Ukrayna’da korkulan oldu;
Rusya lideri Vladimir Putin, Ukrayna sınırına yaptığı olağanüstü askeri yığınağın ardından, beklenen adımı attı, Ukrayna’dan bağımsızlıklarını ilan etmiş Rus yoğunluklu nüfuslu iki bölge, Luhansk ve Donetsk’i resmen tanıdı.
Tanımakla da kalmadı;
Bir de bu bölgelerle işbirliği ve yardımlaşma anlaşması imzalayarak, zaten çeşitli adlar altında sahada bulunan Rus askerinin Donestk ve Luhansk’daki durumunu Rus Anayasası çerçevesinde kendince meşrulaştırdı.
Bitmedi;
Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Rudenko, iki bölgede resmen Rus askeri üsleri kurulacağını, para birimi olarak da Rus Rublesi kullanılacağını açıkladı.
İşin kötüsü, Rus askerinin iki bölgeye yerleşmeye başlamasının hemen ardından Putin ikinci bir konuşma yaparak, Luhansk ve Donetsk’i “bağımsızlık ilan ettikleri sınırlar içinde tanıdıklarını” açıkladı.
Bunun anlamı şu;
Ukrayna’dan bağımsızlık ilan eden iki bölge, kendi çizdikleri sınırların tümünü kontrol ediyor durumda değiller. Sadece Rusya sınırına yakın bölgelerde hâkimler. “Bağımsızlık” ilan edilen coğrafi bölgenin yaklaşık yüzde 70’i hala Ukrayna güvenlik güçlerinin kontrolünde.
Putin’in bu çıkışı, hem Ukrayna’ya, hem de Batı ülkelerine “oraları da alabiliriz” mesajı içeren bir meydan okuma.
BATI’NIN TEPKİSİ VE ÇARESİZLİĞİ
Batı ülkelerinin bu duruma tepkisini ise iki kelime ile özetlemek mümkün; Dağınıklık ve çaresizlik.
Dağınıklık, ABD, İngiltere, Avrupa Birliği’nin gösterilecek tepkide tam bir ortaklaşma gösterememiş olmaları.
Putin’e yakın bazı Rus oligarklara yaptırım koyduğunu açıkladı. Ancak ABD zaten 2014 yılında Kırım Rusya tarafından işgal ve ilhak edildiğinde aynı isimlere yaptırım koymuştu. Amerikan yaptırımları Putin ve etrafındakilerin gözünü korkutmaya yetmemiş olmalı ki, Donetks/Luhansk salvosu geldi. Şimdi İngilizlerin yaptırımlara katılması Moskova elitlerinin izledikleri “Çarlık Rusya’sını yeniden kurma" politikasını durdurmaya yeter mi? Büyük bir soru işareti.
- Avrupa Birliği yaptırımları ise Rusya Parlamentosu’nda Donetks ve Luhansk’ın tanınması yönünde oy kullanan Rus vekilleri hedef alır nitelikte;
AB yaptırımları, Putin’in tam kontrol sağladığı Rusya’da o oyu veren vekilleri caydırabilir mi? Bir başka soru işareti daha.
- ABD’nin ilk açıkladığı yaptırımlar ise Rus finans sistemini hedef alır şekilde geldi;
Ancak Washington yönetimi Rus bankalarını yaptırım listesine dahil ederken, bunların sadece Ukrayna’dan bağımsızlık ilan eden iki bölgede aktif olanlarla sınırlı tutmuş durumda. Rusya’yı ciddi şekilde yıpratabilecek, Rus halkının kullandığı büyük Rus bankaları ise yaptırım listesinde yok.
PUTİN YAPTIRIMLARIN ÖNLEMİNİ ALMIŞTI
Yine ABD’nin açıkladığı, Rusya’nın borçları konusunda Batı pazarlarında işlem yapma yasağı ile, Almanya’nın Kuzey Akım 2 boru hattını –şimdilik- kullanmama kararı ise Putin’in zaten Ukrayna’da adım atmadan önce aldığı önlemler nedeniyle nafile yaptırımlar haline geldi bile.
Putin, olimpiyat oyunlarını bahane edip Çin’e yaptığı ziyaret sırasında bu ülke ile geniş çaplı bir petrol/doğalgaz satış anlaşması imzaladı. 30 yıl süreli anlaşma, Çin ile Rusya arasında kurulmakta olan dev petrol/doğalgaz boru hatlarından, Çin’e olağanüstü miktarlarda satış yapılmasını öngörüyor. Putin, Rus ekonomisi için elzem durumdaki doğalgaz ve petrol satışına, Almanya ya da Avrupa’dan çok daha iyi bir “alternatif” oluşturmuş oldu böylece.
Nitekim, sırf Putin’in yeniden Rusya Cumhurbaşkanı olabilmesi için –hülle gibi- bir dönem Cumhurbaşkanlığı da yapan Medvedev’in attığı alaycı tweet durumu özetler nitelikte; “Avrupalılar’ın bin metreküp gaz için 2 bin Euro ödeyecekleri yeni dünyaya hoş geldiniz…”
Halen Rusya Güvenlik Konseyi’nin de başında bulunan Medvedev’in, Moskova’nın resmen tanıdığı Donetsk ve Luhansk’taki Rusya vatandaşlarına yaptığı vurgular da, önümüzdeki dönem için kritik önemde; Medvedev, iki bölgede Rus etnik kökenliler dışında, yaklaşık 800 bin Rusya vatandaşı da bulunduğunu açıkladı. Yapılan “müdahaleyi” de bir anlamda, bu Rusya vatandaşlarını korumak olarak kendince meşrulaştırdı.
Rus yetkililerden gelen “Ukrayna, Donetks ve Luhansk’da kendi vatandaşlarına silah sıkıyordu” açıklamaları da işin cabası.
YAPTIĞINI BULMAK…
Ukrayna’nın dilimler halinde Rusya kontrolüne geçmesine baktıkça, Batı’nın yaptıklarını da hatırlamamak elde değil; Yugoslavya’nın parçalanma sürecinde daha çatışmalar sürerken Almanya’nın bağımsızlık ilan eden ülkeleri tanıyıvermesi, böylece iç savaşın önünü açması;
Suriye’ye uluslararası müdahale için ABD ve ortaklarının Esad’ı kendi vatandaşlarına karşı silah kullanmakla suçlaması;
Yine Suriye’de terör bağlantılı “devletçikler” kurulup, buralara tırlarla askeri malzeme ve mühimmat gönderilmesi;
Kimi hafızalarda, kimi hala yaşanmakta.
Yugoslavya’nın bölünüp, Avrupa haritasının yeniden çizilmesi çöken iki kutuplu dünya sisteminin mezarına çakılan son çivi olmuştu.
Ukrayna’da yaşananlar ise, belli ki ABD öncülüğündeki tek kutuplu dünyandan, çok merkezli güç dengesi oyununa geçişin ilk adımları…