Türkiye AB’yi dirilten ülke olabilir mi?

Maruf BUZCUGİL ANKARA NOTLARI

TÜSİAD’ın yılın son günlerinde Ankara’da yapılagelen Yüksek İstişare Kurulu (YİK) toplantıları genellikle yeni bir yıla girilirken ülkenin ekonomik, toplumsal sorunlarına yönelik vizyonunu yeni bakış açılarıyla tartışmak duyarlılığını taşır.  Geçen hafta Ankara’da yapılan YİK toplantısında da yıl boyu süren güncel sorunlarla ilgili tartışmalara bir görüş daha eklemekten çok geleceğe dönük çözüm önerileri ve yeni tartışma konularını gündeme getirme çabası vardı.


Toplantıya son dönemin sıkça kullanılan değişiyle “Türk Diyasporası”nın ABD’de bulunan iki yıldız ismi damga vurdu. Stanford Üniversitesi’nden Ali Yaycıoğlu ve Chicago Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ufuk Akçiğit sunumlarında yeni ve önemli şeyler söylediler. Yaycıoğlu’nun AB-Türkiye ilişkisi ve bölgedeki jeopolitik gelişmelerle ilgili değerlendirmesini, Akçiğit’in “Türkiye’nin ekonomide işlerin iyi gitmediğini söyleyecek bir kuruma ihtiyacı var.” sözlerini dikkatle not ettik. TÜSİAD YİK Başkanı Ömer Aras’ın açılış konuşmasında Trump döneminde hızlanması beklenen ticaret savaşları ve jeopolitik gelişmelerin AB-Türkiye çıkarlarının örtüştürebileceği vurgusu Prof.Dr.Yaycıoğlu’nun sunumundaki yeni kavramların habercisi gibiydi. Aynı şekilde TÜSİAD Başkanı Orhan Turan’ın ekonomik programa, 2001 krizi sonrası deneyimlerin ışık tutabileceği, o dönemki başarıda, “programın arkasındaki siyasi kararlılık ve çok güçlü mutabakatın” ana etkili olduğu görüşü de Prof.Dr.Akçiğit’in sunumuna zemin hazırladı.

AB Türkiye’yi kurtarıcı olarak görür mü?

Başlıktaki düşündürücü “Türkiye AB’yi dirilten ülke olabilir mi” sorusu TÜSİAD YİK toplantısında gündeme getirildi. Toplantıya ABD’den bağlanan Stanford Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. Ali Yaycıoğlu, bu soruyu tartışmaya açarken sadece AB’de yaşanan ekonomik, siyasi tıkanıklığı değil Suriye’de yaşananları da işaret etti. Yaycıoğlu, “Ortadoğu’da yaşanan jeopolitik depreme cevap olarak Türkiye AB ile derin ve yeni bir ilişkiye girebilir. Bu tam üyelik veya farklı bir ilişki olabilir.” Dedi. Türkiye, gümrük birliği ilişkisinde olduğu en büyük ticaret ortağı AB’deki ekonomik durağanlık ve siyasi belirsizliklerden derinlemesine etkileniyor, Yaycıoğlu’nun dediği gibi önümüzdeki dönemde Türkiye’nin bu konuyu kavramsallaştırabilmesi ve gündeme alabilmesi ancak demokraside, hukukta iyileşme ve ekonominin istikrara kavuşmasıyla mümkün olacak. Bakalım AB de kendi iç sorunlarından ve Türkiye’ye karşı birçok konudaki geleneksel önyargılı tutumundan kafasını kaldırıp yeni fırsatlar konusunda yardımcı olacak, çıkarları örtüştürecek bir yaklaşımı oluşturabilecek mi?

Ekonominin bağımsız, uyarıcı bir kuruma ihtiyaç var

Dünya Bankası’nın bir süre önce yayımladığı “Orta Gelir Tuzağı” raporunun hazırlayıcılarından Prof.Dr.Ufuk Akçiğit diğer ülkelerle karşılaştırmalı olarak Türkiye’nin neden orta gelir tuzağından bir türlü kurtulamadığını grafiklerle anlattı. Akçiğit’in, ekonomin kapatılan DPT’yi çağrıştıran bağımsız uyarıcı bir kuruluşa ihtiyaç duyduğunu belirterek dile getirdiği, “Türkiye’nin eksiği, ekonomi iyi gitmiyor, program yürümüyor diyecek bağımsız bir kurum yok.” sözleri de iş dünyası önderlerince not edildi. Akçiğit’in ihracat ile ilgili şu saptamaları da dikkati çekti: “Düzenli olarak dış ticaret yapan firmalar yaratamıyoruz. Bir sefer ihracat yapsın teşviklerden yararlansın ortamı hazırlıyoruz. Sürdürülen politikalar bu tarz bir ortam yaratıyor.”

Türkiye bu imzayı değiştirsin

Akçiğit’in Türkiye’nin orta gelir tuzağını anlatırken kullandığı grafikte oluşan görüntü gerçekten de kötü bir imza gibi duruyor. ABD’ye oranla kişi başı gelir düzeyini anlatan Polonya, Güney Kore ve Çin’in 10 yıllık periotlarla karşılaştırıldığı grafikte Türkiye’nin orta gelir patinajı kırmızı kalemle atılmış bir imzayı çağrıştırıyor. Akçiğit, “Türkiye’nin bu imzayı değiştirmesi. Bu imzadan hızla kurtulmamız lazım.” diyor. Grafikte imzayı çağrıştıran Türkiye görüntüsü şöyle:

Aklımız Türkiye’de

ABD’de yaşayan Chicago Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ufuk Akçiğit, “Türkiye diyasporayı kullansın” sözünü bu kez de Ankara’da yineledi. Akçiğit’e TÜSİAD YİK toplantısındaki ayaküstü sohbetimizde “Kendinizi Türk diyasporasının bir üyesi olarak görüyor musunuz?” diye sordum. Akçiğit, samimiyetle şu yanıtı  verdi:
“Elbette öyle görüyorum. Türkiye diyasporayı kullansın. Aklımız Türkiye’de. Yeğenim üniversite sınavına girecek. Eğitim sisteminden ekonomiye hep aklımızda Türkiye.”



Tüm yazılarını göster