Ukrayna’da barışı düşünmek lazım

İlter TURAN SİYASET PENCERESİ

Papa Hazretlerinin Ukrayna’nın Beyaz Bayrak çekmeyi düşünmesi gerektiğine ilişkin beyanı, ülkelerini kahramanca savunan Ukraynalılar tarafından bir saygısızlık olarak görüldü. Bilahare, Papa’nın teslim olmayı değil barış görüşmelerine başlanmasını kastettiğinin açıklanması dahi Ukraynalıların protestolarını durduramadı. İyi niyetle yapılmış olsa da, Vatikan’ın seçtiği sözlerin isabetli olmadığı açık. Dolayısıyla Ukraynalıların kızgınlığını anlamak mümkün. Ancak Papa’nın sözleri, otoritesi sadece Ukrayna’nın bazı çevrelerinde tanınan bir dini liderin boş konuşması olarak değerlendirilmemek gerekir. Savaş Rusların yavaş ilerleme kaybettiği, Ukraynalıların Rus saldırısını engellemek için yeterince silah temin edemediği, tarafların birbirini tüketmeye uğraştığı bir mücadeleye dönüşmüştür. Dolayısıyla, savaşmaya son verilmesinden söz edilmesi pek de isabetsiz gözükmemektedir.

Daha fazla söz etmeden, önce alanı incelemek ve koşulların müzakereye uygun olup olmadığını değerlendirmek gerekiyor. Bir hayli spekülatif tahminler yapılmasını gerektirdiğinden, bu zor bir iştir. Birkaç soru sıralamak, ne gibi zorluklarla karşı karşıya bulunduğumuzu gösterecektir. Örneğin, bazı gözlemciler Putin’in yeniden Rus İmparatorluğunu kurmaya giriştiğini, bu hedefi gerçekleştirmeden durmayacağını ileri sürmektedir. Onu durdurmanın tek yolu, bu hedefinin gerçekleşmesi mümkün olmayan bir rüya olduğunu göstermektir ki, bunun da yolu Ukrayna’yı destekleyerek Rusya’yı işin başında durdurmaktır.

Ancak, söylediklerimiz bizi hemen bir ikinci soruya yöneltmektedir: Ukraynalılar kendi başlarına Rusları durdurabilirler mi? Bunu sorunca ardından akla iki soru daha geliyor. İlkin, Ukrayna Rusya’nın meydan okumasına karşı koyacak maddi ve insan kaynaklarına sahip mi? İkinci olarak da, eğer değilse, Ukrayna’ya kim, ne zaman ve ne oranda yardım edecektir?  Bu soruların, özellikle ikinci sorunun cevabı bilinmiyor. Amerikalılar NATO’nun itici gücü olarak Ukraynalıları Ruslara karşı koymak konusunda cesaretlendirdiler, hem kendilerinin hem de Avrupanın onları destekleyeceğini vaat ettiler. Bu beyanlar iyi niyetle yapılmış olsa bile, şu anda Ukrayna’ya destekleme iradesi başlangıçtakine nazaran zayıflamış bulunuyor. Amerikalılar kendilerini partizan bir seçim mücadelesine kaptırmış görünüyorlar. Arada sırada Ukrayna’ya verilecek destek tartışılıyorsa da, gündemdeki yeri önlerde değil. Daha önce de bu sütunlarda ifade ettiğimiz gibi, Cumhuriyetçilerin Ukrayna’ya yapılacak askeri yardımı Meksika sınırından Amerika’ya gerçekleşen göçü durduracak tedbirlere bağlamaları çözümsüzlükte kilitlenmiştir. Bunun sonucunda Ukrayna’ya yapılan Amerikan askeri yardımı azalmıştır. Şimdi bir başka komplikasyon daha çıkmıştır. Cumhuriyetçi Partinin başkan adayı Donald Trump Ukrayna’yı desteklemeye ilgi duymamakta, Rusya’ya daha yakın durmaktadır.

Avrupa, Amerika’nın bir noktada Kıta’yı savunmaktan çekilebileceğinin, Ukrayna’nın savunmasını da Avrupa’nın sorumluluğuna terk edebileceğinin bilincindedir. Ancak sorunu fark etmek ile çözümü için adımlar atmak birbirinden farklı işlemlerdir. Ukrayna ve Rusya ile ne tür ilişki kurulması gerektiği konusunda AB içinde mutabakat bulunmuyor. Bu bağlamda, Fransız Cumhurbaşkanının gerekirse Ukrayna’ya asker gönderilebileceğine ilişkin önerisi karşısında derhal bunu karşı olan bir koronun sesi yükselmiştir. Daha sonra Bay Macron Ukrayna’ya savaşmak için asker gönderilmesini kast etmediğini, bilhassa yeni malzemeyi kullanmayı öğretecek uzmanlardan söz ettiğini açıklamışsa da, kimse onu dinlemek dahi istememiştir. Ukrayna olayı, aslında çoğu Avrupa ülkesinin maalesef kendisini bile savunacak durumda olmadığını ortaya koymuştur. Bazı Avrupa ülkelerinin her türlü yardımı yapmaya hazır oldukları görülmekle birlikte, bu yardımın savaşı Ukrayna lehine çevirmek için zamanında verilip verilemeyeceği ve yeterli olup olmayacağı bellli değildir. 

Tekrar Rusya’ya dönecek olursak, onun da durumu göründüğü kadar güçlü olmayabilir. Örneğin, Ukrayna Rusya’nın Karadeniz donanmasına büyük zarar vermeyi başarmıştır. Ukrayna cephe gerisindeki bir takım ikmal merkezlerini de vurmuştur, vurmaktadır. Ruslar savaşacak insan gücü bulmakta halen de zorlanmaktadır. Batının Rusya’ya uyguladığı ve kısa süre önce şiddetlendirdiği ambargolar her ne kadar beklenen düzeyde olmasa da, Rus ekonomisini sarsmaktadır. 

Temel sorun her iki tarafın da yeterince başarı elde ettiğini düşünerek, savaşmaktan vazgeçebileceği kanaatine varmasıdır. Tabii, bunu söylemek kolaydır ama başarılması büyük diplomatik beceri ve incelik gerektirmektedir. Buna karşılık, taraflar boş yere zafer bekleyebilecekleri gibi, her iki taraf için de zaferin maliyeti katlanamayacakları kadar büyük olabilir.  Bu gerçeği, müttefikleri ve danışmanları ne derse desin, gerek Bay Putin’in gerek Bay Zelenski’nin müdrik olduğunu ümit etmek isterim.

Tüm yazılarını göster