Orta vadeli program çalışmaları yakında başlayacak, belki de çoktan başladı bile. Türkiye’nin güçlü bir orta vadeli perspektife ihtiyacı var. Sürdürülebilir büyümeyi öngören ve güçlü bir maliye politikası duruşu olan bir program ve onu destekleyen güçlü yapısal reformlara ihtiyaç var. 2020 çok farklı bir yıl oldu; 2019’dan devreden sorunlara çözüm beklerken diğer birçok ekonomiyi de sarsan COVID-19 şokuyla karşılaştık. Tabloya baktığımızda an itibariyle gördüğümüz manzara şöyle:
● Ekonomi potansiyel büyüme oranının çok uzağında. Geçen yıl yerinde saymıştı, bu yıl daralacak. Bu büyüme performansıyla dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmek bir yana ilk 20’de kalmak bile başarı.
● İşsizlik oranı tarihinin en yüksek seviyelerinde dolaşıyor. Genç nüfus işsizliği çok yüksek. Her dört gençten biri işsiz.
● Dünya sıfır enflasyonla boğuşurken biz iki haneli enflasyonu aşağı çekmeye çalışıyoruz. Arjantin, Mısır, İran ve sorunlu birkaç Afrika ülkesinin ardından dünyanın en yüksek enflasyon oranına sahip ülkesiyiz.
● İthalat ve talepteki çöküntüye rağmen açık veren bir cari işlemler dengemiz var. Ekonominin yumuşak karnı olarak her an baş ağrıtmaya hazır bekliyor. Ekonomi biraz canlansa açığın hızla genişleyeceği belli.
● Bütçe açığı yılın ilk 5 ayında geçen yılın aynı döneminin %35 üzerindeydi. Umarız artış geçicidir. Kamu maliyesindeki bozulmanın geçici olması önemli çünkü 2000’li yıllarda ekonominin en sağlam ayağı kamu maliyesiydi. Bu taraftaki mali disiplin sayesinde kamu borcunun gayrisafi yurtiçi hasılaya oranını %30’a kadar indirebilmiştik.
Halimiz özetle böyle. Bu tabloda Türkiye ekonomisinin acil aksiyon bekleyen beş temel önceliği var:
1- Ekonomik büyümeyi başlatmak ve potansiyel seviyesine çıkartmak
2- İstihdamı artırmak ve işsizlik oranını makul düzeye indirmek
3- Enflasyonu kalıcı şekilde makul düzeylere indirmek
4- Cari işlemler açığındaki düşüşü konjonktürel olmaktan çıkarıp kalıcı hale getirmek
5- Kamu maliyesindeki bozulmanın önüne geçip, kamu kesimi açığını tekrar eski makul düzeylerine çekmek
Aslında bu listede bize yabancı olan hiçbir öncelik yok. Yukarıda sıralanan önceliklerin tamamı geçmişteki orta vadeli programların temel öncelikleri arasındaydı. Bunlara bir altıncısını daha eklemek mümkün, o da yurtiçi tasarrufların artırılması. Geçmişteki programlar bu önceliklere göre dizayn edilmişlerdi ancak aradan geçen bunca zamana rağmen hala aynı noktada, aynı sorunlarla karşı karşıyayız. Bu önceliklerin sağlanması Türkiye ekonomisinde makroekonomik ve finansal istikrarın kalıcı olarak sağlanması için elzemdir. Böyle bir program Kalkınma Planı’nda sıralanan sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması, Türkiye’nin rekabet gücü kazanması, bireylerin gelir ve yaşam kalitelerinin iyileştirilmesi ve bilgi ve iletişim teknolojileri altyapısının güçlendirilmesi gibi uzun vadeli temel hedeflerle de uyumludur.