İklim krizinden COVID-19’a yaşadığımız “krizler” çağında, başarının temeli sadece şirketleri yönetmek değil, aynı zamanda şirketlerin içinde yaşadığı dünyayı da yönetmek. Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) Başkanı Feyyaz Ünal, “Yönetici ve yönetim kurullarını kriz yönetimi konusunda bilinçli olmaya zorlayan etkenlere giderek yenileri eklendiği bir dönemdeyiz. Kurumsal krizlere iyi hazırlanmamak ve acemice tepkiler vermek, en başta ve en önemlisi itibarı zedeler. Kriz döneminde dahi sürdürülebilir bir büyüme için yönetim yapılarının çok daha öngörülü ve daha esnek kılınması gerekiyor” diyor.
Yatırımcı çekmenin yolu, düzgün bir kurumsal yönetim
Feyyaz Ünal’a göre kurumsal yönetimin, şirketlere kazandırdığı en büyük kazanımlardan biri yatırıma olan olumlu etkisi. Ünal, “Düzgün işleyen bir kurumsal yönetim yapısı, tüm dünyada yatırımcıların şirkete duyduğu güveni, yatırım girişlerini artırıyor. Yatırımcıların, doğru model ile yönetildiğine güvenmediği şirketlerden uzak durduğunu, giderek daha fazla görüyoruz. Aynı zamanda yatırımcıların, sürdürülebilirliği merkeze alan, çevre ve sosyal sorumluluğa duyarlı, cinsiyet eşitliğini benimseyen şirketlere yatırıma yönelmesi, dünyada kurumsal yönetim ilkelerinin giderek daha çok benimsenmesini tetikliyor. Bu noktada, hisselerin belli bir şahıs ya da aileye ait olduğu şirketlerin ekonomide çoğunluğu oluşturduğu ülkemizde, onları geleceğe taşıyacak kurumsal yönetim anlayışının geliştirilmesi adına hızla harekete geçilmesini ve bu işletmelerin de yatırımcı çekecek birer işletme yapılarına dönüşebilmelerini yarın için kritik buluyoruz” yorumlarını yapıyor.
Amaç, şirket yönetimlerini daima uyanık tutmak
TKYD 2018 yılında CEO’larla “Kurumsal Esneklik ve Dayanıklılık” araştırması gerçekleştirmiş. Feyyaz Ünal, araştırma ile şu bilgileri veriyor: “Araştırma kapsamında, Türkiye’nin önde gelen 18 şirketinin CEO’su ortak bir noktanın altını çizdi: Aynı ekolden gelen insanlar, aynı fikre sahip insanlar, kurumun dayanıklılığını azaltır. Bağımsız yönetim kurulu üyelerinin, yönetim kurullarına farklı fikir ve görüşleriyle dinamizm kattığı artık biliniyor. Bu üyeler, yönetim kurullarına getirdikleri farklı bakış açıları ve tecrübeleriyle krizlerin önceden teşhisi ve bu hızla değişen ortamda stratejik yol haritası çizilmesi adına önemli bir rol üstleniyor. Amaç şirket yönetimlerini daima uyanık tutmak. Akıldan çıkarılmaması gereken konu ise, bu mekanizmanın bir kontrol fonksiyonu, icranın parçası, stratejik karar almanın ilk adımı ve kültür değişimi olduğu.”
Kriz yönetimi proje değil, iş yapma şeklinin parçası olmalı
Ünal, “Ortak aklı yönetebilen, kaynaklarını doğru planlayabilen, teknoloji ve insanı eşit derecede göz önünde tutan kurumsal yapılar, bu dönemi daha az hasarla atlatacaktır” derken, “Şirket yönetimleri finansal bilgi, likidite, iş sürekliliği gibi konuları öncelikli olarak değerlendirecektir. Dolayısıyla özellikle bu dönemde alınan kararlar hiçbir şekilde ‘şeffaflık’tan ve ‘hesap verebilirlik’ten ödün vermeden yürütülmeli. Bu tür dönemler, şirketin tüm çalışanlarının da yönetimle birlikte hareket etmesini gerektirecek önemli bir eşik oluşturuyor. Bu kapsamda atılan tüm adımlar, gelecek için alınan bir ders niteliğinde olmalı” diye ekliyor. Ünal’ın dikkat çektiği bir diğer nokta da kriz yönetimi. Ünal, “Bir şirkette kriz yönetimi bir proje olarak değil, kültürün ve iş yapma şeklinin bir parçası olarak görülmeye başlamışsa, kriz zekasına sahip kurum olma olgunluğundan söz edilebilir” diyor.
Aile şirketlerinin %59,29’nun halefiyet planlaması yok
TKYD’nin 2019 yılında gerçekleştirdiği aile şirketlerinin öncelikleri araştırmasına göre; her iki aile şirketinden birinde kurumsallaşma süreci halen devam ediyor ve aile şirketlerinin yüzde 59,29’nun halefi yet planlaması yok. Feyyaz Ünal, “Kuruluş dönemindeki sancıları başarıyla atlatan şirketleri bekleyen tehlike aslında kuşak geçişleri. İlk iki kuşak şirketin genel işleyişine hâkim ancak aynı üçüncü kuşak, eğitimi sürecinde bu hâkimiyete sahip olamıyor. Önceki kuşaklar, geçmiş dönemlerde elde edilen başarılara ulaşmak için kullandıkları yöntemlerin her zaman geçerli olacağını düşünebiliyor. Oysaki dünya değişiyor ve aile şirketleri de bu dönüşüme ayak uydurmak durumunda” yorumlarını yapıyor.