Merkez Bankası’nın faizi ne zaman düşüreceği aylardır konuşuluyor. Yabancı finans kuruluşlarının raporlarından, içerdeki ‘otoriteler’in görüşlerinden faizin ne zaman düşeceği konusunda ‘işaret almak’ için medet umuluyor.
Faizlerin ne zaman düşürüleceğine ilişkin merakın gerekçeleri farklı. Dövizi olanlara göre; “Fırsat bu fırsat. Her zaman ele geçmez.” Kimilerine gore ise döviz biriktirmek için üretilen bu mekanizma beyhude ve sürdürülemez.
Reel sektör temsilcileri de ikinci görüşte. Kurlar yerinde sayarken faizin yüksekte kalması, dışarı büyük kaynak transferine yol açtığı için sürdürülemez. Yüksek faiz nedeniyle ortaya çıkan finansmana erişim sorunu yakıcılığını artırdıkça, reel sektörün yatırım ve üretim ortamından uzaklaşması da cabası.
Faizin yüksek olduğu dönemde yatırım yapanlar parmakla gösteriliyor. Gidin OSB’lere, yatırım yapanı mumla ararsınız. Olanı da yabancı sermayelidir.
İstisnalar yok değil. Ancak bu dönemde yatırım yapmak övünç kaynağı değil, bir nedenle ortaya çıkan zorunluluk. Hatta bir OSB ziyaretimizde büyük bir yatırıma imza atan sanayici; “Yatırımda yakalandım.” diye dert yanıyordu. “Neden?” diye sorduğunuzda “İşte, makina siparişini vermiş bulunduk, finansmanı için de şunları yapmıştık, bu saatten sonra geri dönüş yapamadık.” filan diye adeta üzülüyordu.
Yatırım yapan sanayicinin kendini kötü hissettiği bir sürecin başka olumsuz yansımaları da olacaktır.
Ancak TÜİK’in açıkladığı issizlik rakamlarına baktığımızda üretimden ve dolayısıyla istihdamdan uzaklaşma gibi yakıcı bir sonuç görünmüyor gibi. 86 milyonluk ülkede 66 milyonluk çalışabilir nüfus varken işgücü 36,1 milyon kişi. Bunun 32,9 milyonu istihdam ediliyor. İşsiz sayısı 3 milyon 175 bin kişi. İşsizlik oranı yüzde 8,7.
10 yıl önceye 2014’ün rakamlarına baktığımızda da farklı bir durum yok. 10 yıl önce ile karşılaştırdığımız zaman; 15 yaş üstü nüfus 8,6 milyon kişi artmış, işgücü ve istihdam 7,3 milyon kişi artmış, işgücüne dahil olmayan kişi 1,3 milyon kişi artmış. İşsiz sayısı ise 30 bin kişilik farkla yine aynı: 3 milyon 145 bin kişi.
Özetle TÜİK rakamları işsiz sayısının 10 yıllık bir sürecte sadece 30 bin kişi artmış olduğunu gösteriyor. Anlaşıldığı kadarıyla son 10 yıllık süreçte istihdamdaki ortalama her yıl 700 bin kişilik artış bir şekilde çalışmak isteyenlerin iş ihtiyacını karşılayark işsizliğin yerine saymasını sağlamış.
İşgücüne dahil olmayan kişi sayısının neredeyse 32,9 milyonluk toplam istihdamı yakalamış olmasını ayrı bir bahis olarak kenarda tutalım ve 2024’ün teşvikli yatırım projelerinden gelen mesajı okumaya çalışalım.
Her ne kadar TÜİK’in istihdam verilerinden ‘işler yolunda’ mesajı gelse de ocak-eylül 2024 dönemi teşvik belgelerinde öngörülen istihdam öyle söylemiyor.
Bu dönemde teşvik belgesine bağlanan yatırım projesi adedi 2023’te 11 bin 806 iken, 2024’te 8 bin 510’a düştü. Bu projelerle öngörülen yatırım tutarı enflasyona rağmen 1 trilyon 325 milyar liradan 777 milyar 388 milyon liraya geriledi. Bu yatırımlarla öngörülen istihdam ise 249 bin 251’den 186 bin 853’e geriledi.
Özetle Eylül 2023’e gore. Eylül 2024’te teşvikli yatırım projeleri ile öngörülen istihdam 62 bin 398 kişi gerilemiş. Son 10 yılda işsiz sayısının 30 küsür bin kişi arttığı dikkate alınırsa, teşvikli yatırım projleri ile öngörülen istihdamdaki 60 küsür binlik düşüş bugün yarın kendini bir şekilde gösterecektir.