Türkiye’nin imajı; sıkıntılı günler…

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

AK Parti hükümeti dış politika açısından zorda; son dönemde yapılan hamleler, birbiri ardına geri tepmeye başladı. O kadar ki, Türkiye açısından terörle mücadele gibi haklı gerekçeler bile dünyada sert eleştirilerle tartışılmaya başlandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İran’a yaptığı ziyaretten AK Parti hükümetinin en büyük beklentisi İran ve Rusya’dan Suriye’ye yönelik yeni bir sınır ötesi operasyon için “yeşil ışık” almaktı; olmadı.

Üstelik Kuzey Irak’ta patlayan bir olay, sadece Türkiye’nin Suriye’deki değil, Irak’taki sınır ötesi operasyonlarını da tartışılır hale getirdi. Zaho’da aralarında çocukların da olduğu 9 sivilin öldüğü saldırının hesabı Bağdat yönetimi tarafından Türkiye’ye kesildi.

Ankara her ne kadar Zaho saldırısının terör örgütü tarafından gerçekleştirildiğini açıklasa da, “ortak soruşturma açalım” dese de, dinletemedi. Bağdat’tan art arda Türkiye karşıtı hamleler geliyor. Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Irak Dışişleri’ne çağrılarak, olay protesto edildi. Ankara’daki Irak Maslahatgüzarı “istişareler için” geri çekildi. Bağdat hükümeti, Türkiye’ye yeni büyükelçi atama sürecinin de durdurulmasına karar verdi.

Bağdat’ta etnik ve dini temelli, çok parçalı siyasetin her kesiminden Türkiye’ye kınama geldi; Ankara’nın Irak’ta siyaseten müttefiki konumundaki Sünni partiler de, zaman zaman Türkiye’yle ters düşen, zaman zaman iş birliği yapan Şii partiler de olayı kınadı.

Olayın Kuzey Irak’ta gerçekleşmesi, Türkiye’nin bölgedeki müttefiki Barzani’nin partisi KDP’yi bile sıkıntıya düşürdü. Yine de Ankara’ya doğrudan “ihanet etmeyen” Barzani ekibi, Türk Dışişleri açıklamasında yer alan “olayı ortaklaşa soruşturalım” mesajına tutunmayı tercih etti.

Faili kim olursa olsun, Zaho’daki saldırı Türkiye’nin Irak’taki terörle mücadele operasyonlarını doğrudan hem Irak, hem de dünya gündemine taşımış durumda. Ortada 9 sivilin cenazesi dururken, Bağdat’tan “Türkiye operasyonlara son verip, tüm askerlerini çeksin” sesleri gittikçe daha gür çıkıyor. Zaho olayının Suriye’deki Türk askeri varlığı ve yeni bir askeri operasyon olasılığına yönelik olumsuz etkisi ise yadsınamaz boyutta; Erdoğan’ın bir dönem sık sık bahsettiği, ancak ne ABD’den, ne de Rusya/İran’dan yeşil ışık almadığı için gündemin gerisine düşen Suriye’ye yeni operasyon olasılığının üzerine şimdi de bir “Zaho gölgesi” düştü.

Zaho olayı, Türk terörle mücadele operasyonlarının çok sert eleştiriler eşliğinde yeniden uluslararası gündeme girmesini sağlarken, dünyanın çok uzak yörelerinden de Türkiye’nin imajına ilişkin darbe üzerine darbe geliyor.

New York Federal Mahkemesi’ndeki Halkbank davası daha sonuçlanmadan, şimdi de Utah mahkemesinde Sezgin Baran Korkmaz’ın “kara para aklama” davası başlıyor. Utah mahkemesi, geçen yıl nisan ayında büyük jüri tarafından kabul edilmiş, ancak o dönemde Korkmaz’ın ABD’de bulunmaması nedeniyle “gizli” tutulan iddianameyi kamuoyuna açtı. Suçlamalar Korkmaz’ın ABD’deki suç ortaklarının daha önce yargılanıp, ceza almış olmaları nedeniyle zaten biliniyordu; Korkmaz, ABD’den üç kişiyle birlikte yolsuzlukla elde ettiği paraları Lüksemburg ve Türkiye’de çeşitli yatırımlar ve satın almalar yoluyla aklamakla suçlanıyor.

Ancak iddianamede yeni bir detay var ki, çok sıkıntılı; iddianamede Türkiye ve Lüksemburg devlet makamlarının kara para aklama konusundaki “iş birliği tutumları” karşılaştırılıyor. Utah Savcılığı, ABD’de yolsuzlukla elde edilen paraların akıbeti konusunda Lüksemburg makamlarının iş birliğinden övgüyle bahsederken, Türkiye’den istenen belgeler konusunda “cevap bile alınamadığını” kayda geçirmiş iddianamede. Amerikan savcılığının kullandığı bu ifadeler, Türkiye için “kara para aklama merkezi” imajı yaratıyor. Bu imaj, sadece Türkiye’nin değil, tüm Türkiye merkezli ya da Türkiye ile iş yapan şirketler için ciddi tehlikeler barındırıyor.

Bitmedi;

Türkiye’nin imajı konusundaki bir başka sıkıntı ise Güney Amerika ülkeleri ile olan ilişkilerde ortaya çıkıyor. Güney Amerika ile Türkiye arasındaki “uyuşturucu ticareti” iddialarını içeren yazı, haber ve makaleler uluslararası basında neredeyse “rutin” hale geldi. O kadar ki, uyuşturucu ticaretinin nasıl yapıldığına ilişkin, tanıklıklar da içeren ayrıntılı haberler çıkmaya bile başladı. Türkiye’nin uluslararası imajı görülmemiş bir hızla bozuluyor. Üzerine yapışan bu olumsuz imaj nedeniyle Türkiye artık uluslararası alanda haklı olduğu konularda bile kendini anlatamaz duruma gelmekte…

Sorun sadece mevcut AK Parti hükümetinin sorunu değil; Sıkıntı çok ciddi ve her bir Türk vatandaşını ilgilendiriyor…

Tüm yazılarını göster