Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Türkiye’de teknoloji girişimciliğini geliştirmeye yönelik stratejisini açıkladı. Strateji değeri 1 milyar doları geçen şirket anlamına gelen “unicorn” ile Türkiye’yi birleştirerek “Turcorn 100” diye markalaştırılmış. Turcorn 100, ortaya bir iddia koyan ve bu iddiayı somut politikalarla destekleyen bir program.
Bu köşede sık sık yazdığım gibi yeni gelişen teknolojiler aynı zamanda dünyada yeni bir paylaşım modeli oluşturuyor. Eskiden solcuların Avrupa Ortak Pazarı için dediği “onlar ortak, biz pazar” lafı, bugünkü dijital teknoloji dünyası için söylenmiş olabilirdi. Kuralları koyanlar, tekel gücüyle kimin ne yapacağını belirleyenler ne yazık ki küresel şirketler. Bizim ise bu oyunun parçası olmak için somut devlet politikalarına ihtiyacımız var. O nedenle Turcorn 100’ü beğendim.
Programın tanıtım toplantısı yeniden açılan İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ndeydi. Sağolsun Mimar Sinan Üniversitesi’nden bir hoca müzenin birkaç odasını gezdirdi. İlk gezdiğimiz oda Türk resminin başlangıcı olan “asker ressamlar”ın eserleriyle donatılmıştı. Her biri birbirine benzeyen manzara tablolarına bakınca bir tuhaflık hissediyorsunuz. Meğer o dönem Osmanlı’daki minyatürcü/nakkaş lobisi modern resme karşı çıktığı için dışarı çıkıp manzara resmi çizmek yasakmış. Asker ressamlar da ellerine verilen fotoğrafları resmetmişler. Osmanlı, bu askerleri Avrupa’da resim eğitimine göndermiş. Ama geri döndüklerinde ülkedeki nakkaşlar, minyatürcüler gibi gerici lobiler yüzünden kendi duygularını katacakları resimler yapmalarına izin verilmemiş. Manzara dışında canlı figür çizmeleri vb. zinhar yasakmış. Oysa aynı dönemde, selefleri gibi, Padişah Abdülaziz kendi tablosunu Fransız ressamlara yaptırmaktan çekinmemiş. Yeni bir işi yabancı yaparsa serbest, Türk yaparsa yasak.
Turcorn 100 stratejisi uygulanırken de benzer engellerle karşılaşacağımızdan şüpheniz olmasın. Osmanlı’nın son döneminde olduğu gibi bugün de devlet bürokrasisinin bir kısmı dünyaya uyum sağlamayı, değişimi, yeniliği desteklerken, bir kısmı da küresel şirketlere sağlanan imkânları Türklere çok görecek.
Dilerseniz konuyu örnekler üzerinden açalım. Diyelim ki, yeni taşındığınız mahallenizde muayene olacak doktor arıyorsunuz. Google’dan tarama yapıp, aradığınız doktoru kolaylıkla bulabilirsiniz. Aynı işi bir Türk internet girişimi yapmaya kalkarsa 1928 tarihli “Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dai̇r Kanun” kapsamında bu şirket kapatılır. Hatta sahipleri mahkemelerde yargılanır. Eğer yurtdışında iş bulmayı kafanıza koyduysanız, Linkedin’e CV’nizi koyup üstüne biraz da para verip birçok şirketin sizinle temasa geçmesini sağlayabilirsiniz. Aynı işi Türkiye’deki kanunlara göre lisans almış bir Türk şirketi yapmak isterse, İŞKUR’dan ayrıca izin alması gerekir. Çünkü çalışma mevzuatımız, bir Türk’e yurtdışında iş bulmayı hâlâ Almanya’ya işçi götürmek gibi değerlendirmeye devam etmektedir.
Türkiye’de bugüne kadar çıkan "unicorn”ların neredeyse yarısı oyun sektöründe. Neden diye hiç merak ettiniz mi? Temel nedeni, oyun işinin dünyaya hitap eden bir iş olması ve Türkiye’deki kanunlarla düzenlenmemesi. Türkiye’de yenilikçi bir iş yapmak isterseniz, devletin bir kısmı sizi destekler, eski usulden kazanç sağlayan lobilerin veya bürokratik ataletin tesirindeki bir kısmı ise köstekler. Bu siyasi iktidardan veya zamandan bağımsız bir durumdur. Gördüğünüz gibi mesele aslında teknolojiden veya işten de bağımsızdır. Sanatta da durum aynıdır. Aynı işi yabancı yapıyorsa büyük hürmet görür. Tarih tekerrürden ibarettir. Turcorn 100 stratejisi hayırlı olsun! Allah uygulayıcılarına sabır versin.