2024 birinci çeyrek büyüme rakamları önceki hafta açıklandı. Büyüme TL bazında yüzde 5,7 gerçekleşirken dolar bazlı büyüme yüzde 16 gerçekleşti. 2023 ilk çeyreğinde 4 trilyon 642,1 milyar TL ve 246 milyar dolar karşılığı olan GSYİH 2024’ün birinci çeyreğinde 8 trilyon 822,2 milyar TL ve 285,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. Kısaca TL bazlı yüzde 5,7 olan büyüme dolar bazında yüzde 16 olarak gerçekleşti. Gelir bazlı hesaplamalarda ise iş gücü ödemelerinin payı çok arttı ve büyümesi yüzde 108,4 oldu ve yüzde 90 olan nominal büyümenin 1804 baz puan üzerinde oldu ve ücretin katma değerden aldığı pay yüzde 37,8’den yüzde 42’ye yükseldi.
2023 yılındaki başlayan artış hızlı bir şekilde devam ediyor. 2024 yılı sonunda SMM+OPEX içinde bu gelişmelerin negatif etkisini maliyet artışı olarak göreceğiz. İkinci önemli gösterge REK ( Reel Efektif Kur). 2023 yılı sonunda TÜFE ve ÜFE bazlı REK sırasıyla 55,4 ve 86,5 iken Mayıs 2024’te sırasıyla 61,5 ve 93,7 olarak gerçekleşti. TL’nin değer kazanmasında en önemli faktör ilk 5 ayda gerçekleşen enflasyon yüzde 22,7 iken USD/TL kur yüzde 9,2 değer kaybederek 29,4382’den 32,1339’a çıkmıştır. Yurt dışına yapılan satışlar bu gelişmelerden olumsuz etkilenecektir. Bir yandan iş gücü ödemelerindeki artış üretim maliyetlerini artırırken bir yandan TL’nin değer kazanması Türkiye’yi pahalılaştırıyor. Muhtemelen gelecekte şirketlerin nakit akışını ve likiditesini olumsuz etkileyecektir. 2022 yılında şirketlerin mali yapısının güçlenmesi ve kısmen bu trendin 2023 yılında devam etmesi nedeni ile şirketler üzerindeki stres yönetilebilir seviyededir. Ancak yukarıda bahsettiğim iki trende (iş gücü ödemelerinin GSYİH’nin üzerinde artması ve TL’nin değer kazanması) artan faizler nedeniyle aşırı yükselen finansman giderlerini de eklediğimizde bu stres yönetilemez hale gelecektir.
Karşılıksız çek ve senetlerde önemli artış zaten başlamıştır. 2023’ün ilk dört ayında karşılıksız çek tutarı 10 milyar 475 milyon TL iken 2024’ün ilk dört ayında yüzde 312 artarak 43 milyar 114 milyon TL’ye, protestolu senetler de aynı dönemlerde 3 milyar 768 milyon TL’den yüzde 167 artarak 10 milyar 53 milyon TL’ye ulaşmıştır. Henüz ticari firmaların sorunlu kredilerinde önemli bir artış yoktur ancak bireysel kredi kartları ve ihtiyaç kredilerinde sorun başladı ve yılsonuna göre sorunlu kredilerin bireysel tarafındaki artış yüzde 45 seviyesinde olup utar olarak 63,9 milyar TL’ye ulaşmıştır.
Türkiye pahalanıyor iken bizler katma değerli ürünler üretebilecek miyiz? Eğer bunu başaramaz isek 2024 ve 2025 yılı şirketler açısından zor geçecektir. Bizim düşüncemiz şirketler henüz değerli ürün üretmek için iş modelleri ve rekabet stratejisinde çok önemli bir yol alamadılar. O zaman yabancı müşteriler neden daha fazla ödesinler? Temel soru burada. Katma değer içinde iş gücü ve faizin payı hızlı artarken şirket karları 2024 ve sonraki yıllarda hızlıca düşecektir. Bunun sonucu olarak da faaliyet karının önemli kısmı (bizim tahminimiz yüzde 65 ve üzeri) faiz ödemesine gideceğinden şirketlerin anapara borç ödemeleri stresli olacaktır. Ayrıca işletme sermayesi ihtiyacı ve yatırım harcamaları durumu biraz daha kritik hale getirecektir.
Sonuç olarak, iş gücü ödemelerinin katma değer içindeki payının hızlı artması ve TL’nin değer kazanması iş modeli ve rekabet gücünde henüz istenilen bir seviyede olmayan Türk şirketleri için zor bir dönem bekliyor. Acil yapılması gerekenler,
1. İş gücünün verimliliğini artırarak toplam output’u çoğaltmak.
2. Performans bazlı ölçülebilir ve yönetilebilir bir üretim sistem kurmak.
3. İnovatif ve yenilikçi fikirleri hızlıca değerli ürün konseptine evirmek.