Covid-19 ile mücadelemizde son dört haftada önemli irtifa kaybettik. Milyon kişi başına düşen yeni vaka sayısında 700 kişiyi aşarak dünya birincisi olduk. Son bir ayda vaka sayımız üç katına, can kaybımız dört katına, ağır hasta sayımız iki katına çıktı.
Neden böyle oldu? Bir ay öncesine kadar Avrupa’nın en iyi ülkeleri arasında yer alıyorduk. Milyon kişiye düşen vaka sayısında Avrupa’nın yarısı, can kaybında üçte biri seviyelerindeydik. Sağlık bakanlığı Türkiye’ninkoronavirüsle başarılı mücadelesini kitaplaştırmıştı. Göğsümüzü kabartarak her yerde anlatıyorduk.
Üç temel neden görüyoruz: (i) Salgını kontrol altına aldığımızı düşünerek rehavete düştük. (ii) Üçüncü dalga eskisine göre daha bulaşıcı ve daha öldürücü (iii) Aşılma ile yeterince koruma sağlayamadık.
Hatırlayalım. Salgına karşı başarımıza güvenerek mart başından itibaren düşük ve orta riskli illerde kademeli olarak normalleşmeye geçtik. 65 yaş üstü ve 20 yaş altına uygulanan kısıtlamaları kaldırdık. Yüz yüze eğitime geçtik. Kamunun çalışma saatleri normale döndü. Restoranlar, kafeler, havuzlar, halı sahalar açıldı. Nikah ve düğünlere, genel kurullara belirli sayıyı aşmayacak şekilde izin verdik. Mutasyona uğramış İngiltere, Brezilya, Güney Afrika virüslerinin eskisine göre daha bulaşıcı ve daha öldürücü olduğunu göremedik. Az sayıda bilim insanının bu konudaki uyarısını dikkate almadık. Salgının daha bulaşıcı ve öldürücü olduğu bir ortamda düşük ve orta riskli gördüğümüz illerde sınırlamaları azalttık.
Aşılama yarışına Avrupa’nın çoğu ülkesinden daha hızlı başladık. Geldiğimiz seviye Avrupa’nın çoğu ülkesinden daha iyi. Ancak olmamız gereken yerin halen çok gerisindeyiz. Toplumun ak saçlı kesiminde aşılanma konusunda kararsızlık ve kayıtsızlık var. Aşılanmanın kişisel bir karar olmadığını, vatandaşlık ve hatta insanlık görevi olduğunu yeterince iyi anlatamadık. Geçmişi bırakıp geleceğe bakalım. Cevaplanması gereken bir yığın soru var. Nisan ortasında alınan kısmi kapanma önlemleri işe yarayacak mı? Bir ay için alınan önlemlerin süresi uzar mı? Cevaplar maalesef çok net değil. Alınan önlemler korkutucu tırmanışı durdurmakta hiç şüphesiz faydalı olacak. Dört haftada yangın söner mi? Maalesef hayır… Geçen sene salgın bu kadar bulaşıcı olmadığı ve geniş bir alana yayılmadığı için alınan önlemler tam etki sağlamıştı.
Bu kez işimiz daha zor. Bizden daha önce ve daha sert önlemler alan Almanya, Fransa ve İtalya’dan gelen karışık sinyaller de bunu gösteriyor. Almanya ve Fransa’da salgın tırmanmaya devam ediyor. İtalya daha iyi gidiyor. Ama halen seviyeler yüksek.
Uluslararası veri ile yaptığımız çalışma eve kapanma önlemlerinin katkısının toplumun aşılanması ve toplumsal bağışıklığın kazanılması için zaman kazandırmakla sınırlı olduğunu gösteriyor. Asıl etki toplumun hızlı bir şekilde aşılanmasından geçiyor. Vatandaş olarak bu süreçte görevimiz sosyal teması sınırlamak ve vaktimiz geldiğinde randevumuzu alıp aşımızı olmak. Bugün nüfusun yüzde 10’u civarında olan aşılanma yüzde 40 seviyesine yaklaştığında rahatlayacağız. Çin aşısı etkili mi değil mi, tartışmasına girmeyeceğiz.
Bu konuda bilim insanları toplumu bilgilendirecek. Bizim dünya verisine bakarak verebileceğimiz iki temel mesaj var. (i) ABD, İngiltere, İsrail örnekleri aşılanma hızı ile vaka sayısı ve can kaybı arasında ters yönlü ve güçlü bir ilişki gösteriyor. (ii) Yeni vaka sayısında dünya çapında bir numara olan Türkiye’nin can kaybında halen Avrupa’nın çok gerisinde kalmasında aşılamanın etkisi büyük. Sinovac salgını durdurmakta yeterince etkili olmayabilir. Ancak hastalığın hafif geçirilmesinde etkili gözüküyor.