Gelir İdaresi’in internet sitesinde yer alan listeye göre, Türkiye’nin yürürlükte 89 Çifte Vergilendirmeyi Önleme (ÇVÖ) Anlaşması var. Listeye bakarsak, ticari ve ekonomik ilişkilerin yoğun olduğu bütün ülkelerle Anlaşma olduğu söylenebilir.
Öte yandan, 3 Kasım 2011 tarihinde imzalanan, 3 Mayıs 2017 tarih ve 7018 sayılı Kanun’la onaylanması uygun bulunan ve Bakanlar Kurulu’nun 30 Ekim 2017 tarih ve 2017/10969 sayılı kararıyla onaylanan Vergi Konularında Karşılıklı İdari Yardımlaşma Sözleşmesi’ne (Sözleşme) tarafız.
ÇVÖ anlaşmalarının vergileme hakkına ilişkin hükümlerini yıllardır yoğun olarak uyguluyoruz. Ancak bazı anlaşmalarda “tahsilatta yardımlaşma” veya “idari yardımlaşma” başlığıyla yer alan hükümlerinin uygulandığı durumlarla o kadar çok karşılaşmıyoruz.
Hem ÇVÖ anlaşmalarının bazılarında hem de sözleşmede, bir devletin talebi üzerine, talepte bulunulan devletin, başvuran Devletin vergi alacağının, kendi vergi alacağıymış gibi tahsil etmek için gerekli girişimlerde bulunmasını öngören, tahsilatta yardımlaşma talebinin koşulları gerçekleşmese dahi, yani vergi borcu kesinleşmemiş olması durumunda da başvuran devletin vergi alacağını güvenceye almak için diğer devletten koruma önlemleri almasını talep etme hakkı veren hükümler var.
Bu hükümlerin uygulanmasıyla ilgili işlemleri bugüne kadar çok görmesek de, önümüzdeki yıllarda bu konularla fazlaca karşılaşacağımız tahmin ediyorum.
Bugün tahsilatta idari yardımlaşmayla ilgili yeni sayılabilecek bir yargı kararını paylaşmak ve konuyla ilgili kısa bir değerlendirme yapmak, böylece konuya da dikkat çekmek istiyorum.
Dava konusu: Aşağıda özetleyeceğim Danıştay Kararı’nda yer alan bilgilerden, davacının 2001-2010 yılları arasında Romanya'da bir şirkette yönetici olarak çalıştığı, şirketin vergi borçlarından müşterek sorumluluğu bulunduğu, şirketin kesinleşmiş vergi borçları nedeniyle Romanya Gelir İdaresi’nin, iki ülke arasında imzalanan Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması’nın "İdari Yardımlaşma"ya ilişkin hüküm kapsamında vergi borcunun tebliğ ve tahsili konusunda yardım talep edildiği, bu çerçevede Türkiye’de davacı adına düzenlenen ödeme emrinin dava konusu edildiği anlaşılıyor.
Yargı kararı: Davaya bakan Vergi Mahkemesi, davacının iddialarının ancak vergi borçlarının doğduğu ülkede savunulabilecek nitelikte olduğu, Türkiye ile Romanya arasında yapılan Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması’nın "İdari Yardımlaşma"ya ilişkin 27. maddesinde, anlaşma kapsamına giren vergilerin asıllarının, zamlarının, eklerinin, faizlerinin, giderlerinin ve ceza hukuku sınırlarına girmeyen para cezalarının tebliğ ve tahsili amacıyla yetkili makamlar arasında karşılıklı yardımlaşma yapılması öngörüldüğünden, Romanya Vergi İdaresi tarafından kendi ülke mevzuatlarına uygun biçimde kesinleştirildiği bildirilen vergi borçlarının tahsiline yönelik olarak, davacı adına düzenlenerek tebliğ edilen uyuşmazlık konusu ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddediyor.
Davacının istinaf başvurusunu inceleyen Bölge İdare Mahkemesi, Vergi Mahkemesi Kararı’nı usul ve hukuka uygun buluyor ve istemin reddine karar veriyor.
Temyiz talebini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi, aynı gerekçelerle, temyiz istemini reddederek, Bölge İdare Mahkemesi kararının onanmasına karar veriyor. (Danıştay Üçüncü Dairesi’nin 02.06.2021 tarih ve E:2019/796 K:2021/2857 sayılı kararı.)
Değerlendirmem: Türkiye’nin akdettiği vergi anlaşmalarının bazılarında, anlaşmanın 26, 27 veya 28. maddesinde, “İdari yardımlaşma” veya “Tahsilatta yardımlaşma” başlığıyla, bir ülkede kesinleşen kapsamdaki vergilerin tebliğ ve tahsilatında karşılıklı yardımlaşma taahhüdü var.
Türkiye-Romanya anlaşmasının 27. maddesinde de tebliğ ve tahsilatta karşılıklı yardımlaşma hükmü var. Maddeye göre, Anlaşma kapsamına giren vergi asıl ve ferilerinin tebliğ ve tahsilinde karşılıklı yardımlaşma yükümlülüğü öngörülmüş. Maddeyle ayrıca her iki Devlet, haklarını güvence altına almak amacıyla, henüz itiraz yolu açık olan kamu alacakları için de, talep edilmesi durumunda diğer Devletin mevzuatında öngörülen koruma tedbirlerinin alınmasını da isteyebiliyor, Anlaşma bu tedbirler için de karşılıklı yardımlaşma taahhüdünü içeriyor.
Yukarıda özetlediğim yargı kararına konu somut olayda, Romanya’da kesinleşmiş bir vergi alacağının tahsili konusunda Romanya Gelir İdaresi’nin talebi doğrultusunda, Anlaşma hükümleri kapsamında, borçlu adına Türkiye’de ödeme emri düzenlendiği, bu işlemin de dava konusu olduğu anlaşılıyor. Yargı kararında da davacının vergi borcunun Romanya’da kesinleştiği, davacının yukarıda özetlediğim iddialarının ancak vergi borçlarının doğduğu Romanya’da savunulabilecek nitelikte olduğunu belirterek davayı reddediyor.
Yukarıda da belirttiğim gibi, karşılıklı idari yardımlaşma uygulamasının önümüzdeki dönemde daha da yaygınlaşacağını tahmin ediyorum. Çok taraflı sözleşmenin uygulanmaya başlamasının da etkisiyle, tebliğ ve tahsilatta yardımlaşmanın sıklıkla karşılaşabileceğimiz bir uygulama olacağını zannediyorum.
Telafi edilemez sonuçlarla karşılaşmamak için, bu konulara dikkat etmekte, dava konusu olacak işlemlerin doğru ülkede ve zamanında dava konusu yapmakta yarar var. Vergi bir ülkede kesinleştikten sonra, diğer ülkede, başka ülke idaresi adına yapılan tahsilat işlemlerinin dava konusu edilmesi, sonuç alınabilecek bir durum olmayabilir.