TÜRKİYE Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) kurulmasından 2.5 yıl sonra, Cumhuriyet’in ilanından 11 ay kadar önce, tarih 3 Kasım 1922, yer Ankara…
Mustafa Kemal Paşa, Paris’te (Fransa) yayınlanan “Petite Parisien” gazetesi muhabirinin sorularını cevapladı. Bu söyleşi, Türkiye’de endüstriyel tavukçuluğu ilk başlatan, 1985-1987’de Altay Kulübü başkanlığını yürüten, Atatürk hakkında yazdığı kitaplar ve fotoğraf koleksiyonuyla öne çıkan Hanri Benazus’un “Niçin Atatürk” kitabında yer aldı.
Türkiye Barolar Birliği Yayınları’nın Ocak 2018’de bastığı “Niçin Atatürk” kitabını, “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” vesilesiyle yeniden okudum. TBMM’nin kuruluşunun 102’nci yılında bu söyleşiden satır başlarını sizlerle paylaşmak istedim:
-
Büyük Millet Meclisi Hükümeti, kapitülasyonların devamına asla izin vermeyecektir. Eğer yabancı azınlıklar, eskiden olduğu gibi, bundan sonra da kapitülasyonlardan yararlanmayı düşünüyorlarsa, aldanıyorlar.
-
Türkiye’nin bağımsızlığı her alanda tamamen ve eksiksiz olarak onaylanmak kaydı ile kapılarımız bütün yabancılara açık kalacaktır.
-
Memleketimizde var olan yeni durumun sonuçlarından yabancıları ürküterek Avrupa’da aleyhimize bir fikir cereyanı yaratmak isteyenler, bizim düşmanlarımızdır.
-
Türkiye bize ve dostlarımıza yetecek kadar geniş ve zengindir. Birtakım ekonomik sorunlarımız vardır ki, biz bunları kendi kaynaklarımızla ve yalnız kendi sermayemizle çözemeyiz. Bu sebeple bize yardım edecek dostlar aramaya mecburuz.
-
Yeni Türkiye’nin eski Türkiye ile hiçbir ilgisi yoktur. Osmanlı Hükümeti tarihe geçmiştir. Şimdi yeni Türkiye doğmuştur.
-
Gerçekte hakim olan ve her şeyi yöneten yer, Millet Meclisi’dir.
-
Biz ne bolşevikiz, ne de komünist. Ne biri, ne de diğeri olmayız. Çünkü, biz milliyetçiyiz ve dinimize saygılıyız. Hükümet şeklimiz “Halk Hükümeti” diyebiliriz.
9 Ekim 1937’de, 7 yaşındayken Aydın Ortaklar’da “Atatürk’ün masasındaki leblebileri yiyen çocuk” olarak tanınan, ömrünü Atatürk’ü ve Cumhuriyet’i anlatmaya adayan, 15 Ocak 2024’de vefat eden Hanri Benazus’un kitabında yer verdiği şu söyleşi de dikkatimi çekti:
O söyleşiden “Niçin Atatürk” kitabına yansıyan satır başları şöyle:
-
Günün birinde İngiltere ile Türkiye arasındaki geleneksel dostluğa döneceğiz.
-
Tek arzumuz bağımsızlığımıza uyulmasından ibarettir.
-
Yabancılardan nefret ettiğimiz hakkındaki söylentiler, asılsızdır. Bizde bu gibi duygular yoktur.
-
Ben Hükümetinin yaptığı hatalarından dolayı, o Hükümetin ait olduğu millete düşmanlık besleyecek bir adam değilim.
Benazus, kitabında Atatürk’le 27 Eylül 1923’te, Cumhuriyet’in ilanından yaklaşık bir ay önce Paris’te yayınlanan “Neue Freil Prese” gazetesinin yaptığı söyleşiye de yer verdi:
-
Avrupa’da halen Türkün her türlü ilerlemeye, yeniliğe düşman olduğu, manevi ve maddi alanda gelişmeye uygun insan olmadığı sanılmaktadır. Bu büyük bir hatadır.
-
“Avrupa” bizi zayıf olmaya, kalmaya mahkum bir toplum olarak tanımakla yetinmemiş, “Yıkılmamızı, zayıflamamızı çabuklaştırmak için ne yapmak gerekiyorsa yapmıştır.” İşte bizim Avrupa ile sürekli mücadele içinde olduğumuz bu zihniyettir.
-
İmparatorluk zamanında Padişahın Hükümetleri, Türk milletinin Avrupa ile temasına engel olmuş ve Türk milletini ilerleme dışında bırakmışlardır.
-
Şimdi ise, milletimizin medeni milletlerle temasını kolaylaştırmanın çıkarlarımızın gereği olduğunu biliyor ve uyguluyoruz.
Atatürk, bu röportajında basın ile ilgili şu mesajın altını çizmiş:
- Bizde basın, hiçbir şekilde baskıya ve etkinliğe tabi tutulamaz. Kimi Batılılaşmayı, kimi Doğululaşmayı savunuyor…
Atatürk’ün ortaya koyduğu “akıl”dan, verdiği mesajlardan, sözlerinden her dönem çıkaracağımız, alacağımız çok ders var…
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı kutluyorum…
Benim tek manevi mirasım bilim ve akıldır
HANRİ Benazus, “Niçin Atatürk?” kitabına noktayı koyduğu bölümde şu noktanın altını çizdi:
- Kitaptaki her bir belgenin büyük bir ibretle değerlendirilmesi “Niçin Atatürk?”e verilecek en gerçekçi cevaptır…
Benazus, Atatürk’ün ilkelerinde pozitivizmi temel alan düşünce tarzını ve felsefesini, yine O’nun sözleriyle şöyle aktardı:
-
Manevi miras olarak arkamda ne bir ayet, ne bir dogma, ne de donmuş, kalıplaşmış bir kural bırakıyorum.
-
Benim tek mirasım bilim ve akıldır…
-
Dünyada her şey çok çabuk değişiyor ve gelişiyor. Mutluluk ve mutsuzluk kavramları da, zaman içinde, toplumdan topluma, bireyden bireye değişiyor.
-
Bu durumda sonsuza dek geçerli çözümlerin var olduğunu öne sürmek, düşüncelerin ve bilimin sürekli değişime ve gelişime, değişime uğradığını inkar etmek mümkün değildir.
-
Benim ne yapmaya çalıştığım, Türk milletinin iyiliği için neyi başarmaya çalıştığım herkesin malumu.
-
Benden sonra, benim çizdiğim yolda, akıl ve bilimden hiçbir zaman ayrılmadan ilerleyecekler, benim manevi mirasçılarım olacaktır.
Hatalı yolda yürümek memleket ve milleti yaşama gücünden uzaklaştırır
23 NİSAN Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı vesilesiyle Cemal Kutay’ın Cumhuriyet’in 75. Yılında “Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı”nın yayınladığı “Ne Buldu, Ne Bıraktı” kitabını da gözden geçirdim.
Cemal Kutay, kitapta Mustafa Kemal Atatürk’ün açıklamaları ve sözlerini öne çıkan başlıklar halinde derledi:
-
HÜRRİYET, İSTİKLAL, MİLLİ HAKİMİYET
-
Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istikbalden mahrum bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye hak kazanamaz. (Nutuk)
-
Hatalı yoldan yürümenin neticesi mutlaka, memleket ve milletin bütün haysiyetinden ve bütün yaşama gücünden uzak kalmasına sebep olur. (Nutuk)
-
Bütün cihan bilmelidir ki, artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da hakimiyeti milliyedir (milletin hakimiyetidir). (1923)
-
HALKÇILIK
-
Yatmak ve hayatını çalışmadan geçirmek isteyen insanların, bizim toplumumuz içerisinde yeri yoktur. (1921)
-
DEVRİMCİLİK VE GARPÇILIK
-
Bizi diğer medeni memleketler arasında geri bıraktıran adli, siyasi, iktisadi ve mali zincirler kırılmıştır, parçalanmıştır. Bize ve gelecek nesillere düşen vazife, bu yol üzerinde tereddütsüz ilerlemektir. (1923)
-
Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar. (1925)
-
Medeniyet öyle bir ışıktır ki, ona bigane (yabancı) olanları yakar, mahveder.