Ucuz paranın yarattığı şirket: Theranos

Tuğrul BELLİ GÜNDEM

Sene başında ABD’de yargılanmakta olan Theranos firmasının CEO’su Elizabeth Holmes jüri tarafından “yatırımcıları kandırmak”tan suçlu bulundu. (ABD yargı sistemine göre cezası ileri bir tarihte dava yargıcı tarafından saptanacak. Maksimum 20 yıllık bir ceza ile karşı karşıya olsa da büyük ihtimalle çok daha az ceza alacak.) Bilindiği gibi, Theranos sadece bir kaç damla kan ile her çeşit kan testini yapabilme, ve hatta pek çok hastalığa önceden tanı koyabilme iddiasında olan bir şirketti. Ancak 2015 yılında WSJ gazetesinde firmanın bazı kan testlerinin işe yaramadığı şeklinde bir yazı çıktıktan sonra, o güne kadar işleri tıkırında olan Theranos’un üzerinde kara bulutlar gezinmeye başladı. Sonuçta da şirket 2018 yılında tasviye olmak durumunda kaldı.

Elizabeth Holmes Stanford Üniversitesi kimya mühendisliğini terkederek şirketini sadece 19 yaşındayken kurmuştu. İlk zamanlardaki (pazarlama) başarısı sayesinde şirket ve kendisi 2010’lu yılların ilk yarısında yeni bir “biotech” fenomeni olarak görülmüştü. Hatta, Holmes Inc. dergisi tarafından "yeni Steve Jobs" olarak adlandırılmış, Forbes tarafından "dünyanın kendi işini kuran en genç kadın milyarderi" olarak ilan edilmiş ve Time dergisinin 2015'in en etkili insanları listesinde yer almıştı. 9 milyar dolarlık piyasa değerine ulaşan Theranos bir zamanlar biyoteknoloji endüstrisi ve Silikon Vadisi'nin gözdesiydi. Hatta Holmes medya patronu Rupert Murdoch ve Oracle’ın kurucusu Larry Ellison gibi “kurt” yatırımcılardan bile 900 milyon dolardan fazla para toplamayı başarmıştı.

Theranos’un “başarısı” ve sonrasındaki kaçınılmaz çöküşünde esas olarak 2 etmen var. Birincisi, şirketin kurulduğu dönemde dünyada hüküm süren iktisadi ve finansal konjonktür. İkincisi ise bizzat Elizabeth Holmes’un kendisini ve şirketini pazarlama konusundaki başarısı. 2008 Büyük Resesyon’u sonrasında önce Fed’in (ve kısa bir süre sonra da diğer merkez bankalarının) politika faizlerini sıfırlaması ve tarihte görülmemiş çapta bir parasal genişleme (QE) içine girmesiyle getirileri çok düşen fonlar “yeni” ve “gelecek vaat eden” yatırımlara yönelmeye başladılar. Ancak, bu süreçte faizlerin doğal düzeylerinin çok altında (ve hatta eksi seviyelerde) seyretmesi yatırımların seçim kriterlerini zayıflattığı gibi kalitesini de düşürdü. Bir de ister biotech, ister fintech, ister big tech olsun, “tech” kelimesi pek çok kapıyı (yatırımı) açar oldu. 2003 yılında kurulan Theranos da 2009 sonrasında bu rahat finansman ortamında büyük miktarlarda risk sermayesi çekmeyi başardı.

Tabii ki Holmes’un bu şirketin büyümesinde ve gerekli fonları bulmasında büyük payı var. Bunları yaparken de insanların zaafiyetleri üzerinden çok akıllıca pazarlama taktikleri kullanmış: Örneğin, insanların mucizelere (bir damla kan ile tüm hastalıkların teşhisi) ve mucizevi insanlara (yeni bir Steve Jobs!) inanma güdüsünü kullanması. FOMO (fear of missing out – bir şeyleri kaçırma endişesi) olgusu ile yatırımcıların yeni bir süper tech şirketi bulabilme yarışı içerisinde aceleyle iyi analiz edilmemiş şirketlere yatırım yapmasından faydalanması. Medyada kendini ön planda tutarak ve cazibeli görünerek insanların bu tarz insanları olduklarından daha yetkin ve başarılı görme temayülünü istismar etmesi.

Bir ceza davasına dönüşmesi ve baş aktörünün de genç bir kadın olması nedeniyle Theranos medyada çok ses getirdi. Ancak biliyoruz ki, bu yeni “tech” şirketleri dünyasında daha pek çok kayıp şirket var. (WeWork ve Uber ilk akla gelenlerden.) Ve bu şirketler bugünden sonra kendilerini o kadar da kolay fonlayamayacaklar. Unutmayalım ki, artan enflasyonla birlikte dünyada parasal genişleme (QE) döneminin de sonuna geliyoruz. (Hatta, bazı analistler (ve bazı Fed guvernörleri de) bu sene en az 3, büyük ihtimalle 4, belki de 5 faiz artışı beklemekte.) Artık finans piyasasındaki güç dengesinde “ucuz para” ile kolay finansman bulan girişimcilerden tekrar finans kuruluşlarına doğru bir kayma olacaktır.

Tüm yazılarını göster