“Tutkuyla sevilmezse bu iş yapılmaz!”

En son aradığımda İmroz’dan yanıtlamıştı beni. Ve o adanın dönüşünde, bir başka adada, evinin bulunduğu Burgaz’da buluşmuştuk. Bir Ağustos akşamıydı. Heybeliada’nın ardından doğmasını beklediğimiz dolunaya doğru oturduğumuz masada, günün son ışıkları ile menevişlenen denize doğru anlatmaya başlamıştı. Bir Kapadokya gezisi dönüşü sevgili Erdal Öz ve onunla birlikte Tuz Gölü’nün üzerinde yürüdüğümüz günü anımsamıştım. Öyle güzeldi, öyle mutluyduk ki… Artık, o günlerdeki Tuz Gölü de yok, Erdal da, Cüneyt Türel de…

1 Mayıs’ta aramızdan ayrılalı 8 yıl olacak. 2014’te düzenlediğim “Ustalara Saygı” etkinliklerinde anmıştık oyun gücü, samimiyeti ve eşsiz sesiyle sahnelerimizin gelmiş geçmiş en önemli ustalarından biri olan Cüneyt Türel’i.

Oyunculuk macerası “insanı anlama ve anlatma çabası” olarak özetlenebilecek Türel için düzenlediğim saygı gecesinde aralarında Aydın Engin, Behiç Ak, Can Gürzap, Dilek Türel Güney, Duygu Sağıroğlu, Elif Türel, Gülriz Sururi, Hasan Kuruyazıcı, Kadir Has Üniversitesi öğrencileri, Köksal Engür, Metin Deniz, Metin Türel, Murat Ersan, Niyazi Dalyancı, Selçuk Yöntem, Tilbe Saran, Umur Bugay ve Zeynep Altıok Akatlı’nın da da bulunduğu ailesi, yakın dostları ve meslektaşlarının anlatımıyla seyircilerle bir kez daha buluşmuştu.

Özel yaşamından ve bütün bir ömrünü adadığı tiyatro sahnelerinden fotoğraf ve görüntüler göstermiş, aktörün alâmet-i farikası sayılan olağanüstü sesiyle okuduğu şiirlerden örnekler de dinlemiştik.

Onu, hiç unutmadım. Tanıyabildiğim için çok mutluyum. 2009 yılında Burgaz’da kendisiyle yaptığım o söyleşiden cümlelerle bitirirken Odak’ı bir kez daha saygı ve sevgiyle anıyorum:

“Yaklaşık 50 yıldan beri tiyatro yapıyorum. Yeter değil mi… Yoruldum. Biraz da genç arkadaşlar yorulsunlar. Ben, çok yoruldum. Gerçekten non-stop çalıştım. Kör değneğini bellemiş gibi gelip ödülleri bize veriyorlar boyuna. Lüzum yok artık. Genç insanlar çalışsın, genç insanlar kariyerlerini hazırlasınlar. Onlar ödüllendirilsin. Onlar ödüllendirilmeyince bu meslek, kendi içinde kapalı bir devre hâline geliyor. Ahbap çavuş ilişkileri haline dönüşüyor.

Tiyatro, sevilmezse, tutkuyla bağlanılmazsa yapılamaz. Yapılırsa o iş sizi kusar.

Tiyatro ortamı da sinema ortamı da çok parlak sayılmayabilir, ama gençler olağanüstü. Bir kere tutkuları, girişimleri, araştırmaları, yenilik istekleri, üretimleri bence çok iyi. Kendi 18-20 yaşlarımı görüyorum onlarda, ben de böyleydim. Onların isyankârlıklarını seviyorum. Zaman zaman yıkıcı da oluyorlar, onu da seviyorum, çünkü ben de öyleydim o zamanlar.

Adalılık, galiba zaten biraz kozmopolit olmaktan kaynaklanan bir şey. Yani adalılık kent dışında bir şey, bir tür yeni kozmos yaratmak. Dayanışma, karşılıklı saygı, farklı insanların birbirlerine karşı empati duymalarını öğreten bir yaşama biçimi, bir kültür. En önemlisi ada demek, denizlerle ya da sularla çevrili bir yer demek olduğuna göre suyun değerini bilmek demek… Çünkü su yoksa, ada da yok. Bunu bilmeyenler, genellikle adalarda yaşayamazlar, çünkü sudan korkarlar, ayaklarının karada olmasını isterler. O yüzden adalılık bir anlamda böyle bir hayatı seçmek demektir. Hem ruhen, hem fiziken temiz kalmayı özlemek demektir. Çünkü hiçbir adalı denizi kirletmez, adaya misafir gelenler maalesef denizi kirletirler ve biz de bunları onlara öğretmekle ömrümüzü tüketiriz. Ama öğrenemezler maalesef.

Türkiye bir yarımada. O da adalılıktır bir anlamda, ama denizi sevmiyoruz ne yazık ki, ya da yeteri kadar özen göstermiyoruz. Aslına bakarsanız hiçbir suyumuza özen göstermiyoruz galiba. Tuz Gölü’nün, Beyşehir Gölü’nün akıbeti… Yarın öbür gün Van Gölü’nün akıbetinin ne olacağını kaygıyla bekliyorum. Adalılık böyle bir şey işte, başka nasıl anlatabilirim. Ama bir kozmopolitlik var işin içinde tabii, çünkü adaya sığınılır. Farklı insanlar adalı olur zaten ve bu insanlar adada buluşur, ama o farklılıklar sonunda böyle alt yazı- üst yazı gibi diller farklı bile olsa bir birliktelik sağlanır. Burgaz, diğer adalara göre daha zor bir ada olduğu için ben şahsen tercih ediyorum. Daha zor işgal edilir Burgaz. Kendini doğal olarak koruyan bir adadır çünkü.”

Tüm yazılarını göster