Türkiye’nin büyüme modeli değişmeli

Volkan AKI Türkiye ve dünyada dönüşüm

Bir programı yürürlüğe koyduk ve ileriye dönük hedefleri açıkladık. OVP’nin içinde yer alan hedeflerle hem fikir olmamak mümkün değil. Kısa vadede parasal sıkılaştırma ve bugün içinde bulunduğumuz durumdan çıkış için ortaya konan, enflasyonu düşürmeye yönelik tedbirler de zaten bilinen ve olması gerekenler. Burada gidilecek hedefler de OVP içinde çok güzel madde madde sıralanıyor. Yeşil ekonomi, dijital dönüşüm, ihracata dayalı büyüme. Bunlar zaten yenidünyanın gerçekleri ve hem fikir olmamak da mümkün değil. Ancak artık biz hedefleri değil, hedeflere nasıl gideceğimizi tartışmamız gerekiyor. Çünkü sorun tespitte değil, bunları nasıl uygulayacağımızda. Önemli olan Türkiye’yi bu kısır döngüden çıkarabilecek bir yol haritasını belirlemek ve yeni bir model, yeni bir strateji yaklaşımını ortaya koymak.

Yapısal reform yaklaşımdan çıkmak

Öncelikle bu yapısal reform söyleminden de çıkmak gerekiyor. OVP tarzı tanımlardan çıkmak gerektiği gibi… Hedeflememiz gereken artık Türkiye ölçeğinde büyük bir dönüşümü yakalamak aslında. Ama nereye dönüştüreceğimizi ve bunun stratejisini iyi belirlemek gerekiyor. Atatürk’ün dediği gibi hattı müdafaa yok sathı müdafaa var. Dünyanın çok başka bir yere gittiği bir dönemden, yapay zekâ düzeyinde rekabet yaşanırken, belirli alanlarda “yapısal” reformlarla ilerlemek bizi yeterli büyüme oranlarına ulaştıramıyor. Tüm sektörleri kapsayan, radikal, yıkıcı bir stratejik dönüşüm yaklaşımıyla büyüme hızlarını ortalamaların üzerine çıkarmak, değer yaratan bir ekonomiye dönüşmek ana hedef olmak zorunda.

İhracatta yeni modeller var

Evet, ihracata dayalı büyüyelim diyoruz, ama ihracattaki katma değerimizi büyütemiyoruz. İthal aramalı ile ihracatımızı büyütmeye çalışmanın çok anlamı yok. Sonuçta Türkiye’nin refahına katkısı yoksa ihracata dayalı büyümenin de karşılığı yok. Üstelik bizim ihraç ürünlerimizin önemli bir kısmının katma değerleri de sürekli düşüyor. Artık işin içine yüksek teknoloji, yüksek verimlilik girdi. Yeni ihracat modelleri girdi. E-ihracat ve büyük platformlarda katma değerli satışları konuşuyoruz. Bunun için marka oluşturma, e-ihracat’a odaklanma zorunlulukları yeni ticaretin kuralları. Kısaca ürünler, hizmetler, farklı bir boyuta taşınıyor. Rekabet etmek giderek zorlaşıyor. Talep edilen ürünler de farklılaşıyor. Tarım gibi alanlar stratejik önceliklere giriyor. Teknolojiyle verimlilik tarımda üst düzeylere çıkıyor.

“Yaratıcı-Girişimci-Dijital Ekonomi”

Konunun özüne gelirsek, Türkiye’nin artık büyüme modelini değiştirmesi gerekiyor. Odak ve ya da hedef, “Geleceğin Rekabeti”… TÜSİAD Dijital Türkiye konferansında da ortaya konan “sıçramayı” gerçekleştirmek için, gelecekte dünya ekonomisinin gideceği, sektörlerin gideceği yere doğru tüm ekonomiyi tüm Türkiye’yi odaklamak, dönüştürmek yeni bir büyüme modeline geçmek gerekiyor. Bu modelin adı belli “Yaratıcı-Girişimci-Dijital Ekonomi” modeli. Yeni kaynak yaratmanın yolu, aynı zamanda ayakta kalmanın da yolu dünyadaki müthiş dönüşüme ayak uydurmaktan, daha önemlisi onun öncülüğü yapmaktan geçiyor. Bunun için ekonomide büyük bir dönüşümü yaratıcı ürünler, rekabetçi ürünler, verimli üretimlerle yakalamak mümkün. Bunun tabanında insan kaynağı dönüşümü ve dijital dönüşüm var.

Büyük bir yarışın içindeyiz

Türkiye startuplarıyla, girişimcileriyle, büyük şirketleriyle zaten bu dönüşümün, bu yarışın içinde… Hızla teknolojik dönüşümü yakalamaya, yaratıcılığı yükseltmeye çalışıyor. Ama bunu tüm Türkiye sathına yaymak ve bir modele, bir stratejiye dönüştürmek zorundayız. İnanın yaratıcı bir ekonomi yaratmadan çıkış yolumuz yok. Öncelikle girişimcilerin önünü, şirketlerin önünü burada açmalıyız. Bugün Kore modelinden ve sonrasında Çin modelinden söz edebiliriz. Fasoncu Çin, teknoloji dönüşümüyle dünyanın en büyük ekonomik gücüne dönüşüyor. Biz de fasoncu Türkiye’den, yaratıcı, teknolojide dönüşümü yakalamış, verimli üreten, markalarıyla öne çıkan, geleceğin rekabetinde var olacak yeni bir Türkiye’ye doğru dönüşmek durumundayız. İşin gerçeği bu…

Tüm yazılarını göster