Türk para ve sermaye piyasası varlıklarını konuşurken geride kalan 5 yılda sıklıkla atladığımız önemli bir detay söz konusu: CDS, yani, ülke risk primi konusu. Aslında tam olarak atladığımız da söylenemez; bir nevi tek taraflı ve sadece yükseliş olan günlerde konuştuğumuz bir durum var. Şimdilerde konu finans kesiminin profesyonelleri nezdinde yine, yeni, yeniden sıklıkla dile getirilir oldu. Aralarında naçizane ben de varım. CDS’i önemsiyorum. Önemsemeli de. Elbette tek yönlü değil. Ancak, CDS’in kelime karşılığını da göz ardı etmeden gelişmeleri okumaya özenmeli. “Ülke risk primi”.
2018 sonrasındaki süreç, devreye alınan politikalar, yabancı portföy yatırımları ile ilgili düşünceler ve artan belirsizlik ülke risk primini yukarı taşıyan ana gelişmeler konumundaydı. Bu dönemde, özellikle de seçimlerin öncesindeki süreçte, 2022 yazında 900bp, 2023’te ise mayıs öncesinde 700bp seviyelerine dek ulaşan CDS ana eğilimi gördük. Bu dönemde Türk Hazinesi elbette dış borçlanmaları yine yerine getirdi. Keza özel sektör ve bankalar da. Ancak, borçlanmalardaki iştah her iki yönlü azalırken, katlanılan maliyetler de arttı. Gün sonunda getirilecek ve TL’ye dönüştürülecek olan para (döviz) ile geri dönüşüne dair yapılan hesap-kitapta zorluklar görüldü. CDS, tam olarak bu nedenle önemli ayrıntıdır.
Seçimlerden sonra ise para politikasının gecikmeli de olsa olması gerektiği patikaya oturması, maliye politikalarında “sıkı düşünce yapısının” yeniden ön plana çekilmesi, yabancı yatırımcıya ve bilhassa portföy akımlarına yönelik düşünce yapısındaki değişim, verilen mesajlar ve Bakan Şimşek’in dış dünya ile kurduğu temaslarda artan trafik CDS’in bu kez ters yönde hareket eder duruma gelmesine imkan tanıdı.
Tam bu kısımda CDS’i konuşurken, tıpkı MSCI TR endeksi ile emsalleri arasındaki fark üzerine kafa yorduğumuz gibi yaklaşmanın oldukça sağlıklı olacağı kanaatindeyim. Ne gibi? Mesela, Türk 5y CDS’i ile (USD) GOÜ sepetinin (seçilmiş ülkeler) arasındaki risk primi farkı (spread) çok değil bir yıl önce 532bp seviyesine dek yükselmişti. O dönem, CDS’in de 800-900bp bandına denk geliyor. Bugün aynı spread 154bp seviyesine dek geri çekildi. Bu, 19 Mart 2021’deki CDS ve risk primi farkı yükseliş döneminin başlangıcından bu yana en düşük nokta anlamına geliyor. O zamanlarda 125bp seviyesini izliyorduk aradaki fark olarak. CDS ise 306bp seviyesinde yaptığı kapanışı, 22 Mart’ta 439bp seviyesindeki sıçrayışı ile oldukça tatsız bir sürecin başlangıcı şeklinde karşımıza çıkarmıştı.
Bugün CDS, 350bp seviyesinin aşağısında işlem görüyor. Genel GOÜ sepetindeki risk primi algılamasında da kısmen düzelme söz konusu. Gelişmiş ekonomilerde, başta ABD olmak üzere, faiz artırım döngülerinin sonuna yaklaşıldığı düşüncesi grup üyelerindeki kırılganlıkların azaldığı fikrine katkı sağlıyor. Kaldı ki içeride KKM’ye yönelik atılan bu kez ters yönlü-pozitif regülasyon adımları ve ekonomi yönetimine yönelik algı değişimi bizim emsallerimizden negatif yönde ayrışmamızı neredeyse engelliyor. TR-GOÜ CDS spreadinin genel olarak birbirine yakın seyrettiği bir dönemin kapısını aralama şansımız kısa vadede olmasa da 2024 ile birlikte söz konusu olabilir. Özellikle CDS’in 0 olduğunu, sonrasında da genişleme gösterdiğini unutmayalım. Yani, ne yaparsak gün sonunda hayrı da zararı da kendimize.
Son bir not: net/net CDS finansal bir araçtır. Trade edebilir vaziyettedir. Ağırlıklı ve hatta neredeyse tamamı yabancı yatırımcılar tarafından trade edilir. Risk algısına dair fikir yürütmek için şu anda Türk varlıkları açısından tek sağlıklı gösterge araç konumundadır. Neden? Tahvil, FX ve hisse senetlerindeki işlem hacmi azalışı ve düşük yabancı payları gözetildiğinde CDS rakipsiz konumda öne çıkmaktadır. Türk Hazinesi, kamu ve özel sektör bankaları ve özel sektör şirketlerinin dış finansmana erişimi için son derece kritik bir detaydır ve son 2-3 haftadaki gelişmeler tüm bu konuştuklarımızın teyididir.