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra 1987’de Boston bölgesinde kurduğu Novasoft Systems hakkında Google aramasında elde ettiğim sonuçlardan bir şey anlamadım. Bu ismi taşıyan bir şirket ya da şirketler var ama Ciliv’in kurduğu mu, bilemiyorum. Ancak Ciliv’in bugünkü vizyonuna ulaşmasında Seattle’da yaşıyor olmasının önemli rolü olduğu açık. Amazon Kurucusu Jeff Bezos ile “komşu” ya da hemşeri olmasının bunda rolü var. Daha önce yazdığım gibi, Ciliv, Bezos’un Amazon’u yapay zekâ ile yeniden yaratmak için işin başına dönmesinden bahsetmişti. Bizim sanayicilerimizi bunu “Bezos’un nakde döndüğünü duyduk” gibi esprilerle değerlendirirken rakamların ne anlattığının farkında olmadıklarını da gösteriyorlardı.
Nasıl Bir Ekonomi’de Şubat 2025 başında yer alan bir haberden kendime aldığım notlar şu şekilde: “Morgan Stanley, Amazon’un son yıllarda gelişimini hızlandırdığı robot teknolojisi ve yeni nesil depolar sayesinde 2030’a gelindiğinde şirkete yılda 10 milyar dolar tasarruf sağlayabileceğini açıklıyor. Morgan Stanley analistleri Amazon’un bu teknolojiyi uluslar arası ölçekte yaygınlaştırmaya daha fazla yatırım yapması durumunda tasarrufun artabileceğine dikkat çekiyor. Yeni nesil sipariş karşılama merkezlerini geliştirmenin geleneksel merkezleri geliştirmekten çok daha pahalı olduğunu belirten uzmanlar, geleneksel geliştirme için 200 milyon dolar ve eski bir depoyu robot teknolojisi ile güçlendirmek için 100 milyon dolar gerekirken robot destekli depoların geliştirilmesinin 450 milyon dolara mal olduğunu ifade ediyor. Amazon’un 750 binden fazla robottan oluşan filosu, depolama ve envanter yönetiminden toplama ve paketlemeye kadar sipariş karşılama sürecinin her aşamasında çalışıyor.”
Ciliv’in bu şirketleri kurarken anlattığı önemli bir unsuru, optimizasyon oluşturuyor. Optimizasyon dediğimiz ise, çocuk oyuncağı değil. Ciliv’in anlattığı optimizasyon, işi bilmeyenlerin elimine edilmesini ve profesyoneller ile birlikte çalışan yapay zekânın başarılı bir operasyon ortaya çıkarmasını sağlıyor. Nevhan Gündüz, Türkiye’de yeni dünya diye tanımlanan bu ortamın kurallarına uygun işler yapıyor değil de Seattle’da bu kadar büyük ekonomi yaratan işlerin arasında olsaydı, ne düşünürdü acaba? Peki ya globalleşme durumunda ne yapardı? Nevhan Gündüz, odaklı ve riski minimize eden bir yönetim biçimiyle başarılı bir yönetim sergiliyor ama biraz hayal kurmamızdan zarar gelmez.
Türkiye’de üretime başlama süreci pandemiye denk geldiği için Çin’den gelemeyen ekiplerin boşluğunu, TCL’in distribütörlüğünü yapan Bilkom’un Genel Müdürü Fikret Ballıkaya’nın doldurması nedeniyle bu şirketin Türkiye hikayesini çok iyi bildiğimi söyleyebilirim. Çerkezköy’deki üretimin başlamasında İTÜ’lü bir mühendisin oynadığı rolden gurur duyuyorum ancak buraya bu bölümü eklememin nedeni, pandemi döneminde yapılan başlangıcın ORGE’nin pandemide yazılım geliştirmesi ile paralellik göstermesi. Ürünleştirme ve globalleşme ile nelerin yapılabileceğini anlatmak açısından bu örnek değer taşıyor.
2024’te QD-Mini LED TV satışlarını yüzde 118 arttıran ve büyük ekran (XL) kategorisinde de yüzde 74 büyüme kaydeden TCL, Türkiye’deki faaliyetlerinin beşinci yılını geride bırakırken 2020 yılından bu yana iş hacmini 12 kat artarak 400 binin üzerinde haneye giriyor ve 1 milyondan fazla kişiye ulaşıyor. Bunu yapan TCL, kendisini “global teknoloji şirketi” olarak tanımlıyor. 2024’te küresel sevkiyatlarını yüzde 14,8 artırarak 29 milyon sevkiyat ile rekor kıran TCL, Türkiye'de TV pazarı gerilediği 2024’te yüzde 25 gibi önemli bir oranda büyüyor. TCL, 2025 yılında satış hacmini 2 katına çıkarmayı hedefliyor. TCL Electronics Türkiye Genel Müdürü Timo Xu, bunları yaparken pazar dinamikleri ile sınırlı kalmadıklarını “TCL Türkiye olarak sadece Türkiye ile sınırlı kalmayıp buradaki yapılanmamızı bölgesel bir merkez haline getirdik. TCL’in Orta Doğu ve Afrika gölgesindeki en büyük pazarı olan Türkiye, aynı zamanda bölgedeki 10 ülkenin operasyonlarının yönetildiği bölgesel bir merkez haline geldi” sözleriyle ifade ediyor.
TCL ürünü ve global yapısı olan bir şirket olarak bu şekilde büyüse de bu yolculuk her zaman planlandığı gibi ilerlemeyebiliyor. Çırağan’daki Win 2025 fuar lansmanında Ciliv, Amazon vurgusu yaparken Tezmaksan CEO’su Hakan Gündoğdu, Amazon’un stratosfere yerleştireceği düşük yörünge uydularının üretimi için kendilerini ve Sivas’taki üretim tesislerini bulduğunu söylüyordu. Bu irtifada daha hızlı yıpranan ve beş yıllık ömrü olan uyduların üretiminin uygun (feasible) olması için bu ömrün üç yıla düşürülmesini istediklerini söylüyordu. Barcelona’daki Mobil Dünya Kongresi’nde (MWC) Irıdium projesinden beri adını duyduğumuz uydu telefonlarının önemli markası Thuraya ve Space 42’nin standında büyük bir hareketlilik yokken Amazon’un bu uydu projesinden neden bahsediyorum? Iridium projesi ilk konuşulduğunda nüfusun yoğun olmadığı Sahra Altı Afrika ya da Asya’daki belirli bölgelerdeki nüfusa iletişim olanaklarını götürme gündemdeydi. Bu vizyon çok değişmedi ve aksaya aksaya telekomünikasyon mantığı ile ilerliyor. Ancak Amazon’un uydu üzerinden bu coğrafyalara internet götürüp e-ticarete bir kapı açmaya yönelik bir adım olduğunu düşündüğüm projesi, çok büyük bir lojistik operasyonunu da içeren yeni bir dünyanın kapısını açmaya aday. Afrika’da lojistik startup’larına yapılan yatırımlara bakarsanız hikâyenin yeni olmadığını görürsünüz. Hikâyenin Sivas’a uzanması ise çok eski değil.
Ne demiştik: Yeni dünya, yeni değer zinciri. ORGE’nin oluşturduğu kapasitenin de gözden uzak kalmayacağını ve farklı biçimlerde talep edileceğini düşünüyorum ve Tezmaksan örneğini bunun için veriyorum.
Son olarak Dune filmindeki şu repliği aktarmak istiyorum: “Büyük liderler liderlik talep etmezler. Bu onlardan istenir.” Bu efsanevi bir replik ancak ağdalı kısmını bir kenara bıraktığımızda hayatın gerçeklerini çok iyi özetliyor.