TÜİK ve Merkez Bankası tarafından açıklanan çok sayıda güven endeksi var. Kamuoyu çoğunlukla ve haklı olarak tüketici güven endeksine daha çok dikkat kesilir. Oysa biliyorsunuz, işin bir de üretici tarafı var.
TÜİK, üretim tarafında perakende ticaret, inşaat ve hizmetler sektörlerine yönelik güven endeksleri açıklarken, Merkez Bankası reel kesim, yani sanayi sektörü güven endeksini her ay ilan ediyor. Ardından TÜİK tüm bu değerlerin ortalamasını alarak ekonomik güven endeksini açıklıyor. Elimizde arz tarafında dört endeks var. Arz ve talep tarafını daha kolay mukayese edebilmek için arz tarafındaki dört endeksi ortalamalarını alarak birleştirelim ve adına “üretici güven endeksi” diyelim.
Elbette tarım gibi önemli bir sektöre yönelik bir güven endeksi olmadığı için, türettiğimiz yeni endeks üretim tarafını tam olarak yansıtmıyor. Ancak yine de değerli bir gösterge. 2013 başından bu yana üretici güveni ve tüketici güvenini aynı grafikte buluşturduğumuzda ben üç sonuç çıkarıyorum:
1-Üretici ve tüketici güveni genel olarak paralel bir seyir izliyor.
2-Üretici güveni, tüketici güvenine göre daha volatil, yani daha fazla dalgalanıyor.
3-Son aylarda ikisi arasında bariz bir ayrışma var.
Grafiğin son bölümüne dikkat ederseniz, tüketici güveninin tarihi diplerinde olduğunu, üretici güveninin ise hem tarihi diplerinden çok uzak olduğunu, hem de son ayarda 13-14 puan yükseldiğini görüyoruz. Ekim itibarıyla iki endeks birbirinden hiç olmadığı kadar ayrışmış durumda.
Güven tüketim tarafında dipteyken, üretim tarafında neden yükseliyor?
Bunun birden çok nedeni olabilir.
Birincisi sanayi ve bazı hizmet sektörlerinde, artan dış talep nedeniyle ekonomik faaliyetin canlı olması.
İkincisi, turizmde geçen seneye göre iyi bir performans gösteriyor olmamız.
Üçüncüsü, son aylarda konut satışlarında hafif bir toparlanma olması.
Dördüncüsü pandemi sonrası normalleşme sürecinde üretim/arz tarafında beklentilerin iyileşmesi.
Ancak tüketici güveni bu artışlara eşlik etmiyor. Hem mevcut ekonomik durum hem gelecek 12 aya yönelik beklentiler oldukça zayıf. Son dönemde yaşanan döviz kuru artışları bunu daha da baskılayabilir.
Ben iki endeks arasındaki ayrışmanın uzun süre devam etmeyeceğini, her iki güvenin birbirine yakınsayacağını düşünüyorum. Bunun sebeplerinden biri ihracatın 2022’de bu yılki kadar canlı bir artış göstermeyecek olması. Buna paralel olarak sanayi üretimi ve reel sektör güveninin zayıflayacak olması. Ayrıca artan enflasyon hane halkının alım gücünü daha da azaltması iç talep üzerinde baskı yaratabilir.