Avrupa Parlamentosu milletvekili seçimleri 6-9 Haziran 2024 tarihlerinde yapılıyor. 2024-2029 stratejik gündeminin, özellikle küresel iklim krizinin ele alınmasında ve AB’nin 2030 iklim ve enerji çerçevesinin gerçekleştirilmesine yönelik çabaların yönlendirilmesinde önemli bir rol oynaması bekleniyor. Rusya-Ukrayna Savaşı ve İsrail ile Hamas arasındaki çatışma gibi jeopolitik krizler de, ekonomik zorluklarla birleşerek AB Komisyonu’nun gündeminde önemli bir yer tutacak.
Parlamento seçimleri öncesinde, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu organizasyonu kapsamında Strasbourg’da Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor ile bir araya geldik.
Nacho Sanchez Amor, Türkiye’nin AB üyeliği önündeki sorunun, jeopolitik bir mesele olmadığını, bir demokrasi meselesi olduğunu ifade ediyor.
31 Mart yerel seçimlerin sonucunda Türkiye’de çok sesli bir yapının yeniden güç kazanmasının ise, Türkiye-AB ilişkileri açısından yeni bir dönüm noktası olabileceğine işaret ediyor ve yerel seçim sonuçlarını katılım süreci açısından “oksijen” olarak nitelendiriyor.
Nacho Sanchez Amor’un dikkat çektiği önemli bir diğer nokta da, Türkiye’den farklı seslerin duyulması gerektiği. “Ülkenin her cepheden resmini görmemiz çok önemli” diyen Amor, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin gibi isimlerin çok olumlu bir etkiye sahip olduğunu söylüyor.
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor’un yorumlarında öne çıkan başlıklar şöyle:
Türkiye, üçüncü dünya ülkesine dönüşüyor
“Bir ülkenin Avrupa Birliği üyeliği, büyüklüğü, jeopolitik konumu ya da nüfusu ile ilgili bir konu değil; gerçek anlamda bir demokrasi olup olmadığı ile ilgili bir konu. Türkiye, aday ülke olmaktan hızla uzaklaşıyor ve üçüncü dünya ülkesi olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Avrupa Konseyi’nin kurucuları arasında yer almasına rağmen, bugün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamıyor. Bugün Türkiye, ihlal süreci işletilen bir ülke konumunda. Demokrasi öngörülebilirliktir; fakat Türkiye, öngörülemez, güvenilmesi zor bir ortak haline geldi. AB aday ülkesi olup da, AB’den uzaklaşan tek ülke Türkiye; oysa aday ülkelerin dış politika konusunda AB’ye yakınlaşması gerekir. Avrupa Birliği ve Türkiye’nin dış politika alanında yakınlaşma oranı sadece yüzde 10.”
Siyasi iradenin demokratikleşmeyi ön plana alması gerekli
“Müzakere sürecinin canlandırılması için samimi bir kararlılık görmemiz lazım. Binlerce sayfalık reform paketini kaleme alabilirsiniz, ama önemli olan gerçekteki uygulamalar. Biz Türkiye’ye demokrasi dersi verecek değiliz; ama üyelik sürecinin hızlanması için önce siyasi iradenin demokratikleşmeyi ön plana alması gerekli. Avrupa’da da aşırı sağ güçleniyor, tam anlamıyla demokratik olmayan hükümetler var; fakat Avrupa Birliği demokratik değerler üzerine kurulu. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek, AB değerleri ile uyumlu değil.”
Türkiye konusunda, Avrupa Konseyi bünyesinde bir yaptırım niyeti yok
Avrupa Konseyi 1949 yılında, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve çoğulcu demokrasi ilkelerini korumak ve güçlendirmek amacıyla kuruldu. Türkiye’nin kurucuları arasında yer aldığı Konsey, bu sene 75. Yaşını kutluyor. Avrupa Konseyi, Türkiye’nin Osman Kavala davasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) aldığı kararlara uymaması nedeniyle, Türkiye hakkında ihlal prosedürünü işletme kararını Temmuz 2022’de almış ancak Türkiye’de Mayıs 2023 seçimlerini gözeterek karar alma sürecini ertelemişti. Avrupa Konseyi İletişim Direktörü Dr. Daniel Höltgen, “Bugün, Avrupa’da kriz üstüne kriz yaşıyoruz. Avrupa’da bir savaş var. Jeopolitik gerginlikler, iklim krizi gibi çok sayıda sorun var. Türkiye konusunda ise, Avrupa Konseyi bünyesinde bir yaptırım niyeti yok” diyor.
AİHM’ye en fazla başvuru Türkiye’den
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) bugün itibariyle görülmeyi bekleyen 65 bin 700 adet dava var. Bu davaların 23 bin 550’si, yani yüzde 35.8’i Türkiye’ye ait. İkinci sırada yüzde 14.8 ile Rusya geliyor. Rusya’yı; Ukrayna, Romanya, Yunanistan, İtalya, Azerbaycan ve Polonya izliyor.