Türkiye ekonomisi bu yılın ilk çeyreğindeki yüzde 7,5’lik büyümenin ardından, ikinci çeyrekte de yüzde 7,6 büyüdü. Bu oran, uzun dönemli ortalamaların üstündeydi, dolayısıyla bir “başarı” öyküsü olarak sunulabilirdi. Öyle de oldu; sadece rakama indirgenmiş büyüme fetişi ile Türkiye’nin, OECD ve G20 içinde en iyi performansı gösteren ülke olduğu yüksek perdeden dile getirildi. Büyümenin refahı önceleyen kapsayıcılığı ve kalitesi ile tartışmalı enflasyon verisine dayalı deflatör etkisi pek de sorgulanmadı.
Peki rakamların doğru okunduğu tarafta ne oldu? Büyümenin son 20 yılında iki parçalı bir görünüm var ancak performans kaybının belirginleştiği son 10 yıla bakalım. Öne çıkan gelişmeler ana hatlarıyla şöyle:
-Türkiye GSYH’sı, 2011-2021 arasındaki 10 yıllık dönemde cari fiyatlarla 4,2 kat büyüdü.
-2022’den geriye son 10 yılda zincirleme hacim endeksiyle hesaplanan reel büyümesi ise 0,65 kat…
-Dolar cinsinden performansı çok daha kötü… 2011 yılında 838,5 milyar dolar seviyesinde bulunan Türkiye GSYH’sı izleyen iki yılda sırasıyla 880,1 milyar ve 957,5 milyar dolara yükseldikten sonra aşağı yönlü bir seyirle 2021’de de 806,8 milyar dolara kadar geriledi. 2022’de de bu seviyelerde kalması bekleniyor. Sonuç; reel GSYH, 2011-2021 arasındaki 10 yılda dolar cinsinden yüzde 4 civarında küçülmüş. 2012-2022 arasında ise dolar bazlı küçülme yüzde 10’a yaklaşabilir.
-Türkiye’nin de içinde yer aldığı gelişen ülkeler grubu, son 20 yılda hızlı bir büyüme performansıyla küresel ekonomi içindeki payını ikiye katlayarak yüzde 20’den yüzde 40’ın üzerine taşıdı. Türkiye ise 2002 sonrası ilk 10 yıldaki performansını sonraki 10 yılda sürdüremedi ve küçülmeyle negatif ayrıştı.
-Asıl büyük kayıp kişi başına gelir tarafında… 2011’de dünyada kişi başına ortalama gelir 10.700 dolar iken, Türkiye’de bunun 530 dolar fazlasıyla 11 bin 220 dolar seviyesindeydi. 10 yıl sonra 2021’de dünya ortalaması yüzde 17 artışla 12.500 doları aşarken, Türkiye’nin kişi başına geliri yüzde 19 düşüşle 9.530 dolara geriledi.