Ekonomide üzerinde dikkatle durulması gereken bir gelişme yaşanıyor: Hem enflasyon yükseliyor, hem de enflasyon beklentileri bozuluyor. Enflasyon ve enflasyon beklentilerinin ulaşmış olduğu yüksek seviyeler fiyatlama davranışının bozulmasına, talep ve maliyet yönlü baskıların da ötesinde bir fiyat artırma eğiliminin doğmasına neden oluyor. Bu durum tersine çevrilemezse iş dünyasının özlemle beklediği uzun vadeli borçlanma maliyetlerinin düşürülmesi mümkün olmayacak; uzun vadeli yatırım ve tasarruf davranışları daha da bozulacak.
Temmuz ayında tüketici fiyatları yüzde 0.58 arttı ve yıllık enflasyon 0,86 puan azalarak yüzde 11.76’ye geriledi. Gerilemeye bakıp sevinmemek lazım çünkü 0.58 temmuz için yüksek bir rakam. Önceki 10 yılın aylık ortalaması yüzde 0.30 olarak gerçekleşmiş. Dolayısıyla temmuzda tarihsel ortalamanın neredeyse 3 katı bir aylık enflasyon yaşamışız. Rakamlar bize enflasyon eğiliminin temel mal ve hizmet gruplarında belirgin şekilde arttığını gösteriyor.
Yıllık enflasyonun gerilemesinin nedeni ise 2019 aynı dönemindeki yüksek baz etkisi. Geçen yılın temmuzu kur artışı ve elektrik fiyat ayarlaması gibi nedenlerle enflasyonun sıçradığı aylardan biriydi. Oniki aylık hesaplamada endeksten geçen yıl gerçekleşen yüzde 1.36 gibi oldukça yüksek artışın çıkıp, bu yıl yüzde 0.86’lık daha düşük oranlı artışın girmesi aritmetik olarak yıllık enflasyonu aşağı çekti.
Eğer enflasyon yılın geri kalan 5 ayında önceki 10 yılın ortalamalarına uygun seyrederse yıllık enflasyon gelecek dört ay boyunca yüzde 11.42 ile 11.82 arasında seyrettikten sonra yılı yüzde 11.39 ile kapatacaktır. Bu rakam hem enflasyon hedefinin, hem merkez bankası enflasyon tahminin, hem de piyasanın enflasyon beklentisinin üzerindedir. Venezuela, Arjantin, Zimbabwe, Sudan, Lübnan, Etopya, Liberya ve Surinam gibi sorunlu ekonomileri bir tarafa koyarsak dünyadaki en yüksek birkaç enflasyon rakamından biridir.
Rakamlar bize enflasyonda tek haneyi görebilmemiz için enflasyonla mücadelede geçmiş 10 yıldan daha iyi bir performans göstermemiz gerektiğini ortaya koyuyor. Mümkün müdür? Mümkündür ama mevcut parasal ve mali duruşun ötesine geçmeyi ve daha sıkı politikaları tercih etmeyi gerektirir. İş dünyası ve halkın arasındaki enflasyonist beklentiyi kırmamız gerekir. Daha da önemlisi Türk Lirası'nda istikrarın sağlanması daha düşük enflasyonun önkoşuludur.
Çünkü TL’nin değer kaybının enflasyona birincil ve ikincil etkiler olarak iki tür etkisi olur. Birincil etkiler daha çok ithal mallardaki ve ithal girdi kullanan yerli mallardaki fiyat ayarlamalarıdır. Bu etkiler, enflasyonda geçici yükselişe neden olur ancak genel fiyatlama davranışlarında bir bozulmaya yol açmazlar. Yani merkez bankalarının asıl izledikleri orta vadeli enflasyon eğilimini değiştirmezler. Bu nedenle merkez bankaları birincil etkilere çok fazla tepki vermeyebilirler. İkincil etkiler ise fiyat artırma eğiliminin sadece ithal içerikli mallarla sınırlı kalmayarak tüm ekonomiye yansıması durumunda ortaya çıkar. Çok tehlikeli bir eğilimdir. Baş etmesi zor ve sancılıdır. Beklentilerin bozulması yoluyla ortaya çıkar. Enflasyonda geçici değil sürekli artışa yol açabilir. Bu durumda enflasyonun tekrar düşürülmesi daha maliyetli olabilir. Bu nedenle TL’de istikrarın sağlanması kritik önem taşıyor. TL’de istikrar ise dışarıdan kaynak girişlerinin tekrar başlaması ile yakından ilişkilidir. Bu arada dua edelim de kontrolümüzde olmayan faktörler tarafında yeni şoklar yaşanmasın.