TÜSİAD’dan tarıma bütüncül politika önerisi

Ali Ekber YILDIRIM TARIM DÜNYASINDAN

Dünkü yazıda Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (TÜSİAD) 2000 yılından bu yana yayınladığı tarım raporlarını çok kısa özetlemiştik. “Tarım ve Gıda 2020/Sürdürülebilir Büyüme Bağlamında Tarım ve Gıda Sektörünün Analizi Raporu” 5 Mart 2020’de açıklandı.

Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökhan Özertan›ın koordinatörlüğünde hazırlanan raporun her bölümü farklı uzmanlar tarafından hazırlandı.

Tarım ekonomisi konusunda hem özel sektörün hem de kamu kurumlarının sıklıkla görüşlerine başvurduğu Gökhan Özertan'ın raporu özetleyen sunumunu özetleyerek paylaşıyoruz:

“Tarımın ekonomi geneline etkileri ve katkıları düşünüldüğünde, ekonomik kalkınma, yoksulluğun azaltılması, gıda güvenliği, gıda güvencesi ve çevresel sürdürülebilirlik akla gelmektedir. Böylesine karmaşık bir yapı, sorunları iyileştirmeye yönelik olarak tasarlanacak politikaların kapsayıcı olmasının yanı sıra, aynı zamanda somut ve hayata geçirilebilir olmasını da gerektirmektedir.

Türkiye’nin tarım ve gıda sektörleri için hem üretim tarafında hem de küresel olarak rekabetçi bir sektörün oluşumunda önemli bir potansiyeli bulunmakta ancak bu potansiyel yeteri kadar değerlendirilememektedir. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2023 yılına yönelik koymuş olduğu 150 milyar dolarlık üretim ve 40 milyar dolarlık ihracat boyutuna erişebilme yolunda Türkiye için temel hedef, ülke politikalarında stratejik olarak konumlandırılmış ve önceliklendirilmiş bir tarım ve gıda sektörü olmalıdır.

Yaşanan ekonomik, kurumsal, sosyal, hukuki, çevresel ve kültürel sorunların sonucu olarak değer zinciri boyunca üreticiden tüketiciye kadar yer alan paydaşların durumlarının iyileştirilmesine yönelik entegre ve bütüncül, kapsayıcı ve kalıcı çözümlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bunların gerçekleşmesi için de mikro-mezo-makro ölçekte ve kısa-orta-uzun vadeli yol haritalarının çıkartılması; Türkiye’nin coğrafi ve iklimsel avantajlarından yararlanma; yüksek teknoloji kullanımı; seçilen ürünlerde lider olup katma değerin ülke içinde yaratılması gerekmektedir.

Doğa ve iklim dostu üretime ihtiyaç var

Küresel olarak baş döndürücü gelişmelerin yaşandığı bu dönemde ülkelerarası yoğun rekabet de eklenince tarım ve gıda sektörleri gündemin üst sıralarına yerleşmektedir. Karşı karşıya kalınan sorunlar aslında hemen her ülke için geçerlidir. Küresel olarak tarımda nüfus yaşlanmakta; kırdan kente göç artmakta; gençleri sektöre çekmek zorlaşmakta; teknoloji şirketleri tarım ve gıda sektörlerine kayıtsız kalmasa da yatırım sermayesi aynı ilgiyi göstermemekte; iklim değişikliğinin etkileri bariz olarak ortaya çıkmakta; değişen tüketici profili, nüfus ve talep baskısı sebebiyle gıda arzının hem güvenliği hem de güvencesi ile ilgili sorunlar ön plana çıkmakta; doğa ve iklim dostu, sürdürülebilir tarımsal üretime ihtiyaç duyulmakta; üretim sistemlerinin değişmesi ile birlikte biyoçeşitlilik kaybı belirmekte ve hem üreticinin hem de tüketicinin gelir ve refah kaygıları hükümetler üzerinde baskı yaratmaktadır. İlave olarak, tüm sektörler iyi yetişmiş beşeri sermayeyi kendi bünyelerine çekmek istemekte ve özellikle tarım sektörü bu alanda zorlanmaktadır. Ülkeler bu sorunlara yönelik olarak tasarlamış ve uygulamış oldukları politikalar çerçevesinde kurumlarının etkin bir şekilde çalışmasını sağladıklarında rekabetçi bir tarım ve gıda sektörüne sahip olabilmektedirler.

Yapısal sorunları çözmede zayıf kalınıyor

Türkiye tarımsal üretimde yüksek bir potansiyele sahip olmakla beraber yapısal problemlerine somut çözümler getirmekte zayıf kalmaktadır. Özellikle ekonomi genelinde yaşanan kırılganlıklar tarım sektörüne de kuvvetli şekilde yansımakta ve uzun vadeli etkisi olacak kalıcı çözümlerin hayata geçirilmesi daha da önem kazanmaktadır.

Kısa vadeli ve palyatif politikaların maliyeti uzun vadeli planlardan daha fazla olmaktadır; nihayetinde, aksaklık olan parçalara yapılan yatırım uzun vadeli yapısal sorunları çözmede yetersiz kalmaktadır. Bu sebeplerle, Türkiye özelinde sektörde istikrarı sağlama amaçlı olarak kısa vadeden orta ve uzun vadeli planlamaya geçmek; sektördeki temel yapısal sorunları çözme amaçlı güncel veriye dayalı detaylı planları çalışmak; yapısal sorunlara çözüm getirmek ve fırsatları değerlendirmek çok daha verimli sonuçlar doğuracaktır.

Çok hızlı bir şekilde değişen ve gelişen küresel düzende ülkemizin bu değişimin hangi noktasında yer alacağına karar verilmesi ve sadece fiziksel ve rakamsal büyüklük olarak değil, rekabet açısından da üst sıralarda nasıl yer alacağının tasarlanması büyük önem taşımaktadır.

Hedeflere ulaşmak için kamunun liderliği gerekiyor

Unutulmaması gerekir ki, kötü kurgulanmış politikalar, önerilerin değer zincirinde yer alan paydaşlar tarafında benimsenme ve hayata geçirilme sürecini yavaşlatacaktır. Konulan hedeflere ulaşmada öncelikle kamu tarafında kuvvetli liderlik gerekmektedir. Kamu, politikaların hayata geçme sürecine yönelik kapasiteyi ve bunu sağlayacak organizasyonların ortaya çıkması için gerekli kurumsal çerçeveyi oluşturmalıdır. Ekonomik, politik, sosyal ve ekolojik olarak değişen bir dünyada tarım ve gıda sektörlerinin gelişmesi ve kalkınması için kamu, sanayi, akademi, üretici örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve özel sektörün de sürece katkıda bulunması gerekecektir. Sürdürülebilir bir tarımsal üretim için hem doğal kaynakların korunması hem de beşeri sermayeye sahip çıkılması ve yatırım yapılması zorunludur. Tarım-Gıda Sektörü değer zinciri içinde yer alan kurumların koordineli bir şekilde çalışması, hedeflere ulaşmada önemli bir araç olacaktır.”

Özetle, yüzlerce sayfalık raporu bir yazıya sığdırmak elbette mümkün değil. Tüm paydaşların özellikle politika belirleyicilerin ve uygulayıcıların bu raporu analiz ederek değerlendirmesinde yarar var. Raporun tamamını www.tusiad.org.tr sitesinden okuyabilirsiniz.

Tüm yazılarını göster