Türkiye'nin önündeki fırsat penceresi

Servet YILDIRIM Ekonominin Halleri

Bir grup gelişmiş ve zengin ülke ciddi bir yaşlanma sorunu yaşıyorlar. Nüfus yaşlandıkça ekonomik büyümeleri yavaşlıyor, hükümet bütçeleri üzerinde baskı ağırlaşıyor. Aktif olarak çalışanların çalışmayan yaşlıları desteklemek için yaptıkları katkı artıyor, bütçeler daha fazla sağlık harcaması, emeklilik maaşı ve sosyal destek yükü altında kalıyor. Öte yandan Türkiye gibi henüz yaşlanmamış olan ekonomilerin önünde ise bir fırsat penceresi var.

 Bu pencereye dikkat çeken ise ekonomist Daron Acemoğlu. Geçen hafta yaptığımız bir sohbette Prof. Acemoğlu "2030’lara kadar önemli bir fırsat penceresi var. Ama bu fırsata sahip ülkelerin kendilerini yeniden yapılandırmaları lazım. Demografik yapı değişiyor. Genç nüfusları var ama onlar da yaşlanmaya başlayacaklar. Bu demografik yapıda bir arbitraj imkânı var" demişti.

Küresel yaşlanmanın boyutu hakkında bir fikir sahibi olmak için rakamlara bakmak lazım. Ortalama yaş sıralamasında medyanın 40 ve üzerinde olduğu 25 ülke var. Küba hariç bu “yaşlıların” hepsi de Batılı gelişmiş ülkeler. En altlarda ortalamanın 15-20 arasında olduğu Afrika ülkeleri ve Afganistan var. Türkiye ise 29.4 ile 46’ıncı sırada. Yani gelişmiş batılı ülkelere göre daha genç bir nüfusumuz var. Nüfusumuzun yüzde 32.5’i 20 yaşından küçüklerden oluşuyor. Oysa bu oran gelişmiş batılı ülkelerde yüzde 20’nin altında.

Bu durum birçok faktöre bağlı. Gelişmiş ülkelerde halkın daha iyi beslenmesi ve daha iyi tıbbi bakım alması ortalama yaşam sürelerinin daha uzamasına neden oluyor. Bizim "yaşlı" diye örnek gösterdiğimiz Japonya’da bir Japonun ortalama yaşam süresi 84.5 yıl. Öte yandan Afrika ülkelerinde 70’in üzerini gören yok. Biz ise gelişmiş batı kadar olmasa da 77 ortalama ile ortalarda yer alıyoruz. Ortalama yaşam süresi arttıkça toplum da yaşlanıyor. Yüksek kişi başı gelir rakamlarının olduğu birçok ülkede doğum oranları düşük. Paradoks bu ya, geliri düşük olanlarda ise çok yüksek. Birinin bakacak gücü var ama doğurmuyor, diğerinin ise parası yok ama doğuruyor.  Bunların dini ve sosyal birçok açıklaması olabilir. Bu konu bir yana genç bir nüfusa sahip olmak bilinçli bir tercih olmayıp, ekonomik gelişmişlik derecesinin bir sonucu olsa da aslında içinde bir fırsat barındırıyor.

Daron Acemoğlu, diyor ki; Türkiye yeni teknolojileri kavrayıp, yatırımları arttırmalı ve Batı ile olan teknoloji ve verimlilik farkını kapatmalı. Burada kritik nokta erken davranmak çünkü Türkiye bu teknolojik yatırımları yapmadan yaşlanmaya başlarsa çok geç olabilir; fırsatı kaçırabilir.

Bunun güzel bir örneği Güney Kore ve Almanya gibi ülkeler. Bu ülkeler yaşlanmalarına rağmen doğru teknolojilere yatırım yaptıkları için büyümelerini sürdürüyorlar. Aynı şekilde Çin de yaklaşan tehlikeyi bertaraf etmek için hızla robot teknolojilere yatırım yapıyor.

Acemoğlu'na göre Türkiye mevcut kurumsal yapısı ile bu yatırım ve dönüşümü gerçekleştirecek durumda değil. Hem siyasi hem de ekonomik durum bu adımları atmaya imkan vermiyor. Öte yandan artık herkes yaşlanmanın ekonomiler için ciddi bir tehdit oluşturduğunu kabul ediyor. Yaşlanan nüfus ve yavaşlayan işgücü artışı gelişmiş ülkelerde kalıcı durgunluğa yol açma potansiyeli taşıyor. Nüfus yaşlandıkça çalışanların oranı azalıyor, tüketim eğilimi fazla olan yaşlı nüfusun oranı artıyor. Bu durum, yani üreten sayısının tüketen sayısından daha hızlı düşmesi tüm ekonomiye ve topluma önemli bir maliyetler yüklüyor. Büyük olasılıkla bir süre sonra bizim de başımıza gelecek olan böylesi bir duruma, düşük teknoloji ve düşük katma değerli üretim ile yakalanmamalıyız.

Tüm yazılarını göster