Basında yer alan haberlere göre ABD'li gazeteci Seymour Hersh, Türkiye’nin "11-13 milyar dolarlık IMF kredisi" sözü karşılığında İsveç'in NATO üyeliğine yeşil ışık yaktığını iddia etti. Haberin orjinalini bulamadım ama bu iddia bize “Türkiye IMF’ye gider mi?” sorusunu sordurdu.
Aynı soruyu bundan 39 ay önce bir yazıda sormuş ve “Bence Türkiye IMF’ye gitmez; her şeyden önce siyaseten gitmez. Yıllarca IMF ile kredi ilişkisini kestiği için övünen bir yönetim bu yola kolay girmez” demiştim. Bugün yine aynı noktadayım. Kaldı ki, Cumhur İttifakı’nın son seçim sürecinde oy isterken kullandığı malzemelerden biri de IMF’ydi. Millet İttifakı’nı IMF ile müzakere etmekle suçlamıştı.
-Açılmamak üzere kapanan defter
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan IMF ile ilişki konusunda son beş yılda gelen açıklamalar hep aynı minvalde olmuş, sürekli olarak “bir daha açılmamak üzere kapanan defter” vurgusu yapılmış. Mesela, Ekim 2018’de “Biz o defteri kapattık, 2013'te sıfırladık, IMF ile işimiz bitti” demiş. Şubat 2019’da da ''Türkiye 2013 yılı mayıs ayında IMF defterini kapatmıştır ve bir daha da açmayacaktır'' açıklaması yapmış. Bu yıl mayısta ise “Ülkemizin ekonomisini IMF komiserlerine teslim etmeyeceğiz” demiş. Yine Mayıs ayında seçimin hemen öncesinde “Biz 'O kapıyı kapadık. Artık IMF ile ilişiğimiz yok' dedik. Bu 'Biz bize yeteriz' demek" diyor.
Bunlar bize Türkiye’nin siyaseten IMF’ye gitmeyeceğini söyleyen açık ve net ifadelerdir. Ama soruyu “Türkiye IMF’ye gider mi?” olarak değil de “Türkiye IMF’ye gitmeli mi?” diye sorsaydık yanıt farklı olur muydu?
- IMF çıpası yatırımcı çeker
Aslında sorunun yanıtı döviz açığında saklı. IMF’siz çözümler elbette her zaman daha akılcı ve daha tercihe şayandır. Ama bazen de realite ülkeleri tercih sıralamasında daha aşağıda olan seçeneklere yönlendirmektedir.
Türkiye’nin iç ve dış dengeleri son 1.5-2 yılda önemli ölçüde bozuldu. Rezervleri eridi. Önümüzdeki dönemde yapılması gereken yüklü borç ödemeleri var. Döviz rezervleri zayıflamış, cari işlemler açığı genişlemiş ve bütçesi bozulmuş bir Türkiye IMF’ye gitmeden iç ve dış açıklarını finanse edilebilir mi?
IMF ile yapılacak kredi destekli bir anlaşma ekonominin bu süreci daha kolay atlatmasını sağlar. Türkiye’nin de ortaklarından biri olduğu IMF’yi sadece bir para kaynağı olarak görmemek lazım. IMF sadece para vermiyor, aynı zamanda uluslararası yatırımcılar için güçlü bir çıpa oluyor. Dolayısıyla IMF’den sağlanabilecek kredinin yanı sıra IMF’nin verdiği destek diğer fonların da Türkiye’ye yönelmesinde etkili olabilir. Bunun iyi örneklerinden biri 2001 stand-by anlaşmasıdır. O zaman yapılan düzenleme şartlar itibariyle ağır ve sancılıydı ama güçlü bir programdı. Altına imza atan 3 partiyi ilk seçimde meclis dışında bıraktı ama ekonomiyi yıllarca taşıdı. Dışarıdan sermaye ve kaynak çekilmesinde etkili oldu. Birçok soruna çözüm getirdi.
- IMF’siz çıkış mümkün
Ancak yine de vurgulamakta fayda var. Türkiye gelişmelere bağlı olarak krizi IMF’siz de atlatabilir. Krizden çıkış için tek yol IMF kapısı değildir. Yeter ki, yapısal ayakları da olan güçlü bir program, bu programın arkasında duracak bir siyasi irade ve programı kararlılıkla uygulayacak kadroları olsun. Kaldı ki; Türkiye bugüne kadar IMF ile imzaladığı 19 anlaşmanın sadece 2’sini tamamlayabildi.
Yani iş IMF desteği almakla bitmiyor. İster IMF’li, ister IMF’siz olsun reçete belli: Doğru bir programı, doğru bir kadro ile doğru bir şekilde uygulamak gerekiyor.