Dr. Ömer ÖZDİNÇ
Türkiye’nin ekonomi yönetimi son yıllarda cari açığı kapatmayı merkeze alan bir ekonomik model yürüttüğünü açıkladı. Bu modelin öncelikle ihracatı arttırmayı ve ithalatı azaltmayı amaçladığı belirtiliyor. Bu hedeflere ulaşılması için genellikle para politikası araçları tartışmalarda merkeze alınıyor. Ar-Ge ve inovasyona yatırım yaparak katma değerli üretimin arttırılması gerektiği sık sık dillendirilse de bu alanla ilgili detaylara pek girilmiyor. Oysa arzu edilen hedeflere ulaşmak için en az para politikası kadar Türkiye’deki inovasyon ekosisteminin yapısının ve son yıllardaki seyrinin de yakından takip edilmesi gerekiyor.
Ar-Ge ve inovasyon faaliyetlerinin yeterli nicelikte ve nitelikte yürütülüp yürütülmediğinin anlaşılması için dünyada bazı göstergeler dikkate alınıyor. Bunların başında Ar-Ge personeli sayısı, GSYH içindeki Ar-Ge harcamasının payı, patent sayısı, yayın sayısı, yüksek teknoloji ihracatı gibi göstergeler var. Bu göstergelerin birçoğunda Türkiye’nin gelişmiş ülkelerin gerisinde olduğu biliniyor.
Peki, bu parametrelerde son yıllarda nasıl bir değişim yaşanıyor? Bu sorunun cevabını aramak için her bir göstergenin son 10 yıldaki gelişimine daha yakından bakacağız. Özellikle de ortalama yıllık artış oranının diğer AB veya OECD ülkeleriyle karşılaştırılması bize önemli şeyler söyleyebilir:
2021’de açıklanan verilere göre özel sektörün Ar-Ge personeli istihdamının pandemiye rağmen önceki yıla oranla %11 arttığını görüyoruz. Eurostat verilerine göre de Türkiye, bilim ve teknoloji sektörlerinde istihdam edilen 15-74 yaş aralığındaki kişi sayısı bakımından, son 10 yılda %5,1’lik ortalama yıllık artış oranı yakalayarak Avrupa’daki 35 ülke içinde Malta’dan sonra ikinci oldu.
Patent başvuru sayısında Çin, ABD, Japonya, Kore gibi bu alanda önde gelen ülkelerin epey gerisinde olmamıza rağmen bu sayıyı 10 yılda %100 arttırdık. Son 10 yıldaki ortalama yıllık artış oranı da %8,8 oldu. Böylece Türkiye OECD ülkeleri arasında son 10 yılda -2020’de OECD’ye üye olan Kolombiya’nın ardından- patent başvurularını en çok arttıran ülke oldu.
Bilimsel yayınlara baktığımızda da benzer bir trend görmek mümkün. Bu parametrede de Türkiye, son 10 yılda %5,7’lik yıllık artış ortalamasıyla OECD ülkeleri içinde 5. sırada. Son 2 yıldaki yıllık artış ortalamasıyla da (%13,3) birinci sırada...
Yüksek teknoloji ihracatı bilindiği gibi en sorunlu olduğumuz alanlardan biri... Yüksek teknolojinin toplam ihracat içindeki payında %3,4’lük oran ile gerilerde kalan ülkelerden biriyiz. Buna rağmen son 10 yılda yüksek teknoloji ihracatında %10’luk yıllık ortalama artış oranı yakaladığımız görülüyor. Bu rakam sayesinde Şili’den sonra OECD ülkeleri içinde en çok artış kaydeden ülke olduk. Son 2 yıllık artış ortalaması da %30’a ulaşıyor.
Bu temel verilerden de anlaşılacağı gibi Türkiye her ne kadar Ar-Ge ve inovasyon alanında henüz gerilerde olsa da son yıllarda önemli bir atılım içinde. Özellikle orta yüksek teknolojiye geçiş, savunma sanayi ve havacılıkta üretim ve ihracatın artması, dijital endüstride unicornların çıkması gibi somut gelişmeler de bahsedilen verilerin söylediklerini destekliyor.
Bu gelişimin bizi orta gelir tuzağından kurtarıp bir üst lige taşıyıp taşımayacağı ve cari açık problemini kalıcı olarak çözüp çözemeyeceği ise tabi ki çok daha girift bir konu...
(Kaynak: SER Danışmanlık 2021 Türkiye Ar-Ge ve İnovasyon Raporu, Eurostat ve WIPO).