Uluslararası siyaset sokağa taştı

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Gazze meselesi, uluslararası ilişkilerde "karar alma mekanizmasını da değiştirmeye aday;        

Rejim ne olursa olsun, dış politika kararları ülkeleri yönetenlerin "dokunulmazları" arasındaydı bugünlere kadar. Hükümetin "yapması", vatandaşın ise "susması" ve "desteklemesi" genel uygulama idi.         

Ancak İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonları yürütüşündeki vahşilik, buna dünyadaki pek çok ülke yönetiminin, o ya da bu nedenle sessiz kalması, halkın duruşunu değiştirdi. Sokaklara çıkan milyonlar, sadece kendi ülkelerinin değil, uluslararası meselelerin de gidişatını değiştirmeye başladı.

PARİS'TEN BRÜKSEL'E PROTESTO YÜRÜYÜŞÜ

Paris'ten hafta sonu başlayan ve 1 Şubat'ta Brüksel'de bitmesi planlanan büyük yürüyüş de İsrail'in Gazze'de yürüttüğü soykırıma varan operasyona tepki göstermeyi amaçlıyor. Yürüyüşün yapılacağı Fransa ve Belçika'daki hükümetler kadar, tüm Avrupa ülkeleri de yakından izliyor bu büyük "pasif direniş" hareketini. Nitekim Avrupa Birliği ülkelerinde ortaya çıkan bu halk hareketleri nedeniyle İsrail politikası konusunda kırılmalar da baş göstermeye başladı. Estonya'nın BM Uluslararası Adalet divanında açılan davada Güney Afrika'nın yanında İsrail'e karşı "davacı" tarafta olması da, İspanya'nın ABD tarafından Akdeniz'de kurulan uluslararası deniz gücüne AB'nin katılımını "veto etmesi" de bunun işaretleri. Buna elbette, ABD'nin Akdeniz görev gücüne dahil olan Yunanistan'ın, bölgeye gönderdiği fırkateynin 17 personelinin "istifa etmelerini" de eklemek gerek.            

İSRAİL HALKI DA AYAKTA

Kayıtsız şartsız İsrail'in yanında duran ABD bile, Washington DC, New York ya da diğer Amerikan şehirlerinde onbinlerin katıldığı gösteriler yüzünden politikasını -en azından- esnetmek zorunda kaldı. ABD Başkanı Joe Biden'ın İsrail Başbakanı Netanyahu'ya yönelik "iki devletli çözüm" baskısını arttırması bunun işareti.        

Netanyahu'nun bu baskı karşısında ikircikli söylemi bir tarafa bırakarak, "iki devletli çözüme karşıyım" demesi ise, bu kez İsrail sokaklarını iyiden iyiye hareketlendirdi. Tel Aviv'de yüzbinlerce kişinin katıldığı gösterilerde artık sadece Hamas'ın esir aldığı İsrail vatandaşlarının kurtarılması değil, aynı zamanda hükümetin istifası ve ülkede erken seçime gidilmesi de talep edilmeye başlandı. Netanyahu ve aşırı sağcı -hatta ırkçı- ortakları için sonun başlangıcı olacak gibi bu gösteriler.         

KONTROLLÜ MİTİNGLER "KONTROLDEN ÇIKIYOR"

Sokağın sesi tüm dünyada o kadar gür çıkmaya başladı ki, bundan baskıcı, hatta anti-demokratik rejimler bile nasibini aldı. Bahreyn'de mesela, sokağa çıkma alışkanlığı pek olmayan halk önce Gazze için, ardından da bu hafta sonu Yemen'deki Husiler'i desteklemek için sokağa çıktı. Bahreyn'deki mevcut rejim açısından Gazze meselesinde halkın protestosu "kontrollü eylem" olarak nitelenebilir. Ancak işin içine İran'ın "vekil gücü" konumundaki Husiler'i desteklemek girince, durum değişiyor. Husiler, İran ile Arap ülkeleri arasındaki "Şii-Sünni rekabetindeki" önemli bir yarığı oluşturuyor. Sünni yönetime sahip, ancak halkının çoğunluğu Şii mezhebine mensup Bahreyn'de, sokak gösterilerinde Husiler lehinde pankart açılması, slogan atılması çok önemli bir "kırılmayı" da gösteriyor. Arap ülkeleri daha şimdiden kara kara düşünmeye başladılar bile.         Gazze meselesinde, sıcak çatışmaya dahil olan "aktörler" arttıkça, mesele de genişliyor.        

O kadar ki, bölgede bugüne kadar hep vekil güçlerle "tavır göstermeyi" tercih eden İran yönetimi, Irak, Pakistan ve Suriye'ye yönelik nokta saldırılarla çatışmaya doğrudan daldı. Husiler'e operasyon" adı altında ABD ve Batılı müttefikleri de çatışmanın bire bir tarafı oldu.       

Gazze meselesi, "cehennemin kapılarını açmış" gibi görünüyor...

Tüm yazılarını göster