Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında imzalanan mutabakat metniyle birlikte Ankara iki ülkenin NATO üyeliğine destek vereceğini açıklandı. Türkiye mutabakat metni ile istediğini aldı, İsveç ve Finlandiya Türkiye’nin itirazını önleyip NATO yolunu açtı. Dolayısıyla herkesin kendisini başarılı gördüğü bir durum var ama asıl başarı ve galibiyet tarihi mutabakatı "ittifakımızı ve toplu güvenliğimizi güçlendirecek" diye tanımlayan ABD Başkanı Biden’ın galiba.
Biden ilginç bir lider. Göreve geldiğinden bu yana geçen yaklaşık 1.5 yılda hep gaflarıyla öne çıktı. Mesela yardımcısı Kamala Harris’e “First Lady” diye hitap etti. Arada sırada “başkan” dediği de oldu. Yeni yıl mesajı verirken yılları karıştırdı. Biden’ın bu tür gafları nedeniyle Trump kampanyası sırasında Biden’in “bunadığını” ve bu nedenle akıl sağlığı yerinde olmadığı için başkan olamayacağını bile öne sürmüştü. Biden’in “iki lafı bile bir araya getiremediği” çok yazılıp çizildi. Ama “iki lafı bile bir araya getiremeyen” Biden Trump döneminde gücünü yitiren NATO’yu tekrar bir araya getirdi, Finlandiya ve İsveç gibi Rusya’nın hemen dibindeki iki yeni üyeyle güçlendirdi.
New York Times yazarı Thomas Friedman, Mayıs ayında Biden ile Beyaz Saray’da yaptığı baş başa bir kahvaltıdan sonra izlenimlerini aktarırken “iki cümleyi bile yan yana getiremeyen” Biden’ın başardıklarını anlatırken; “O NATO’yu bir araya getirdi; Avrupa’yı bir araya getirdi; Kanada’dan Finlandiya ve Japonya’ya kadar tüm batıyı Ukrayna’ya yardım etmek için bir araya getirdi” diyordu. ABD ve NATO eğitmenleri Ukraynalı askerlere eğitim verdi; ABD ve müttefikleri Ukrayna ordusuna silah ve mühimmat sağladı. Bu sayede tek bir Amerikan askeri bile zarar görmeden ABD Rusya’yı önemli kayıplara uğrattı.
Biden deneyimli bir siyasetçi. Bir soğuk savaş ustası. Siyasi yaşamının her aşamasında olaylara hep NATO merkezli bakmış birisi. Daha önce başkan yardımcılığı döneminde Kırım nedeniyle Rusya’ya karşı yaptırımlara bayrak açmıştı. Son krizde de Biden’in Rusya’yı Ukrayna’ya karşı silahlı bir müdahaleye zorladığını düşünenler bile var. Böylece son yıllarda ekonomisi güçlenen ve Çin ile yakınlaşan Rusya’ya karşı yıkıcı olabilecek çok kapsamlı uluslararası yaptırımlar başlatılabildi. Trump döneminde her şeyden geri çekilen ABD Biden ile Batı’nın “ağabeyi” rolüne soyundu; mahalleyi koruma görevini üstelendi. Rus gazına bağımlı olan Avrupa ülkelerini alternatif enerji arayışına soktu.
Friedman’a göre Biden Sovyetler Birliği’nin çöküşü ve Berlin duvarının yıkılışı döneminde başta olan baba George Bush’tan bu yana en parlak performans gösteren ABD başkanı. Eğer Biden yönetimi geçen yıl yüzde 6.9 ile son 75 yıllık ortalamanın iki katından fazla bir hızla büyüyen ABD ekonomisini sert bir iniş olmadan soğutabilir ve yine 40 yılın zirvesine çıkan enflasyonu yine yüzde 3.6 ile 75 yılın ortalamasının yarısı düzeyinde seyreden işsizlik oranını fazla yükseltmeden indirebilirse ekonomide de başarılı bir lider olarak kayda geçecektir.
Türkiye-ABD ilişkilerinde eskiye dönüş olur mu?
Bu yazı yazıldığı sırada Madrid’teki Biden-Erdoğan görüşmesi henüz başlamamıştı. Dolayısıyla bu toplantıdan nasıl bir sonuç çıktı bilmiyorum ama iki liderden de görüşmeye dair olumlu açıklama gelmiş olması en azından adettendir diye düşünüyorum.
Aslında Biden 2021 başında göreve geldiğinde iyimser bir bakışla bu köşede, “İkili ilişkilerde her yeni başkana yeni bir sayfa gözüyle bakılır. ABD-Türkiye ilişkilerinde de bugün resmen yeni bir sayfa açılıyor” demiş ve “Ne dost ne de düşman”dan “stratejik ortak”a dönüşün mümkün olup olmayacağını sormuştuk. Şu ana kadar bu mümkün olmadı. Washinghton ve Ankara hala onları birbirlerine bağlayan ortak tehdit ya da çıkarları paylaşmıyorlar.
Dünkü bulaşma sonrası sorunlu ve kırılgan Türk-Amerikan ilişkilerinin çok yakın gelecekte başka bir aşamaya taşınmasını beklemek çok gerçekçi bir beklenti olmaz. Ama geçen yıl yazdığımız gibi “en azından daha da germeyecek bir havada olması ve diyalog sürecini başlatması piyasaları ve siyaseti rahatlatacaktır.“