Dünyanın dikkati, İsrail’in önce Gazze’ye, ardından Lübnan’ın güneyine yönelik yürüttüğü, soykırıma varan askeri operasyonlardayken, Ukrayna’da devam eden çatışmalar adeta unutulmaya yüz tutmuştu.
Ta ki İsrail’in Suriye’ye yönelik attığı askeri bir adıma kadar; İsrail uçakları, Suriye’deki Rus üssü Hmeymim’i vurdu.
Bu saldırının Ortadoğu’da yaşanan çatışmalar açısından bir dönüm noktası olma ihtimali büyük. Şöyle ki; ABD ve Avrupa ülkeleri uzun süredir İran’ı, başta insansız hava araçları ve balistik füzeler olmak üzere, Ukrayna çatışmasında kullanmak üzere Rusya’ya silah ve mühimmat göndermekle suçluyordu. Batı cephesinin iddiaları arasında İran’ın silahları Suriye’deki Rus üssü Hmeymim üzerinden gönderdiği de yer alıyordu. Tahran yönetimi ise bu iddiaları bugüne kadar hep reddetti.
İsrail’in Hmeymim’e yaptığı hava saldırısı, iddiaların yeniden gündeme gelmesini sağladı. İsrail F-35’lerinin saldırısının ardından, Rus üssünde İran silahlarının durduğu depoları vurduğu bilgisi paylaşıldı.
Rusya henüz Suriye’deki üssünün vurulması konusunda yüksek perdeden bir tepki vermemiş olması önemli. Moskova henüz sessizliğini koruyor olsa da, bu saldırının şu ana kadar dünyanın iki ayrı bölgesinde, iki ayrı çatışma gibi duran Ukrayna ve Ortadoğu meselelerinin birbirleriyle ilintilendirilmesinin önünü açtığını söylemek yanlış olmaz.
Rusya savunma sistemleri işe yaramadı mı?
Konunun bir de Türkiye’yi de yakından ilgilendiren bir başka boyutu daha var.
İsrail’in Rus üssüne yönelik saldırıda kullandığı F-35 uçaklarına karşı, Hmeymim’de konuşlu Rus hava savunma sistemlerinin çalıştırıldığı da uluslararası basında yer aldı. Ancak İsrail uçaklarının saldırı sonrasında herhangi bir kayıp yaşamadan üslerine dönmüş olmaları, Hmeymim’deki hava savunma sistemleri tarafından etkisiz hale getirilemediklerini de gösteriyor. Oysa daha önce Rusya’nın bu üsse S-400 füze savunma sistemlerini yerleştirdiği de yazılıp çizilmişti.
Yaşananları alt alta yazınca, S-400’lerin İsrail uçaklarına karşı etkisiz kalıp kalmadığı yönünde şüpheler oluşması doğal elbette.
Hmeymim’de yaşananları en yakından izlemesi ve değerlendirmesi gereken ülkenin ise, F-35 savaş uçağı projesinin temel unsurlarından biriyken, Rusya’dan S-400 almak uğruna projeden atılan Türkiye olduğu kesin.
İsrail’in İran’daki hedefi ne olacak?
Dünya, İran’ın geçen hafta İsrail’e yaptığı balistik misil saldırısının ardından, şimdi İsrail’in de Tahran yönetimine karşı benzer bir salvoya giriş yapması beklentisi içinde.
En çok merak edilen de, İsrail’in İran’ın yaptığının benzeri bir askeri “gövde gösterisi” ile yetinip yetinmeyeceği. İsrail yönetiminden yapılan açıklamalar, İran’ın “uyarı” niteliği taşıyan saldırısına karşı, çok daha sert ve vurucu karşılık verileceği yönünde. Halen Washington ile Tel Aviv arasında da, İsrail saldırısının “ne kadar ileri gidebileceği” üzerinde müzakereler sürüyor.
En büyük endişeler ise İsrail’in İran’ın nükleer ya da petrol tesislerini vurma ihtimali üzerine kilitlenmiş durumda. Özellikle İran’ın petrol tesislerinin vurulması, sadece dünyanın sayılı petrol ihracatçıları arasında yer alan bu ülkeyi değil, İran petrolüne bağımlı durumdaki üçüncü ülkeleri ilgilendiriyor.
2023 yılında İran’dan günlük 1,1 milyon ham petrol ithal eden Çin de, bu ülkelerin başında geliyor. İran tek başına dev Çin ekonomisinin ihtiyaç duyduğu petrolün yüzde 10’unu sağlıyor. Petrol tesislerinin vurulması, Çin’in dördüncü sıradaki petrol tedarikçisi konumundaki İran’dan gelecek kaynakların kesilmesi anlamına geliyor.
Böylesine bir durumun, sadece Çin’i değil, tüm küresel ekonomiyi de etkilemesi kaçınılmaz.
Bölgesel çatışmalar olarak başlayan Gazze meselesi ile Ukrayna’nın işgali, küresel bir savaşa dönmeye doğru adım adım ilerliyor.
Dünya, belki de en zor sınama ile karşı karşıya kalmak üzere…