2010 yılında Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu tarafından yayımlanan 2010/6 sayılı “Yurt Dışı Birim, Marka ve Tanıtım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ” yayımlandığında metni okumuş ve kendi kendime gülümsemiştim.
Bu Tebliğe dayanılarak ihracat potansiyeli olduğuna inanılan önemli dış ülkelerde Türk Ticaret Merkezleri kurulacak ve bunlara hükümet tarafından çeşitli parasal destek sağlanacaktı. İhracata yönelik devlet destekleri kapsamında tebliğde belirtilen koşulları yerine getiren yurtdışı işletmelere veya temsilciliklere 6 milyon dolara varan satın alma desteği, yılda 1,5 milyon dolara varan kira desteği, 500 bin dolara varan istihdam desteği, 300 bin dolara varan tanıtım harcamaları desteği ve yine 300 bin dolara varan kurulum/dekorasyon desteği sağlanacaktı.
Bu kapsamda, ilk olarak ABD eyaletlerinden New York ve Şikago’da, Almanya’da, İran’da, Dubai’de ve Kenya’da Türkiye Ticaret Merkezleri kurulacaktı. Bu merkezlerde konumlanacak firmalara hukuki ve lojistik destek de verilecekti. Bu destekler ana şirketi Türkiye’de olan ve yurt dışında faaliyet gösteren yan şirket veya şubelere de sağlanabilecekti.
Düzenleme hayatın gerçekleri ile örtüşmüyordu. Nitekim, anılan Tebliğ 18 Ağustos 2022 tarihinde yayımlanan 5973 sayılı “İhracat Destekleri Hakkında Karar” ile yürürlükten kaldırıldı.
Öyle hızlı değişimlere açık bir çağda yaşıyoruz ki eski fuar gelenekleri bile zaman içinde değişti. 1936 yılında açılan ve 30 gün açık kalan İzmir Fuarı’nın açık kalma süresi 2004 yılında 10 güne düşürüldü. Genel fuarlar açmak yerine 2-3 gün açık kalan sektörel fuarlar ile karşılaşmaya başladık. Buna karşın bu sektörel fuarlar bile ilgili sektör mensupları tarafından yoğun bir şekilde ziyaret edilmiyor. Hatta bu sektör fuarının açılış konuşmasını yapan sektör kuruluşu başkanları, açılış töreninde daha fazla izleyici bulundurmak adına sektör kuruluşunun aylık yönetim kurulu toplantılarını o gün fuar alanındaki bir toplantı odasına gerçekleştiriyor. Bu durum Türkiye’ye özgü bir durum da değil. Tüm dünyada eski fuar alışkanlıkları değişiyor.
Çünkü dünya küçüldü ve dijitalleşti. Fabrikasına bir makine almak isteyen girişimci için tek izleme alanı fuarlar değil artık. Dijital dünyada her ürünün görüntüleri ve bu makinenin nasıl çalıştığına ilişkin filmler yer alıyor. Her işletme yöneticisi gün boyunca makine ve girdi ürünlerini pazarlamak için kendisine gönderilen yüzlerce maille boğuşuyor. Yani pazar önünüzdeki ekranda duruyor zaten.
Hal böyle iken, Şikago’daki bir girişimci, “Şu mucit Türkler son aylarda ne icat etmiş acaba, bu yeni ürünlerin fiyatları uygun mu” diye meraklanacak ve yarım gününü trafikte harcayarak “Türkiye Ticaret Merkezi”ni ziyaret edecek, öyle mi? Üstelik bu merkezlerde örneğin, aynı ürünü pazarlayan, A, B, C, D ve F adlı şirketlerin birer çalışanı bulunacak; kendi ürünlerini pazarlarken yan masadaki veya yan odadaki rakip firma çalışanı konuşmaları duymayacak ve elinden müşterisini kapmayacak! Ya da aynı binada birlikte mesai harcadıkları bu rakip firma çalışanları ile öğle yemeğine birlikte çıkıp ortak konuları hakkında dedikodu yapmayacaklar! Üstelik ABD Hükümeti Tebliğ kapsamında sağlanan teşvikler yerinde kullanılmış mı diye denetim yapmak üzere Türkiye’den gönderilen, Ticaret, Gümrük, Maliye müfettişlerine tüm resmi dairelerinin kayıtlarını açacak! Olacak şey mi bu?
Anılan tebliğin uygulanmasında karşılaşılan trajikomik olaylar hakkında duyumlarım bulunmakta birlikte, bunlar “duyum”dan öteye geçmediği için sizlerle paylaşmayacağım.
Aradan geçen 12 yıllık uygulamadan beklenen sonuçlar sağlanmamış olacak ki, “Türkiye Ticaret Merkezleri” uygulamasından vazgeçildi ve e-ihracat platformlarının desteklenmesine karar verildi.
25 Ağustos tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 5986 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile “E-İhracat Destekleri Hakkında Karar” yürürlüğe girdi. Karar ile “B2B Platformu”, Dijital Pazarlama”, “E-İhracat Konsorsiyumu”, “Pazaryeri”, “Yurtdışı pazar yeri” “Perakende e-ticaret siteleri”, “sanal ticaret heyeti” gibi kavramlara yer verildi.
Örneğin; bu kavramlar “Elektronik ticaret pazaryerinde elektronik ticaret hizmet sağlayıcılarının mal teminine yönelik alıcı ve satıcıların, elektronik ortamda mal ticaretine yönelik olarak sözleşme yapmasına ya da sipariş verilmesine imkan sağlayan, iş merkezi Türkiye’de bulunan elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcı şirketleri ve bunların aracılık hizmetlerini sunduğu elektronik ticaret ortamı Pazaryeri’ni ifade eder” ve “Üçten fazla ülkede faaliyet gösteren veya iş merkezinin yerleşik olduğu yabancı ülkede e-ticaret pazar payında en az yüzde 15 paya sahip olan pazaryerleri Yurt dışı pazar yerini ifade eder” şeklinde tanımlandı.
Kararda bu yerlere sağlanacak teşvikler sayılıyor. Buna göre, pazara giriş için 1 milyon 500 bin TL’ye, dijital pazaryeri tanıtım desteği için 25 milyon TL’ye, E-ihracat tanıtım desteği için 30 milyon TL’ye, Sipariş karşılama hizmeti ve depo kira desteği için 25 milyon TL’ye, Yurt dışı pazaryeri entegrasyon desteği için 25 milyon TL’ye, çevrim içi mağaza ve hedef ülke e-ticaret paydaşlarından alınan hizmet desteği için 3 milyon TL’ye, pazaryeri komisyon gideri desteği için 3 milyon TL’ye ulaşan miktarlarda devlet yardımları sağlanacak.
Ayrıca 1 milyon 500 bin TL’ye ulaşan miktarlarda “sektörel ticaret ve alım heyeti desteği”, 4 milyon TL’ye ulaşan miktarlarda “E-ihracat tanıtım projesi desteği” verilebilecek. Aynı anda en fazla iki “E-ihracatı geliştirme projesi desteği” için 15 milyon TL’ye ulaşan miktarlarda, en fazla bir “Türkiye E-İhracat Platformu Desteği” için 150 milyon TL’ye ulaşan miktarlarda devlet katkısı sağlanacak.
Karar kapsamındaki destek üst limitleri her takvim yılı başında (TÜFE + Yİ-ÜFE) / 2 oranında güncellenecek.
Anlaşılan o ki, devletimiz “Türkiye Ticaret Merkezi” gibi demode girişimlerle ihracatın artırılamayacağını; neredeyse küresel düzeyde tüm ticaret erbabının kullandığı dijital ticaret platformları üzerinden ihracatımızın geliştirilebileceğini tespit etmiş ve “E-ihracat Destekleri Hakkında Karar”ı yayımlayarak, tamamen kendi kontrolü altında olan dijital platformlar üzerinden devlet yardımları yapılması yönünde girişimde bulunmuştur.
Umarız bu kez sağlanacak devlet katkıları ihracatımızın gelişiminde kaldıraç etkisi yaratır.