Uğur ÖZKER - Araştırmacı-Yazar
Ronald E. Osborn’un tarif ettiği gibi “Ustalaştığımız şeyin ötesinde bir şeylere yönelmedikçe, asla büyüyemeyiz.” Cumhuriyetin ilk yıllarında atalarımız bunu tarım ve hayvancılık gibi geleneksel yöntemlerin dışına çıkıp, endüstri ve sanayi gibi bilmedikleri fakat öğrenebilecekleri güçlü alanlara yönelerek yaptılar. O zamanlarda yarışa geriden başlayan ve 1. ve 2. sanayi devrimlerini kaçırmış yeni bir ülke konumundaydık. Bugün yine belki lider ya da öncü değiliz fakat pek çok konuda öncü olma potansiyelini barındıran önemli bir ülke konumundayız. Fırsatlar yaratıp gücümüze güç katabileceğimiz ve zirveye çıkabileceğimiz 4. sanayi devriminin ise tam ortasındayız. Peki nasıl zirveye çıkabiliriz ya da neyi daha iyi yaparak bu süreçten en iyi şekilde yararlanabiliriz?
Bu soruya yanıt olarak pek çok gelişmiş ülke son yıllarda cevabı gençler ve onların öncülüğünde kurulan girişimlerde buluyor. Bu yanıtın aslında pek çok mantıklı yanı var; bir start-up kurulmasıyla birlikte pek çok faydayı bulunduğu ülke ve ekosistemine beraberinde getiriyor. Yetişmiş nüfusa istihdam olanakları, yerli ve yabancı yatırımlar, yeni teknoloji ile bilgi birikimi kazanımları, yerli-milli üretim ve biraz daha ilerleyen aşamalarda ihracat sıfır noktasından başlayan pek çok girişim tarafından sağlanan faydaların başında geliyor.
Türkiye ise gelişmiş 100 ülke arasında 46’ncı start-up ve girişim destekçisi ülke konumunda yer alıyor[1]. Türkiye'nin en yüksek puan alan şehri İstanbul, bu yıl ivme kazanarak 3 sıra atladı ve dünya çapında 66’ncı sıraya yükseldi. Bölgesel olarak, Avrupa'da 18’inci sırada yer alıyor. İstanbul sıralamada üst sıralarda ve özellikle e-ticaret ve perakende sektörleri ile finansal teknolojiler alanında küresel ilk 50'ye giriyor. Diğer tüm Türk şehirleri bu yıl endekste düşüş yaşadı, bu da İstanbul’daki yükselişin aksine Türkiye'nin ulusal sıralamasındaki düşüşünü açıklıyor. Türkiye'nin ikinci sıradaki şehri Ankara, bu yıl 70 basamak gerileyerek 280’inci sıraya düştü. Ulusal olarak 3’üncü sırada yer alan İzmir ise 409’uncu sıraya geriledi. Türkiye'de 4’üncü olan Antalya 168 sıra gerileyerek dünya genelinde 817’nci sıraya geriledi. Bu yıl beş Türk şehri endeksten düştü ve Türkiye'nin şu anda toplam 4 şehri var. 2021 yılındaki endekste ilk 1000 içerisinde 9 şehir ile temsil ediliyorduk.
ABD, bir dizi reform ile yurt dışından girişimcileri ülkesine çekmeyi hedefliyor!
2022 yılında yayınlanan güncel Startup Act’e göre; 1980 ve 2005 yılları arasında, Amerika Birleşik Devletleri'nde neredeyse tüm net istihdam yaratımını 5 yaşından küçük şirketler oluşturdu. Yani bir diğer tabir ile ABD’de 25 yıl boyunca net istihdamın ana omurgasını start-up firmalar kuruluşlarından itibaren geçen beş yıl içerisinde sağlıyor. Dünya’nın en gelişmiş ekonomisi için gerçekten inanılmaz bir rakam. Ayrıca ABD'de yer alan bu start-up firmalar yılda ortalama 3.000.000 iş fırsatı yaratmaktadır.
ABD, tüm bunları desteklemek ve daha da güçlendirmek için yeni kanuna göre bir dizi reform sağlamayı hedefliyor; hâlihazırda H-1B vizesi veya F-1 öğrenci vizesi olan ve ABD'de şirket kuran yabancı uyruklu 75.000 kişiye aşamalı olarak kalıcı oturma izni ve pek çok destek verileceği açıklandı. ABD Kongresi, verilen bu 75 bin kalıcı vize sayesinde ihtiyatlı bir şekilde, önümüzdeki 10 yıl içinde 500 bin ile 1.6 milyon arasında ekstra yeni iş fırsatı oluşmasını bekliyor. Bu yabancı girişimcilerden yeni kurdukları start-up şirketlerinin ilk yılında, en az iki tam zamanlı işçi çalıştırmaları ve en az 100.000 $ yatırım yapmaları isteniyor. Birinci yıl şartlarını yerine getiren girişimcilere üç yıllık vize uzatması veriliyor. İşletme sahibi, bu üç yıllık süre boyunca her yıl ortalama olarak bir ek çalışan daha işe aldıysa ve düzenli olarak istihdam etmeye devam ettiyse, kalıcı statü için bu sürenin sonunda başvuru yapabiliyor.
ABD’nin aldığı bu reform kararının arka planında ise 2011'de risk sermayesi destekli ilk 50 şirket için yapılan Ulusal Amerikan Politikası Vakfı analizi yatıyor. Rapora göre; ilk 50 şirketin 24'ünün göçmenler tarafından kurulduğunu veya göçmen desteği ile ortaklaşa kurulduğunun altı çiziliyor. Bu sebeple start-up kuruluşlarının sayılarını arttırmak için STEM alanında yetkin göçmenlerin ülkeye çekilmesi ABD'yi her alanda yukarıya taşıyacaktır. Ekonomik büyüme, istihdam artışı ve sürekli azalan yerli girişimci sayısını dengelemeye yardımcı olması ise en temel beklentiler.
Start-up ulusu İsrail!
İsrail sahip olduğu bin 899 start-up, 103 yatırım ağı ve ülke genelinde kurulu olan 109 Ar-Ge merkezi ile “Start-up ulusu” yakıştırmasını sonuna kadar hakediyor[2].
Start-up konusundaki bu büyük başarılarının altında ise sahip oldukları güçlü eğitim sistemi yatıyor. Yapılan bir araştırmaya göre İsrail, dünyada eğitim sistemi en iyi olan beşinci ülke ve en eğitimli üçüncü ülke konumunda. Eğitime verdikleri önem sayesinde, İsrail kişi başına düşen mühendis sayısı ile dünyada birinci sıradalar. İsrail’in tüm dünyada yayınlanan bilimsel makale oranının tüm dünya nüfusunun oranından hemen hemen on kat daha fazla olduğu söyleniyor.
Startup ulusu olmasını sağlayan bir diğer kritik nokta ise gayri safi milli hasılaya göre bilim ve teknoloji üzerine araştırmaya en fazla pay ayıran ülkelerin başında gelmesidir. Bugün, bilim ve teknoloji, İsrail'in en gelişmiş sektörlerinden biri.
Bütün bu süreçler İsrail’i bugün dünyada start-up ulusu olarak tanınmasını sağlıyor. Dünyada kişi başına en fazla start-up sayısı İsrail’de ve dünyada en yenilikçi ülke kategorisinde yedinci sırada bulunuyor.
Tüm bu gelişmeler, yabancı girişimler için İsrail’i cazip hale getiriyor ve bugün global 350 girişimin Ortadoğu bölgesel merkezleri İsrail sınırları içerisinde yer alıyor[3].
Start-up’lar için cazibe merkezi Hollanda!
Hollanda’nın gelişmiş şehri Amsterdam, Avrupa kentleri içinde teknoloji girişimleri için en uygun 2. kent olarak belirlenmiş. Amsterdam’ın 800 bin olan nüfusunun yarısı yabancılardan oluşuyor. Bu kültürel zenginlik özellikle global alanlarda faaliyet göstermek isteyen firmaların projelerini test etmek için mükemmel bir ortam yaratıyor. Şehrin Avrupa’nın diğer kentlerine ulaşım ağı da oldukça kuvvetli. Bu da ülkeler arası ticaret ve iş faaliyetlerini kolaylaştırıyor.
Ülkenin ekonomi politikaları girişimcilerin yeni projelere başlamasını oldukça teşvik ediyor. Uygun vergi oranları ve kaliteli iş havuzu, şehrin Avrupa’ya açılmak isteyen firmalar için başlangıç noktası olarak konumlandırılması, Startup Amsterdam gibi girişimciliği desteklemek amacıyla kurulan ajanslar, yabancı firmaların bu kente olan ilgisini artırıyor. Amsterdam da dâhil ülkedeki kentleri belli alanlarda özelleştirmişler ve bu alanlardaki teknolojik girişimleri bu kentlere yönlendirmişler. Melek yatırımcıların ülkeye yatırım yapması için verimli bir ortam yaratmışlar. Örneğin melek yatırımcı akademisi kurmuşlar. Tüm girişimciler için dijital bir araç seti hazırlanmış. Girişimciler ne yapmaları gerektiğini kolaylıkla buradan keşfedebiliyorlar. Ayrıca 1 senelik yaşama ve çalışma izni alımını kolaylaştıran Startup Visa programını başlatmışlar. Bir de bir firma ofisini açmak istediğinde ihtiyacı olan her şeyin tek merkezde toplandığı büyük dükkânlar açmışlar.
Hollanda’nın girişimciler için bu şekilde öne çıkmasında başka faktörlerin de etkisi var. Örneğin, İngiltere’den sonra Avrupa’da en fazla oranda İngilizce konuşulan ülke Hollanda. Hollanda’dan Avrupa’nın büyük pazarları olan diğer kentlerin %95’ine 24 saat içinde ulaşılabiliyor. 2032’ye kadar kodlamanın ilkokul müfredatına girmesi için çalışmalar yapılıyor.
Startup Kanunu çıkarmalıyız
ABD ve AB’de pek çok ülkede çıkarılan start-up kanunları ile girişimcilik teşvik ediliyor. Ayrıca, çıkarılan bu kanunlar ile yabancı pek çok girişimcinin de kendi ülkelerinde start-up kurmaları konusunda destek sağlanarak avantajlar sunuluyor. Bir ülkede start-up kurulması, o ülkeye pek çok açıdan kalkınma konusunda ciddi fırsatlar sağlamaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda Tesla, Uber ve Netflix Avrupa’daki genel merkezlerini Amsterdam’da açmışlar. Bu üç büyük firmadan başka 140 firmanın daha kentte genel merkez ofisi bulunuyor. Göçmen nüfusunun yerli nüfusa oranının bu kadar yüksek olduğu bir şehirde global girişimlerin ofis açması burada yaşayan yerli halk için de şehrin gelişimi, istihdam fırsatları, ekonomik istikrar anlamında ciddi katkılar sağlamıştır.
Üstelik sadece yabancılar değil, yerli girişimciler de Amsterdam’daki teşvik edici ortamdan faydalandı. Bugün dünyada 200 ülkede tatil rezervasyonu yapılmasını sağlayan Booking.com bu kentte kurulmuştur ve yıllık 9 milyar doları aşan geliri ile Hollanda ekonomisine katkı sağlamaktadır[4].
STEM tabanlı eğitim kalitesi & Mezun sayısını artırmalıyız
Okullarımızda kaliteli, kapsamlı, yenilikçi, çok yönlü, eşitlikçi ve STEM tabanlı bir eğitim anlayışı benimsenmelidir. Eğitim ve öğretim programlarında STEM (fen, teknoloji, mühendislik, matematik) sisteminin doğru bir şekilde uygulanması nüfusun beceri ve yeteneklerini artırmak konusunda kritiktir.
Ayrıca, eğitimde fırsat eşitliği, tüm öğrencilerin kaynaklara erişimi ve kullanımı açısından oldukça önem taşımaktadır. UNICEF tarafından açıklanan “Eğitimde Eşitsizlik Raporu” endeksine göre Türkiye gelişmiş 41 ülke arasında son sırada yer almaktadır[5]. Tüm öğrencilere eşit şartlarda eğitim ve öğretim imkanları sağlayarak girişim ruhuna sahip gelecek nesiller yetiştirme konusunda gerekli aksiyonlar alınmalıdır.
Dijital göçebeler için ikamet ve vize kolaylığı sağlamalıyız
Günümüzde pek çok gelişmiş ülke dijital göçebeleri kendi ülkelerine çekerek start-up ekosistemini güçlendirmek için özel ‘start-up vizeleri’, uzun süreli oturma izinleri ve vatandaşlık gibi imkanlar sağlamaktadır[6]. Sağlanan bu imkanlar sayesinde ülkeye gelen dijital göçebeler, girişimlerini ülke sınırları içerisinde kurarak ekosisteme her alanda güç ve katkı sağlamaktadır. Ayrıca, start-up kuruluşunu teşvik eden bu istisna ve ayrıcalıklar sayesinde güçlenen ekosistem beyin göçünü önlemek ya da tersine beyin göçünü tetiklemek adına da ülkeye destek sağlıyor. Türkiye özellikle son yıllarda pek çok alanda beyin göçü yaşanmaktadır. Ülkenin start-up ekosistemini güçlendirmek nitelikli vatandaşların beyin göçünü önlemek adına oldukça önemli bir husustur.
Ar-Ge yatırımlarımızın payını artırmalıyız
Global Startup Ekosistem Endeksi’ne göre zirvede yer alan 5 ülkeden 3 tanesi[7] (İsrail: %5.6, ABD: %3.5, İsveç: %3.3) aynı zamanda GSYİH içerisinde bütçelerinden en fazla Ar-Ge payını ayıran ülkelerdir. GSYİH içerisinde Ar-Ge harcamalarına ayrılan pay, bir ülkenin iç kaynaklar ile ne kadar fazla üretim ve inovasyonu desteklediğini gösterir. Kamunun desteğini almak ve dış kaynaklı fon ve teşviklere olan bağımlılığı en aza indirgemek için Ar-Ge harcamaları konusunda cömert davranarak elimizi güçlendirmeliyiz. Türkiye şu anda ayırdığı %1.1 Ar-Ge payı ile 32 OECD ülkesi arasında 26’ncı sıradadır[8].
Yeni istihdam fırsatları oluşturmalıyız
Türkiye OECD ülkeleri arasında %50.25’lik istihdam oranı ile son sırada yer alıyor. Bu oran start-up’lar için cazibe merkezi olan Hollanda’da %80.15, Startup Ulusu İsrail için %66.60 ve ABD için %69.40 seviyesinde[9]. Start-up kurmanın ne kadar önemli olduğu ve ülkelerin istihdam fırsatları alanındaki doğrudan etkisi rakamlardan da rahatlıkla görülebiliyor.
Özellikle, yeni iş kolları olan veri bilimcisi, yapay zeka mühendisi, siber güvenlik uzmanı, blokzincir uzmanı gibi alanlarda çok sayıda girişimin yakın gelecekte kurulacağını düşündüğümüz zaman odağımızı bu alanlarda yetkin gençler yetiştirmek ve start-up kurmaları için girişimcilik yolunda teşvik etmek olarak belirleyebiliriz.
Kadınların iş hayatına katılımını artırarak, cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmalıyız
Nüfusumuzun yarısını oluşturan kadınlarımızı ve onların yapabileceklerini asla göz ardı etmemeliyiz. Bugün AB ülkelerinin pek çoğunda başarılı start-up kuruluşların arkasında bir kadın girişimciye sıkça rastlamaktayız. Türkiye tarafından baktığımızda da durum çok farklı değil. Türkiye’nin ilk Decacorn’u Trendyol (Demet Mutlu Üçok) bir kadın girişimcinin başarı hikayesidir. Benzer şekilde; Armut.com (Başak Taşpınar Değim), Insider (Hande Çilingir), Es Kariyer (Esra Odabaşı), Tutumlu Anne (Özden Pusat) gibi başarılı girişimlerde yine başarılı kadın girişimcilerimizin eseridir. İlginçtir ki, kadınlarımız bu kadar başarılı olabilirken bugün 15 – 29 yaş arası ne işte ne okulda kadın oranımız %39.5 ile maalesef OECD ülkeleri arasında en son sıradadır[10]. Dünya Bankası tarafından açıklanan ‘Kadınların İş Gücüne Katılım Endeksi’ verilerine göre de (%32.04) durum çok farklı değil[11]. Genç kadın girişimcilerimizin start-up kurmaları konusunda teşvik etmek için uzaktan çalışmanın yaygınlaştırılması, doğum sonrası desteklerin arttırılması, kadın girişimciler için ek teşvik ve muafiyetlerin tanımlanması gibi uygulamalar ile destek sağlayarak nice başarılı kadın girişimcilere ulaşmalıyız.
İnternet ve altyapımızı geliştirmeliyiz
Türkiye’nin sabit genişbant alanında ortalama internet hızı 33.32 Mbps’tır. Bu rakam, Türkiye’nin 180 ülke arasında en hızlı 110’uncu internete sahip ülke olduğunu ifade etmektedir[12]. İnternet hızımızın düşük olması özellikle 5G ve fiber gibi yüksek hızlı internetin temelinde olduğu veri yoğun ürünlerin geliştirilmesi ve kullanımında ciddi sorunlara yol açabilir.
Ayrıca, 783 bin 562 kilometrekare yüzölçümü olan Türkiye'de fiber uzunluğu 425 bin kilometre olarak ölçüldü[13]. Buna göre Türkiye'de nüfusa göre sabit geniş bant yaygınlık oranı %19 seviyesindedir. OECD'deyse bu oran %31’dur. 2019 verilerine göre fiber payında OECD ortalaması ise %28'ken Türkiye'de bu oran %22[14]. Fiber altyapısını geliştirmek yüksek hızlı internete sahip olmak ve kullanmak açısından hayati önem taşıyor. Yüksek hızlı internet ise bugün start-up firmaların en çok ihtiyaç duyduğu ana argümanlardan biri konumunda.
Açık veriyi desteklemeliyiz
Türkiye son yıllarda kamu, sağlık ve finansal verileri bir miktar kullanıma açsa da AB standartlarında seviyeyi yakalamak için biraz daha zamana ihtiyacımız var. Yeni ürün ve hizmet üretimi ve ihracatı konusunda veri bilimi esastır. Gelecek nesillerin ülkemizden unicorn girişimler çıkartabilmesi için elde ettiğimiz veriyi en iyi şekilde kullanabilmeliyiz. %77 seviyesinde veri erişimine sahip olan Estonya devletinin 1.3 milyon nüfusu ile 2 adet unicorn sahibi olması bu açıdan göz kamaştırıcı bir sonuçtur ve veriye erişimin yeni teknolojilerin üretimi ve ihracatı konusundaki gücünü ortaya koymaktadır. Sektörün önünü açmak ve sürdürülebilirliği sağlamak için bu konuda mevzuatsal ve hukuki tüm düzenlemeler sağlanarak kamu ve özel iş birliği ile kurumlar arasında en hızlı ürün geliştirme döngüsü sağlanabilir. Bu aşamada gelişmiş ülkeler ise aşağıdaki 4 prensibi benimsemektedir;
• Endüstri 4.0 ile beraber dijital dönüşüm, devletleri dijital birer açık veri merkezi haline getirmeye başlamıştır.
• Başta sağlık, finans, hukuk ve üretim sektörleri olmak üzere devletler sahip oldukları verileri yeni teknolojilerde kullanılmak üzere yeniden kullanıma açmaktadır[15].
• Edinilen bu veriler AR-GE süreçlerinde, yeni ürün geliştirmelerinde, yapay zeka ve makine öğrenmesi uygulamalarında kullanılmaktadır.
Gelecek nesil, petrolün değil verinin üzerine kurulu olduğu bir dünyaya sahip olacaktır
Girişimler için hizmet kalitesini artırmalıyız
Start-up firmalar genellikle az sayıda yetkin kaynak ile maksimum çıktıyı üretmek prensibine dayalı olarak kurulurlar. Dolayısıyla; bu kurumların kaynaklara erişim ve prosedürler konusunda harcadıkları zaman üretkenliklerini ve çalışma motivasyonlarını olumsuz şekilde etkilemektedir. Nitelikli kaynağın motivasyonunu yüksek tutmak ve iş gücünden en etkin şekilde faydalanabilmek için tüm start-up kuruluşların; firma kuruluşları, yasal prosedürler, vergi süreçleri, teşvik ve hibe başvuruları, fonlara erişim gibi konularda tek noktadan (Single Point of Contact) hizmet alabilmeleri gerekmektedir. sPOC sayesinde genç girişimciler yasal süreçlerle boğuşmaktan çok üretim ve Ar-Ge gibi alanlara daha fazla zaman ayırabilirler.
Girişimcileri marka tescili ve patent başvuruları konusunda teşvik etmeliyiz
Türkiye geliştirilen son teknoloji ürünlerinin patent ve fikri mülkiyet haklarının korunması ve kayıt altına alınması konusunda 2022 yılını 542 başvuru ile tamamlamıştır. Yerli ve milli olarak geliştirilen yeni hizmetlerin ticarileştirilmesi, markalaştırılması ile haklarının ülkemiz dahilinde kalması odak alanlarımız olmalıdır. Geliştirilen ürünün markasına sahip olmak, ürünü geliştirmek kadar stratejiktir. Geliştirilen ürünün markasına sahip olamamak tıpkı nitelikli beyin göçü örneğinde olduğu gibi teknoloji ve bilgi birikimi göçü anlamını taşımaktadır. Türkiye olarak markalarının küreselleşmesi, daha başarılı çıktılar elde edilmesi, uluslararası platformlarda kabul görmesi ve ticari değerleri dışında fikri ve mülkiyet gelirlerinin de haklarının saklı tutulması öncelikli alanlarımızdan olmalıdır.
Unutmayalım; AR-GE harcamalarının girdi olduğu yerde, çıktı kesinlikle bir patent başvurusu olmalıdır.
Yabancı dil öğrenmeliyiz
Start-up’lar için cazibe merkezi Hollanda örneğinde olduğu gibi, bir ülkenin vatandaşları ya da o ülkede hizmet veren girişimlerinin yabancı dil yetkinlikleri ne kadar yüksek ve etkin olursa, başarı ve uluslararası iş birliği fırsatları o kadar yüksek oluyor. “İngilizce Yeterlilik Endeksi” verilerine göre[16] Türkiye, İngilizce dil yeterliliği bakımından Avrupa’da yer alan 35 ülke arasında sondan ikinci sırada yer alıyor. Yabancı dil konusunda yetersiz olmanın bir ülkenin girişim ve start-up’ları için çok sayıda önemli dezavantajı olacaktır. Kaynaklara, akademik makalelere erişim, uluslararası iş birliği geliştirme konusunda AB ve diğer ülke kuruluşları ile iletişimde problemler ve ihracat konusunda yaratacağı sorunları öncelikli olarak sayabiliriz. İngilizce başta olmak üzere Proficiency seviyede yabancı dil yeterliliğimizi arttırmak için eğitim ve öğretim kurumlarının her alanında yabancı dil öğrenimi ve kullanımını desteklemeliyiz.
[1] StartupBlink, Global Startup Ecosystem Index 2022, https://www.startupblink.com/startupecosystemreport
[2] Mapped in Israel, Zoom into the Startup Nation, https://mappedinisrael.com/
[3] WEF, Global Competiviness Report 2019, p:33 https://www3.weforum.org/docs/WEF_TheGlobalCompetitivenessReport2019.pdf
[4] Medium, Dijital Teknoloji Girişimcilerinin Yeni Gözdesi: Amsterdam ve Hollanda, https://iscep.medium.com/dijital-teknoloji-giri%C5%9Fimcilerinin-yeni-g%C3%B6zdesi-amsterdam-ve-hollanda-a9b80df412c2
[5] UNICEF, Unfair Start Inequality Children Education, https://www.unicef-irc.org/publications/pdf/an-unfair-start-inequality-children-education_37049-RC15-EN-WEB.pdf
[6] Wikipedia, Startup Visa, https://en.wikipedia.org/wiki/Startup_Visa
[7] Startup Blink, Startup Ecosystem Report 2022, s:29, https://www.startupblink.com/startupecosystemreport
[8] OECD, Gross Domestic Spending on R&D, 2021, https://data.oecd.org/rd/gross-domestic-spending-on-r-d.htm
[9] OECD, Employment Rate, 2021, https://data.oecd.org/emp/employment-rate.htm
[10] OECD, Youth not in employment, education or training, 2021, https://data.oecd.org/youthinac/youth-not-in-employment-education-or-training-neet.htm
[11] World Bank, Labor Force (Female), https://databank.worldbank.org/reports.aspx?source=2&series=SL.TLF.TOTL.FE.ZS&country=TUR#
[12] Speed Test, SpeedTest Global Index 2023, Median Country Speeds March 2023, https://www.speedtest.net/global-index
[13] BTK, Elektronik Haberleşme Sektörüne İlişkin İl Bazında Yıllık İstatistik Bülteni, 2021, https://www.btk.gov.tr/uploads/pages/yillik-il-istatistikleri/elektronik-haberlesme-sektorune-iliskin-il-bazinda-yillik-istatistik-bulteni.pdf
[14] Webtekno, Türkiye Fiber Altyapı Haritası, https://www.webtekno.com/turkiye-fiber-altyapi-haritasi-h105638.html
[15] OECD, Digital Government, Recommendation Digital Government Strategies, https://www.oecd.org/gov/digital-government/Recommendation-digital-government-strategies.pdf
[16] EF, English Proficiency Index, 2022, https://www.ef.com.tr/epi/regions/europe/turkey/