Başlıkta kullanılan deyiş Çinlilere atfediliyor. Deyiş İngilizce “May you live in interesting times” yani Türkçesi beş aşağı beş yukarı “umarım ilginç zamanlarda yaşarsın”. Bu deyişin günümüzün Çincesinde olmaması bir yana deyişin kökenine ait herhangi bir Çin kaynağı da yok. Kaynak olmaması da bir yana değişin bir ‘iyi’ dilek mi yoksa bir ‘beddua’ mı olduğu bile çok açık değil. Büyük olasılık eğer kullandılarsa “Sükûnet ortamında köpek olmak kaos içinde insan olarak yaşamaktan evladır” diyen Çinliler bu deyişi de bir ironi olarak kullanmışlardır.
Bu deyişlerin günümüze ve yakın geçmişimize uygulanabilirliği tartışılmaz. Bir kere sükûnet biz de önemlidir. Gençliğimden beri ülkemizde rejimin istikrarı yani ülke çapında süreli sükûnet her vatandaşın gönlünde yatan bir şey ki ikide birde gündeme gelir. O denli ki sayın halkımız istikrar uğruna akla sığmayacak riskler almaya hazır olduğunu defaten göstermiştir. Hamdolsun rejimde istikrar var gibi gözüküyor. Faizler, enflasyon, dış borç, işsizlik istatistikleri hep istikrarlı! görünüyor ama zamanların deyişte bahsedilen ilginç zamanlar olup olmadığı hala tartışmalı.
Ülkemizde olmadığı ileri sürülen ekonomik kriz ile beraber gelen bir COVID-19 salgını belası eğer Çinlilerin ‘ilginç zamanlar’ dediği şeyin bir örneği değilse başka nedir bilmiyorum. Bu çifte sıkıntıdan COVID-19 salgını ekonomik sıkıntıyı tetiklemedi ama ekonomiyi beter ettiği muhakkak. Şimdi Türkiye “Turizm mevsimini kaçırmayalım. Turizmden gelecek paralara ihtiyaç var” diyerek salgın krizini ‘resmen’ bitirdi ama maalesef ekonomik krizler kanun gücünde kararnamelerle bitmiyor. Bana sorarsanız “Ey salgın bit artık” deyince salgın da bitmeyecek ama neyse. Keşke ülkeyi yönetenler krizlere “Artık yettin bit ve git efendi” deyince krizler bitse.
Bu arada ekonomik krizi salgın yaratmadığına göre salgının bitmesi ekonomik krizi de bitirmeyecek elbette. Zaten yapılan uluslararası araştırmalar millet salgın hastalıktan ölmese bile ekonomik açıdan rahata erecek diyemiyor.
Araştırmalara göre yakın gelecekte işletmelerin önünde başlıca beş sorun var:
Bazı araştırmalara göre salgın sonrası talep hiçbir zaman salgın öncesi ivmesine ulaşmayacak. Salgın sürecinde ‘dersini alan’ tüketici daha ihtiyatlı ve tasarruf zihniyetli olacak. Bu tahmine katılmayanlar da var. Bu katılmayan yazarlar 1800’lerdeki kolera salgını ve II Dünya Savaşı sonrasını örnek göstererek talepte görülen inanılmaz artışı hatırlatıyorlar.
Talep ne olursa olsun Çin örneğinde görüldüğü gibi ekonomik kriz ve salgın esnasında dünyanın uluslararası tedarik zincirinin bazı halkalarının koptuğu hallerde bunun işletmelerin büyümelerine bir engel oluşturacağı açık. Salgın ve kriz sonrası tedarik zincirlerinin eskisi gibi etkin ve etkili çalışıp çalışmayacağı konusunda endişeler de var.
Kriz zamanında sermayeyi memnun edemeyen işletmelerin bu ‘kusuru’ artık bir ‘bahane’ kalmadığı için kendilerini affettirmek amacıyla daha rekabetçi girişimlerde bulunacakları genellikle kabul ediliyor. Artan rekabet işletmelerin büyüme hatta toparlanma şanslarını olumsuz etkileyebilir.
Salgın ve kriz sonrası için yapılan en ilginç tahminlerden biri tüketicilerin tercihlerinde beklenen değişiklerle ilgili. Bazı araştırmacılar tüketicilerin tasarruf amacıyla daha ekonomik harcamalara yöneleceklerini bazıları ise bunun tam tersine lüks malları tercih edeceklerini söylüyorlar. Büyük olasılık ‘ekonomik’ tüketim hâkim olacak iddiasında bulunanlar haklı çıkacak.
İşletmelerin iş modellerinde yapmaları olası değişiklikler ise ‘dersini alan’ işletmelerin hangi dersi aldıklarına bağlı olarak teknoloji konusunda yoğunlaşacak gibi. Teknoloji son sözü söyleyecek.
Önümüzdeki yıllarda Dünya genelinde bir iyimserlik var. Gerek iş insanları gerekse siyasi kadrolar ve de konuda yazıp çizenler işlerin daha iyiye gideceği konusunda hem fikirler gibi. Ancak teknolojinin getireceği olumlu ve olumsuz patlamalara kimin daha hazır olduğu göz önüne alınırsa kalkınmakta olan ve klasik büyüme modellerinden bir türlü vaz geçemeyen ülkelerin önümüzdeki nesilleri çok zor durumda bırakacakları belli.
Önümüzdeki on yıl içinde Dünya teknolojik devrimler nedeniyle sağlık, malzeme ve hammadde bilimleri, enerji sektörü, nakliye ve bunun gibi düzinelerle alan ve sektörde son yüz senede gördüğü toplam teknolojik gelişmeden daha fazla gelişmeyle karşılaşacak. Bu gelişmelerin işletmelerin strateji tasarımından en detay işlerine kadar neyi nasıl yaptıklarını yeniden düşünmesini gerektirecek.
Bu devrimlerin hemen hepsinin altında bilgisayarlarda ve bilişim teknolojisinde gördüğümüz büyük miktardaki veriyi inanılmaz süratle işleyebilen hesap yeteneği yatıyor. Bu yetenek teknolojiler arası birleşmeyi, sağlık ve malzeme işleme biliminde buluşları, şaşırtıcı yeni ürün ve hizmetleri ve işletmelerin, pazarların, sanayilerin ve sektörlerin yeniden tasarlanması için hem olanaklar sağlamakta hem de bunu teşvik etmekte.
İnsan-başı gayrı safi milli hasıla büyümesini son iki-yüz-elli yıldır izleyen araştırmacılar büyümede başı çeken etmenin teknolojik yatırım olduğu konusunda hemfikirler[1]. Bir araştırmaya göre 1769 yılında buhar makinası ile başlayan Birinci Sanayi Devrimi 1867 yılında bulunan içten patlamalı motorun icadı ile başlayan İkinci Sanayi Devrimi, 1970’lerde çıkan internet ile başlayan Üçüncü Sanayi Devrimi’ni takip edecek olan teknolojik gelişmelerin sebep olacağı Dördüncü Sanayi Devrimi diğerlerinden on kat daha etkili olacak. Yani dostlar ilk üç sanayi devrimini ıskalayan Osmanlı ve Cumhuriyet ekonomi yönetimi dördüncü devrimi de ıskalarsa bu konuda şimdilik önde giden İngiltere, Almanya ve Çin’e daha sittin sene yetişemez.
Yapılacak şey benim bazılarının adını dahi telaffuz edemediğim teknolojilere yatırım yapmak. Yani kısa sürede gayrı-safi milli hasılayı şişiren gayrı menkul gibi sektörlere yatırılacak paraları, hiç olmazsa bu paraların bir kısmını, teknolojik yatırımlara yöneltmek gelecek için yapılması gereken tek şey. Bloomberg’in 2020 tarihli bir araştırmasına göre gayrı menkul sektöründeki değer artışı %3-%4 seviyelerindeyken teknoloji alanındaki değer artışı %27-%28 seviyelerinde.
MacKinsey’in bir araştırmasına göre[2] çok da uzak olmayan geleceğimizde çocuklarımızın ve torunlarımızın dünyasında olacak olan on gelişme şunlar:
Bunların ne olduğunu anlamadınızsa veya ne oldukları konusunda hiçbir bilginiz yoksa sıkılmayın. Benim de yok. Neyse gördüğünüz gibi ileride gayrı safi milli hasılayı oluşturacak gelişmeler arasında yol, köprü ve AVM inşaatı yok.
Bu teknolojik terimleri anlamak için çok uğraştım ama hala anlamadım. Nasıl anlayayım? Ben üniversiteye girdiğimde hesaplarımızı kollu Facit marka hesap makineleriyle yapardık. Kollu Facit makinası nedir ne olduğunu bilmeyenler bilenlere sorsunlar. Şimdi neredeyse doğduklarından beri bilgisayarlarının başından ayrılmayan torunlarıma gidip yukarıda sıraladığım bilişim teknolojisi terimlerinin ne olduğunu teker teker sormaya can atıyorum. Eğer onlar da hala bilmiyorlarsa şiddet uygulayabilirim. Nasılsa torunları dedelerden koruma yasası yok.
Sağlıcakla kalın
[1] Angus Maddison, “Statistics on World Population, GDP & Per Capita GDP, 1-2008 AD,” Maddison Project Database; UBS Asset Management; OECD
[2]https://www.mckinsey.com/~/media/mckinsey/Business%20Functions/McKinsey%20Digital/Our%20Insights/The%20top%20trends%20in%20tech%20final/Top-trends-in-tech-executive-summary-6-24-21