Raif Bakova
Dr. Şerif Yüksel
İstanbul Kültür Üniversitesi / Uluslararası Ticaret ve Finansman Bölümü
Kimi iktisatçılara göre ekonomilerin hızlı ve güçlü kalkınmalarının yöntemi dış yatırımlar ile büyümedir. İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan IMF ve Dünya Bankası da bu tür görüşleri benimseyen uzmanlarla çalışmış ve büyük devletler de bu akımının destekçisi olmuşlardır. Ellili yıllardan itibaren dünyanın büyük bölümünde uygulamaya konulan ekonomik programların temel ilkesi liberal iktisat politikası olmuştur.
Yeni dönem, kambiyo kısıtlamalarının da kaldırılması ile dünya sermaye ve para piyasalarında serbestliğin başladığı yıllardır. Ancak kalkınmakta olan ülkeler yeterli finans kaynağına sahip olamadıkları için dış yatırımlarla ilişkilerini geliştirmek yolunu seçmişlerdir.
Türkiye ekonomi yönetimleri IMF ve Dünya Bankası üyeliğine karşın 1950-2000 yılları arasında birkaç kez krize girmiş ve IMF uzmanlarının önerisi doğrultusunda ‘istikrar programları’ hazırlayıp uygulamaya koymuştur. Ne var ki elli yıllık dönemde sonunda bankacılık krizi ile yine bir Dünya Bankası uzmanı (Dr. Kemal Derviş) önderliğinde krizden hızla çıkılmış ve 2002-2007 yıllarında ekonomi düzlüğe çıkmıştır.
Ara yılları bir yana bırakırsak son 3-5 yılda ekonomi yeniden bir kriz dönemindedir. Yüksek enflasyon, gerileyen milli gelir ve azalan yatırımlarla yeniden sıkıntılı bir süreç yaşanıyor.
Ekonomiye olumlu bir gözle bakıldığında; 8-12 Temmuz haftasında medyaya yansıyan resmi ve özel haber, yorum ve göstergeler bu kez Türkiye Ekonomisi’nin yeni bir küresel ataklar dönemine girdiği görülüyor:
- Çinli araç üreticisi BYD ile Sanayi Bakanlığı yatırım anlaşması imzaladı. BYD’nin yaklaşık 1 milyar dolar yatırımla, yıllık 150 bin araç kapasiteli elektrikli hibrit otomobil üretim tesisi ile AR-GE merkezi kurması bekleniyor.
- SWM Motor, Türkiye’de üretim için başvuru yaptı. Hibrit, elektrikli ve ticari araç üretimi planladıklarını kaydeden şirketin Türkiye temsilcisi “şu anda yıllık 50 binden fazla araç üretim kapasitesine sahip bir üretim tesisi üzerinde çalışıyoruz” dedi. (Şirket Çin’in önde gelen otomotiv üreticisi, İtalyan SWM motor kuruluşu.)
- İhracat iklim endeksi Haziran’da 51.6 oldu. (İstanbul Sanayi Odası Türkiye İmalat Sektörü İhracat İklimi Endeksi altındı kez eşik değer olan %50’nin üzerinde kaldı. Endeks Mayıs’da 52.8’e yükselerek Nisan 2023’den bu yana en yüksek seviyesine ulaşmıştı.)
Tüm bu haber ve bilgiler Türkiye ekonomisinin yabancı yatırım ve finans çevrelerinin ilgi ve radarında olduğunu belgelemektedir. Örneğin Çinlilerin yatırımı sonucu 5 bin kişinin istihdam edilmesinin kronik işsizlik sorununa büyük katkı yapması söz konusudur. Yatırımların finansmanının yabancılar tarafından sağlanması bir başka olumlu yöndür.
İhracat İklim Endeksi’nin olumlu gelişmesi ise genel ihracatın olumlu süreç içinde olduğunun kanıtıdır.
Geçen hafta içinde yerli üretim Türksat 6A uydusunun uzaya gönderilmesi ile Avrupa’nın ikinci en büyük apron otobüsü üreticisi BMC’nin Suudi Arabistan’a ihracatı bir başka gurur verici ihracat olayı oldu.
Türkiye’nin dış ekonomik liişkilerinin gelişmesi anlamında bir başka güzel haber de T.C. Ticaret Bakanlığı’ndan geldi: Bakanlığın gerçekleştirdiği “Yurt Dışı Yatırım Anketi” sonuçlarına göre ‘Türkiye’de yerleşik gerçek ve tüzel kişilerin yurt dışında gerçekleştirdikleri 2 bin 146 yatırımın sermaye pozisyonu 57.9 milyar dolar olarak tespit edildi. Yatırımların 828’i AB (Avrupa Birliği) ve 457’sinin diğer Avrupa ülkelerinde (Birleşik Krallık, Rusya, Balkanlar, İsviçre, Norveç ve Doğu Avrupa) konuşlanmış bulunuyor.
Küresel ekonomide durgunluk söylemlerinin gündemde olduğu günümüzde gerek dış yatırımların ve gerekse yerli yatırımcılarımızın -yukarıda söz edilen girişimler- Türkiye’nin küresel ekonomideki önemini arttırdığını gösteriyor. Önemli olan tüm ekonomik ilişkilerin Türkiye ekonomisine katkılarıdır. Çinli yatırımcının girişimi ekonomimizde döviz ve finansman ihtiyacını karşılarken Türk yatırımcıların yurt dışı yatırımları da doğrudan döviz gelirlerimizi (Net hata noksan) arttıracaktır. İstihdama ise her ikiside olumlu yönde katkı sağlıyor. Uluslararası yatırım ortamında bulunmak ise küresel aktör olmanın bir başka göstergesi sayılmalıdır.