Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, şirketin Çekmeköy’deki (İstanbul) fabrikasında 2018 yılında devreye aldıkları “Arıcılık Akademisi”nin 2025 eğitim yılı açılışında arıcılar ve arıcılık adaylarıyla konuşurken söze Türkiye’nin verileriyle girdi:
- Türkiye, arıcılık ve arı ürünleri yönünden oldukça zengin bir floraya sahip. Resmi verilere göre ülkemizde yıllık bal üretimi 120 bin tona yakın görünüyor.
Meslekte yarım asırlık deneyiminin olduğunu belirtti:
- Tecrübem ve sektörün yaptığı araştırmalar, resmi verilere göre 120 bin ton yıllık satışı olan balın 60-70 bin tonunun doğal ürün olduğunu söylüyor.
Bu noktada şu soruyu sordu:
- Peki o zaman kalan 50-60 bin tonluk bal görünümlü ürün gerçekte ne?
Türkiye’yi bekleyen çok önemli tehlike üzerinde durdu:
- Zor şartlar altında konar-göçer arıcılık yapan aileler, taklit, tağşiş ve hileli yöntemlerle bal benzeri ürünlerle başa çıkamayınca mesleklerini terk etmeye başladı.
Özen Altıparmak, Çekmeköy Kaymakamı Resul Çelik, Altıparmak Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Özgür Altıparmak, İstanbul Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Onur Çilenk, Sakarya Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Mustafa Ör, Kocaeli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Hüseyin Yılmaz katıldığı, Prof. Levent Aydın ve Kenan Gişan’ın eğitim verdiği ilk ders gününde arıcıların yaş ortalamasının 55’e kadar yükseldiğini vurguladı:
- Arıcı ailelerin gençleri de meslekte bir gelecek görmediği için devam ettirmek istemiyor. Genellikle aile mesleği olarak yapılan ve sonraki kuşağa aktarılan kadim arıcılık bilgileri de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
“Balparmak Arıcılık Akademisi”nin kuruluş amacına uzandı:
- Arıcılık mesleğinin sürdürülebilirliğini sağlamak için uzun yıllardır uğraş veriyoruz. 2018’de kurduğumuz Akademi'de bir yandan arı sağlığına yönelik eğitimler veriliyor, diğer yandan da gençleri ve özellikle kadınları mesleğe kazandırmaya çalışıyoruz.
Arıcılığın ailece yapılması gereken bir meslek olduğunun altını çizdi:
- Katma değerli arı ürünleri, örneğin arı sütü üretimi hassas bir süreç gerektiriyor. Bu ürünlerde kadın emeğinin çok kıymetli olduğunu yakından biliyoruz.
Akademideki eğitimlerde daha kaliteli ve verimli üretim yapmanın yollarını, arı hastalıklarıyla mücadele yöntemlerini işlediklerini kaydetti:
- Akademide bugüne kadar 7 bini aşkın arıcıya dokunmuş olduk. Şimdi onların arasından mesleklerini büyük ustalıkla yapanları görüyoruz.
Balmumu, polen, arı sütü gibi ürünleri işleyerek kendilerine yeni iş kolları açan kadın arıcıların olduğunu anımsattı:
- Onları gördükçe sektörümüz adına umutlanıyorum. Bu zinciri koparmadan daha da genişletmek gerekiyor. Bu nedenle eğitimlere devam edeceğiz.
Bu noktada kovan verimliliğinin altını çizdi:
- Kovan başına bal verimi, çevresel faktörler, iklim koşulları, polinasyon yapan arıların sağlığı gibi birçok etkene bağlı. FAO verilerine dayanan hesaplara göre dünyada kovan başına verimlilik 18.1 kilo. Ülkemizde kovan başına bal verimi ise 14 kilo civarında kalıyor.
Arıcıların “teknik arıcılık”ı bilmediğine işaret etti:
- Bizim temel amacımız arıcılığı bilimsel olarak öğretmek. Mevcut arıcıları modern teknik eğitimleriyle desteklemek. Çünkü, Türkiye’de verimlilik ve kaliteyi yükseltme potansiyeli var.
2017 yılı Ağustos ayında Balparmak’ın davetiyle Marmaris’teki çam ormanlarına “bal sağımı”na gitmiş, Özen Altıparmak ve ekibiyle sohbet fırsatı bulmuştum.
Özen Altıparmak’ı 8 yıl öncesine göre tağşiş ve hileli bal ile mücadele konusunda daha moralsiz gördüm…
Bunda ekonomik krizle gelir dağılımının daha da bozulmasının, tüketicinin alım gücü yetersizliği yüzünden hileli ürünlere yönelmesinin etkisi var mıdır acaba?
Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, arıların tarımda bal üretiminin yanı sıra oynadığı büyük role işaret etti:
- Arıcılığın sürdürülebilir hale gelmesi sadece bal ve arı ürünleri üretimi için değil soframızdaki diğer tarım ürünleri için de kritik öneme sahip. Tabağımıza koyduğumuz sebze ve meyvelerin yüzde 75’i arıların sağladığı “bitki tozlaşması” sayesinde yetişiyor.
Bir arının 8 kilometre uzağa uçabildiğini belirtti:
- Bugün önlem almazsak, hem soframıza gelen sebze ve meyveler azalacak hem de balın kalitesi bozulacak.
Çevre koşulları ve tarım alanlarının kontrolsüz ilaçlanmasının arı popülasyonuna en çok zarar veren iki etken olduğuna dikkat çekti:
- Organik tarım ilacı kullanmak, tarım ilaçlarını arıların uçmadığı gece saatlerinde yapmak bu açıdan önemli.
Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, Cumartesi günü başlayan yeni eğitim dönemine katılanların 10 milyon dolar yatırımla kurduğu Ar-Ge merkezi ve laboratuvarı yakından görmelerini de sağladı.
Özen Altıparmak, Ar-Ge merkezi ve laboratuvar turu sırasında iddiasını ortaya koydu:
- Ar-Ge merkezimizde taklit, tağşiş ve hileli ürünlerle mücadele için kapsamlı araştırmalar yapıyoruz.
Gıda ürünleri arasında hileye en fazla maruz kalanların başında bal ve arı ürünlerinin yer aldığını vurguladı:
- Ülkemizde açıkta satılan ballar veya denetim eksiği olan ürünlerin raflarda yer almasıyla mücadele ediyoruz.
Şu ayrıntı üzerinde durdu:
- Mısır, pancar, pirinç, agave gibi çeşitli şeker şuruplarından yapılan ürünleri, bu ürünlerde gerçek bal algısı yaratmak için kullanılan gıda boyalarını, enzim katkılarını 25 dakika gibi kısa sürede tespit edebiliyoruz.
Yeri gelmişken şu çağrıyı yaptı:
- Kalıcı çözüm için sektördeki tüm markalar, arıcı birlikleri ve devlet yetkililerinin bir araya gelip çalışması, mücadele etmesi gerekiyor.
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Levent Aydın, “Balparmak Arıcılık Akademisi”nde yeni dönemin ilk dersine başlarken sunumunu ekrana yansıttı:
Bu verileri paylaştıktan sonra konuşmasında bazı gerçeklere parmak bastı:
- Türkiye’deki 4.5 milyon kovanda gerçekte bal üretilir. 4.5 milyon kovan da revir, hastane gibidir. Onlardan verimli şekilde bal elde edilmesi mümkün değildir.
Bu noktada arıcılıkta uygulanan “kovan başı destek” konusundaki görüşünü paylaştı:
- Kovan başına verilen 100 + 20 lira destek yanlıştır. Bu haksızlığa yol açan bir destektir. Çünkü, iyi kovana da, hastalıklı kovana da aynı desteği vermiş oluyorsunuz. İyi arıcılık yapanla yanlış yolda yürüyeni aynı kefeye koyuyorsunuz.
Destek modelinin değişmesi gerektiğini savundu:
- Kovan başına destek yerine üretime, analize, mazota destek verilsin.
Kış aylarında kovanları daha ılıman bölgelere taşımanın yanlış olduğunun altını çizdi:
- Arı, - 20 ila + 45 dereceye dayanır. Arının da “kışlamaya” ihtiyacı var. Ilıman bölgelere taşıma nedeniyle yılda 600-700 bin arı kaybı yaşanıyor.
Arıcılara şu uyarıda bulundu:
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Levent Aydın, arıcılığı tehdit eden bir “zararlı”ya işaret etti:
- “Tropilaelaps akarı”, kolonilerde yavru peteklere nüfuz ediyor, kısa sürede onların sönmesine yol açıyor. “Topilaelaps” 2012 yılında İran’da görüldü. Yakın dönemde Azerbaycan ve Gürcistan’da da saptandı.
“Tropilaelaps”ın Türkiye’ye de sınırdan girdiğine dikkat çekti:
- Sınır bölgelerinde çalışmalarımıza başlayacağız. “Tropilaelaps” tespit edilen ilçe veya şehirler olursa, oralarda mutlaka arıcılık konusunda karantina uygulamak, arı giriş-çıkışını yasaklamak gerekir. Yani, kovanların oralardan taşınması, girmesi frenlenmeli.